YSK'nIn resmi açıklamasına göre hapishaler ve gümrüklerdeki seçmen sayısı dahil 52 milyon kişiden yüzde 72'sinin sandığa gittiği,700 bin reyin geçersiz sayıldığı bir oylamada yüzde 42,bazılarınca yüzde 58' e karşı hezimet olarak gösterilmeye çalışılıyor.(Alında bekledikleri yüzde 30'a yüzde 70'di ya neyse.)
Oysaki 42'den 50'ye yüzde 8, 58'den 50'ye de yüzde 8'lik bir fark var.Bu şu demek; Evet'in içinden yüzde 8.5'lık bir oran diğer tarafa geçerse sonuç bıçak sırtı da olsa "Hayır" olur. Cem Uzan'ın bile 2 aylık partisiyle,yarım ekmek arası yüzde 7.5 oy alabildiği Türkiye'nin kaypak ve kaygan siyasi arenasında yüzde 8.5 ikna edilemeyecek bir çoğunluk değildir.Hele yüzde 27'nin sandığa gitmediği bir ülkede yüzde 8.5'lik farkın esamesi bile okunmaz.
Anayasa paketi sonuç itibari ile HSYK ve Anayasa Mahkemesi'nin yapısına yönelik bir operasyondu.
Diğer maddeler toplumun değişik katmanlarına sunulan bir rüşvetti.
Vergi borcu yüzünden yurdışına çıkamayan iş adamına rüşvet verildi.
Özürlülere,Gazilere rüşvet verildi.
Kadınlara rüşvet verildi.
Emeklilere rüşvet verildi.
Askerlere rüşvet verildi.
İşçilere rüşvet verildi.
12 Eylül mağduru Ülkücülere ,Devrimcilere rüşvet verildi.
Partileri iki de bir kapananlara rüşvet verildi.
Ayrıca,Avcılar belediye başkanı tarafından bazı bilbordlara asılan ve tesettürü "rahibe kıyafeti''ne benzeten afiş densizliği İle Kılıçdaroğlu'nun Tunceli'deki "genel af" açıklamaları da "Hayırcı Cephe"deki Milliyetçi-Maneviyatçı partileri tabanlarına karşı zor durumda bıraktı.
Buna rağmen ikna edebildikleri kesim yüzde 8'dir.
Üstelik "Evet" diyenler rüzgar destekli, "Hayır" diyenler rüzgara karşı yarışıyordu.
"Evet" diyenlerin zefere giden yolda başvurmadığı yol ve yöntem kalmadı.
İktidar imkanlarıyla istismar ve iftira, ne ramazan dinledi ne de bayram.
Neredeyse ölüler diriltildi, umreden uçaklarla seçmen taşındı.
Adeta cennet vaad edildi.
Neticede kazandılar.
Başbakan asıl kazanan millet diyor.
Bunu önümüzdeki günler gösterecek.
İnşallah öyledir.
Öyle olmasını temenni ederiz.
****
13 Eylül itibari ile sandığa gitmedikleri halde bir taşla iki tuş vurarak,çok daha kazançlı olan bir kesim daha var.
BDP'liler.
Hem boykot kararı ile Türkiye'nin belli bölgelerindeki güçlerini kanıtlamış oldular,hem de söz ve eylemleri ile partilerinin kapatılmasına sebep olsalar dahi bundan böyle vekillik koltuklarını garantiye aldılar.
Televizyon görüntülerine ve demeçlere bakılırsa Güneydoğu'da "Özerk Kürdistan" kutlamalarına başlandı bile.
Bakınız 13 Eylül tarihli yazılarında Milliyet yazarları ne diyor?
Taha Akyol:
"Boykot oranları “demokratik özerlik” adlı totaliter projeye destektir ama “katılma oranları” da bu projeye retlerdir!Resim kimse için ak-kara değil... Öcalan ve partisi, ortalamaya gelecek şekilde çıtayı aşağı çekmelidir ki çözümün sosyolojik zemini oluşsun."
Hasan Cemal:
"İmralı’nın, Kandil’in, BDP’nin boykot çağrısı tuttu.
Kürt sorununun eğer şiddet ve silahla bağı koparılacaksa, dağdan inişin yolu açılacaksa, Erdoğan hükümeti bu noktayı da, muhataplık meselesini de göz önünde tutmak zorunda..."
Semih İdiz:
"Türkiye’de birçok reform hâlâ gerçekleştirilebilmiş değil. Kürt sorunu ise acil ve cesur müdahaleler gerektiriyor. Bunları yapacak olan iktidardır."
Türkiye'nin "Bilderberg" havası solumuş yazarlarından Cüneyt Ülsever'in 15 Eylül tarihli Hürriyet Gazetesi'nde yayımlanan,"BDP ile masaya oturma zamanı" başlıklı yazının son cümlesi ise şöyle bitiyor: "Dilerim, 12 Eylül hem AKP’ye hem BDP’ye tıkanan diyaloğu açmak için yol gösterir!"
***
Kamuoyunda oluşturulmak istenen bu kabullenişten hız almış olacak ki,BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş,"yapılacak yeni anayasada ‘demokratik özerklik’ ifadesinin yazılmasının gerekmediğini söyleyerek “Şu anda örneğin idari modelimiz il, ilçe, belediye ve köy şeklinde diye ayrılmış. Bunlara bir de bölge eklensin diyoruz. Dolayısıyla bir bölge yönetimi anayasada tariflenirse, bu bölge yönetiminin yetkileri ve işte seçim usulleri vesaire bunlar yasa ile belirlenir.Anayasa milleti, etnik kimliği ve dili tek olarak tanımlıyor. Bu tekçi özelliğin ortadan kaldırılması lazım. Türkiye’de temel problem budur. Tek bir inancı tanımlıyor, tek bir mezhebi tanımlıyor. Oysa Türkiye’nin çok kültürlü ve çok inançlı bir ülke. Aynı zamanda değişik mezhepler var. Bütün bunların yeni anayasada önünün açılması lazım. Her bölge, ortak bayrağın yanında kullanmak istediği sembol varsa, o sembolü de kullansın.” şeklinde açıklamalarda bulundu.
Demirtaş,ayrıca ana dilde eğitim için Güneydoğuda okulların bir hafta boykot edileceğini,velilerin çocuklarını 20- 25 eylül tarihlerine okula göndermeyeceklerini bildirdi.
Demirtaş'ın en dikkat çekici sözleri ise MHP tabanıyla ilgiliydi:
Demirtaş,MHP tabanı 'Evet' verdi iddialarından yola çıkarak, şöyle diyordu: “MHP tabanı da artık bu savaşın bitmesini istiyor. Demokratik çözüm istiyor.Hükümet şunu görmelidir; Türkiye toplumu diyaloğa karşı değildir. Askeri operasyonlar durmalıdır. Hükümet doğrudan diyalogu sürdürmelidir. Hükümetin siyasi muhatabı BDP, silahsızlanma konusundaki muhatabı ise PKK’dır. Bütün bunlarla birlikte eş zamanlı olarak anayasa değişikliği için harekete geçilmeli. Anayasa platformu oluşturulmalı.”
***
İşte böyle eski ve bağımsız Ülkücüler (!), Alperenler(!), hatta Milli Görüşçü'ler(!),açtığınız yolda ilerleyenleri daha bugünden görüyorsunuz değil mi?
Hele Alperenler.
Sümela Manastırı'nda ayin iznine tepki olarak bayram sabahı Ayasofyada namaz kılma çabasına kimlerin mani olduğunu düşünmeden,bugün kazanan taraftan oldukları için seviniyorlar.
Topkapı Sarayı'nda bir şarap firmasının sponsorluğunda düzenlenen İdil Biret konserini basarken,16. Papa Benedikt'in Türkiye'ye gelişini protesto için Ayasofya'da eylem yapıp sembolik namaz kılarken hükümetten izin almayanları, referanduma 4 gün kala hangi güç engelledi acaba?
Alperen Ocakları,"Adriyatikten Çin Seddi'ne kadar kaynaşmış bir Türk Dünyası hayal ediyoruz" diyor. Bu hayal Ziya Gökalp'ın "Vatan ne Türkiye'dir Türklere ne Türkistan / Vatan edep ve müebbet bir ülkedir Turan" veciz sözleriyle ifede edilen Türk Milliyetçileri'nin ortak "mevkûre"sidir..Fakat BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu'nun 9 Ocak 2010 tarihli Zaman Gazetesi'ne verdiği mülakatta, "BBP bir 'Ülkücü Hareket Partisi' falan değildir" demesini bu "ideal"in neresine koyacağız.
AB'yi Türkiye'nin nihai hedefi olarak takdim edenlere,"AB Türklerin 'Kızıl Elma'sı değildir" diyerek karşı çıkan Muhsin Başkan'ı nereye koyacağız.
Yine Gökalp'ın "Türkleri silinmekten kurtaracak 'milliyet' fikridir.Türk Türkleştikçe kuvvetlenir" diye gösterdiği menzile "ket vuran"larla işbirliğine girmeyi Türk Milliyetçiliği'nin neresine koyacağız.
****
12 Eylül pazar akşamı Referandum sonuçları belli olunca Başbakan Erdoğan yaptığı konuşmada pek çok kesime şükranlarını sundu.
"Evet" kelimesinin hiç bu kadar sevimsiz göründüğüne şahit olmamış bir "Hayır" sever olarak,Başbakan'ın teşekkür ettiği gruplar arasında tabii olarak yoktum.
Hiç gocunmadım.
Şükrettim.
Ermeni Protokolleri,Demokratik Açılım,Büyük Ortadoğu Projesi ve Yahudi örgütü ADL'den ‘Üstün Cesaret Madalyası’ almış bir Başbakan orda durdukça,bizi yolda bırakanlara,adları ister ''Alperen'', ister ''Eski''- ister ''Bağımsız Ülkücü" (ne demekse), hatta ister ''Milli Görüşçü'' olsun,"Onu evet derken düşünseydiniz" diyeceğimiz günler yakındır.
Bu bir temenni değil, öngörüdür.
Derenin başı bulandırılıyorsa aşağıda balık tutanlar vardır.
***
Hayır'sızlar
Referandunda arayı
"Evet" açtı "Hayır" sızlar
Bir kemiğe bir davayı
Satıverdi hayırsızlar
Bu dörtlük Teşkilatın aldığı karar doğrultusunda hareket etmeyip,hala MHP'li geçinenlere ithaf edilmiştir.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle