ÖZERKLİK, BAYRAK VE NİYET
Öcalan açık açık söyledi; “Yakalanmadan önce Türkiye’yi bölmeye, Kürdistan’ı kurmaya çalıştım, yakalanınca bundan vazgeçtim”…
Bu cümle, tam olarak gerçeği ifade etmişti, ancak hak ettiği ilgiyi her nedense pek görmedi basınımızda, meclisimizde.
“Bölmekten, Kürdistan’ı kurmaktan vazgeçtim”…
Açık ifadesi şu; “1999’a kadar T.C.Devleti’ne karşı silahlı mücadele verdim. Yakalanınca buna devam edemezdim, vazgeçmek zorunda kaldım”.
Balık hafızalarımızı biraz zorlayalım, hatırlamak istemediğimiz o 90’lı yılların başlarına şöyle bir geri dönelim.
PKK hemen hemen her gün bir köy veya karakol basıyor, çoluk çocuk demeksizin insan öldürüyor, bölgede görev yapan öğretmenleri, mühendisleri katlediyordu. Şehirlerarası otobüsleri, iş makinalarını yakıyor, işçileri, şoförleri kaçırıyordu. Esnaf haraca bağlanmış, vergi adı altında para toplanıyordu. Kepenkler sürekli kapalıydı. Hakkâri gibi, Cizre gibi yerler neredeyse kurtarılmış bölgeler olmuştu. Dağdaki terörist silahıyla birlikte şehre inmiş, halkın arasına karışmıştı. Gece sokaklarda nöbet tutuyordu. Güya kurdukları mahkemelerle cezalandırma yapıyor, bırakın Devlet yanında olmayı, tarafsız olanları bile yargılıyor, hüküm verdiklerini hunharca öldürüyordu.
Bu dönem 90 ila 94 yılları arasıydı ve örgüt bu dönemi, “Neydi be o günler” diyerek övündüğü, arzuladığı, özellikle 92 ve 93 yıllarını, ulaşılan en yüksek seviye, gelinen en büyük aşama, atılım yılı olarak değerlendirmişti.
Durum, vaziyet aynen böyleydi.
Hafızalarınız biraz yerine geldiyse, şimdi yazacağım şu cümleye lütfen dikkat edin.
“Devlet, bu vahim duruma daha fazla dayanamadı, müdahale etmek zorunda kaldı, 93’te başladı, 94’ün ortalarında bitirdi ve bölgeye zor da olsa sükûnet geldi. Sihirli bir değnek değmedi, sizin anlayacağınız.
Kürtçü kesimin sürekli şikâyet ettiği dönem de işte bu dönem, yani 93 yılı. Yani, “20 bin Kürdü Devlet katletti, 20 bin faili meçhul cinayet işlendi” denilen ve maalesef ki bir çoğumuzun buna kandığı veya alet olduğu, veya fırsat bildiği 93 yılı. Hani şu, isimsiz ihbarlarla, büyük şaşa ve hatta anlaşılmaz (!) büyük heves ve kabaran bir iştahla açtırılıp da üç-beş kedi-köpek kemiği, 3-5 don-atlet-ayakkabı parçası bulunan “ölüm çukurları(!)” var ya, işte o dönem.
Kısa anatomik bilgi; yetişkin bir insanda 206 kemik var. Çarpın bunu 20 bin ile, oldu mu size 4 milyon 120 bin adet kemik. Hani nerede? Kemiklerini de alıp gitmediler herhalde, öteki dünyaya!
Neyse, nerede kalmıştık? Gelmiştik 95 yılına, terör inmişti olabildiğince minimum seviyeye.
Bir soru; sizce Devlet, askeriyle, polisiyle, güvenlik güçleriyle o günkü karşı mücadeleyi fedakârca vermeseydi/veremeseydi, bugün ne durumda olunurdu? Hiç düşündünüz mü? Hadi, hafızanız zayıf anladık, tahmin kabiliyetinizin durumu ne?
Yormayın kendinizi, hemen söyleyeyim; eğer gidişat o hızla devam etseydi, kuvvetle muhtemel bugün çoktan bölünmüş olurduk.
Yıl 2010. Bugünlere gelindi. Bugün ne deniyor?
“Bir gün herkes Kürdistan’ı tanıyacak”.
“Bu coğrafyanın adı tescil oldu, Kürdistan’ın sınırları çizildi” (son yerel seçim sonrası).
“T.C. Kürdistan’dan defol”.
Yakalandığı 1999’da “Hizmetinizdeyim” diyen, 2008’de sağ olsun, eksik olmasın, lütfetmiş “Artık bölmekten vazgeçtim” diyen Öcalan şimdilerde ne diyor; “Demokratik Özerklik”.
Yani, “Belediyeler güçlendirilsin, Kürtler kendi meclislerini kursun. Kendi eğitim sistemleri olsun. Kendi güvenlik gücünü oluştursun. Ama önce benim önümün açılması lazım. Yani, beni serbest bırakın. İşte o zaman sorun çözülür” diyor. Tek ve öncelikli şartı ise; serbest bırakılması.
Bütün bunları ne zamandır söylüyor? Son 8-10 aydır.
Osman Baydemir ne dedi peki; “Belediyenin önünde Türk bayrağının yanında Kürt bayrağı da dalgalansa ne olur?”. Devam etti Baydemir; “Kıvırmayalım artık, işin doğrusu bu”.
Anlaşılan, bugüne kadar bir “kıvırma” söz konusuymuş, artık buna gerek kalmamış. Şimdi biraz olsun anlayabildiniz mi peki durumu! Hani o “Barış, kardeşlik, demokrasi, falan, filan” vardı ya, onlar neymiş; Teferruattan ibaretmiş.
Hem niye kızdınız ki, daha önce de galiz küfür eden Baydemir’e bu kadar! Öcalan bir yıldır söylemiyor mu zaten bunları. Basında sayfa sayfa yayınlanmadı mı! Legal partisi BDP, Öcalan’ın bu “Özerklik projesi”ni parti programına aldığını açıklamadı mı! Ve bunu kitapçık olarak Meclise götürmedi mi! Niye kızmadınız o zaman BDP’ye!
BDP’ye ne zaman kızdınız peki?
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın değişikliğine dair “Referandum” tercihinde!!!
Sabahattin Talu
sabahattintalu@gmail.com
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle