Münafıklar sözleri ve bakışlarıyla kendilerini ele verirler. Ancak kesin teşhis münafığın münafıklığını açıkça ilan etmesiyle olur. Müslümanlara karşı açıkça tavır koyması, onların dağılması için çaba göstermesi, Müslümanların içinde bulunup onlara dair bilgiyi dinsizlere, Müslümanlara düşman olanlara aktarması, onlarla ittifak ederek Müslümanlara saldırmasıyla kendisini deşifre eder. Ama münafıklar korkak olduklarından ne küfür ehlinin ne de Müslümanların tarafına tam olarak geçemezler. Müslümanlar zafer kazandıklarında “biz de sizinle değil miydik?” diyebilmek için…
Onlar, Müslümanlar’la konuşurken “sizdeniz” diye yemin ederler. “Oysa onlar sizden değildirler. Ancak onlar ödleri kopan bir topluluktur” buyurur Allah. Şeytanın pisliği ruhlarını kapladığı için içleri kaynar; sürekli korku, vesvese, gerilim içinde yaşarlar, rahat değillerdir. “Sanki onlar ürkmüş yaban eşekleri gibidirler” (Müddessir Suresi, 50)
Münafıklar her dönem aynı yapıdadırlar. Örneğin, Peygamber Efendimizin (sav) zamanında, yanında iken dost gibi görünürler, dışarı çıktıklarında onun aleyhinde konuşurlardı. "O biraz önce ne söyledi?" derlerdi. Bir kısmı da “Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: "Gelin, Allah'ın yolunda savaşın ya da savunma yapın" denildiğinde, "Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik" dediler. O gün onlar, imandan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir. (Ali İmran Suresi, 167) ayetinde anlatılan münafıklar da savaşmayı bilmediklerini söylerler, oysa yalnızca çıkarlarını gözetirler. Örneğin karşılığında para verilse savaşa çıkacaktır; bu tam bir münafık karaktersizliğidir.
Peygamberimiz (sav) onları bir mücadeleye çağırır. Münafıklar bu sıcakta biz çıkamayız derler. Kur’an’da, “yakın bir yarar olsaydı” gelirlerdi buyrulur. Gerçekte çıkarlarına uygun olmadığı için mücadeleden kaçarlar. Bir kısmı da "evimiz açıkta" diyerek, ailelerini bahane eder. Samimi insan, kendi ailesi ve çocuklarını düşündüğü kadar, diğer çocukları da düşünmelidir. Allah, bunun da bir münafık tavrı olduğunu haber verir.
Kur’an’da, “Onlar, müminleri bırakıp kafirleri dostlar (veliler) edinirler. 'Kuvvet ve onuru (izzeti)' onların yanında mı arıyorlar? Şüphesiz, 'bütün kuvvet ve onur,' Allah'ındır.”(Nisa Suresi, 139) ayetiyle münafıkların inkarcılarla işbirliği halinde oldukları bildirilir. Bir kuvvete, bir desteğe ihtiyaçları vardır; küfrü kendi düşük akıllarınca daha güçlü gördüklerinden onları dost edinirler. Ancak zorlu bir durumda kafirleri de bırakır, onlara da destek olmaz, kendi çıkarlarının peşine düşerler. Kur’an ayetlerinden anlıyoruz ki, münafıklar gerçekten çok azgın yaratıklardır.
“Münafıklık edenleri görmüyor musun ki, Kitap Ehlinden inkar eden kardeşlerine derler ki: "Andolsun, eğer siz (yurtlarınızdan) çıkarılacak olursanız, mutlaka biz de sizinle birlikte çıkarız ve size karşı olan hiç kimseye, hiçbir zaman itaat etmeyiz. "Eğer size karşı savaşılırsa elbette size yardım ederiz." Oysa Allah, şahidlik etmektedir ki onlar, gerçekten yalancıdırlar.” (Haşr Suresi, 11)
Münafıklar, Müslümanlar arasında yaşarlar ya da Müslüman gruplardan çıkarlar. Müminler gibi gönülden olmasa da, namaz kılar, oruç tutarlar. Ancak mücadele, cihad gibi zorlu olaylara girmezler. Tehlikeli olduğunu, örneğin ailesine ve çocuklarına zarar vereceğini düşündükleri için Allah yolunda mücadeleden kaçarlar. Oysa ayette, "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kar getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah'tan, O'nun Resûlü?nden ve O'nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 24) buyrulur. Allah intikam alacaktır; ancak münafıklar, Allah’ın intikamının nasıl şiddetli olacağının şuuruna varamazlar.
Münafıklar, müminlerin felaket haberlerini dışarıdan beklerler. Müslümanlara yapılacak bir saldırı, bir hakaret, bir oyunu sadece uzaktan izler; dışarıda oldukları için de kendilerini güvende görürler. Müslümanlar, o göğüs göğüse mücadelede galip geldiğinde haset ederler ancak Müslümanlara bir saldırı olduğunda haz alır, “Allah bizi korudu” derler. Ailelerine, kendilerine, mallarına zarar gelmediği için heyecanla olayı seyreder, onların arasında olmadığı için müthiş sevinir ve çok akıllı olduklarını düşünürler. Oysa yaşadıkları olayda Allah’ın vaadini görmeleri müminlerin imanlarını artırır:
"Müminler (düşman) birliklerini gördükleri zaman ise (korkuya kapılmadan) dediler ki: "Bu, Allah'ın ve Resul'ünün bize vadettiği şeydir; Allah ve Resulü doğru söylemiştir." Ve (bu) yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı.”(Ahzab Suresi, 22)
Aslında münafıklar, Müslümanların mücadele içinde olmalarından vicdan azabı duyar, rahatsız olurlar; çünkü aşağılanmış olurlar. O nedenle kalben müthiş nefret ederler. Yaşamları yalan üzerine kuruludur. Dünyada iken Allah’ı –haşa- aldattıklarını zannederler. Ancak Allah kuşkusuz onların yalan söylediklerini bilir. Dünyada inkar etseler de ahirette derileri, dilleri aleyhlerine şahitlik edeceklerdir. O zaman kendileri de yaptıkları ahlaksızlıkları savunamayacak, Allah’ı aldatmaya çalışmalarının ne büyük yanılgı olduğunu tam anlamıyla kavrayacaklardır.
Münafıklar, müminlerin kıymetini artırmak için özel yaratılmış bir gruptur. Allah, onlarla kıyaslayarak müminlerin değerini insanlara gösterir. Ayrıca Münafıklar olmasa müminlerde rehavet olur. Münafıklar mücadele etmezse müminler farklı yollara giderler, birbirleriyle uğraşırlar. Münafık ise müminin zihnini açar, mücadele azmini ve çabasını artırır; onu hareketli canlı, kararlı ve şevkli tutar. Münafıklar müminler için adeta nimettir, müminlerin heyecanını kamçılar; adrenalin etkisi yapar. Müminler onları gördükçe güzel ahlakın, sevginin, dostluğun önemini daha iyi anlarlar.
Allah onların cehennemin en derin tabakasına konacaklarını bildirir; en şiddetli azap onlara yapılacaktır.
Allah, erkek münafıklara da, kadın münafıklara da ve (bütün) kafirlere, içinde ebedi kalmak üzere cehennem ateşini vadetti. Bu, onlara yeter. Allah onları lanetlemiştir ve onlar için sürekli bir azap vardır. (Tevbe Suresi, 68)
Fuat Türker, Haber Vaktim
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle