Kimisi bilgisizlikten, kimisi art niyetinden, kimisi saplantıdan, kimisi dikkatleri üzerine çekmek için… Birileri var ki gün gibi açık bir gerçeğin aksini söyleyip duruyorlar.
Hacı Bektaş Veli’yi PİR’inden, Hoca Ahmet Yesevi’den koparmak isteyenlerden söz ediyorum.
Hacı Bektaş Veli’nin izinden gidenlerin yüzlerce yıldan beri bilip durdukları, söyleyip geldikleri bir gerçektir, sözünü ettiğim işte velayetnamelerden örnekler:
Râviler şöyle anlatırlar: Rahmet çırağının nurlarının toplandığı Hz. Hünkar dört yaşına geldi. Sultan İbrahim onu öğretmene vermek istedi. Bektaş’a ilim öğretmesi için ilim ehli aramaya başladı. Büyükler “Sultanım, bu şehirde velayet sahibi alim ve kâmil bir kişi vardır. Hoca Ahmet Yesevi hazretinin ulu halifelerindendir. İlim öğrenmesi için Bektaş’ı ona verebilirsiniz.” Dediler. Şeyh Lokman-ı Perende’nin menakıbında nakledildiğine göre; Hoca Ahmet Yesevi’nin halifesiydi ve perendelik nasibini ona Hoca Ahmet Yesevi vermişti.
Velayetnamelerde Hoca Ahmet Yesevi’den uzun uzun söz edilir ve menkıbeleri anlatılır.
Sonra bir bölüm:
Sultan Hoca Ahmed-i Yesevi erkan üzerine Hz. Hünkar’ı tıraş ve bağlılığını kabul edip dört âlameti (sembolü) ona verdi.
İcazet ve el verip “Ey Bektaş şimdi tamamen nasibini aldın. Müjde olsun ki Kutbu’l-aktablık mertebesi senindir, kırk yıl hükmün vardır. Şimdiye değin bizimdi. Fakat bundan sonra biz dünyada (yokluk evinde) çok kalmayıp ahirete göçeceğiz. Sen de Anadolu’ya yönelesin. Anadolu’da (aşktan) aklı başından gitmiş dervişler ve gerçek (erler) çoktur. Meşrepleri (Yaratılışları, huyları) sağlamdır ve silsileleri Muhammed Ali’ye çıkar. Ama yol bilmezler (tariki kıttır).
Seni Anadolu erenlerine baş yaptık. Suluca Karaöyük’ü sana yurt verdik, izin verdik, artık eğlenme yola çık.” Dedi.
Râviler şöyle anlatırlar: Hünkar Hacı Bektaş el-Horasani (K.S.A) hazretleri, Ahmed-i Yesevi hazretinin huzurunda nasibini tam aldı. Seyahat için izin alıp sabah namazını kıldıktan sonra, gün doğmadan önce kapıdan çıktı.
Hz. Hünkar, Hoca Ahmed-i Yesevi’nin izniyle Türkistan’dan kalkıp Anadolu’ya (doğru) yola çıktı.
Ahmet Yesevi Hazretlerinin 126 yıl yaşadığı; 1166’nın ölüm değil, ölmeden önce ölüm tarihi olduğu bugün artık biliniyor. Dolayısıyla ikisinin görüşmelerinin tarih açısından mümkün olmadığı savı artık bırakılmalıdır. [1]
Hünkar ve Piri
Hacı Bektaş Veli’nin Baba İlyas, Baba İshak’a ya da Ebül Vefa’ya bağlanmasının hiçbir tarihi ve ilmi değeri yoktur. Bektaşi geleneğinde, menkıbelerinde ve ayinlerinde bu kişilere yer verilmemiştir. Hacı Bektaş Veli’yi ısrarla PİR’inden, Hoca Ahmet Yesevi’den koparmaya çalışanlar birilerinin sözlerini tekrarlayıp duran bilimlik zihniyetten uzak kişilerdir.
Geçen yazımda Velayetnamelerden örnekler vermiştim. Bu yazımda da FEVAİD’den örnekler vermek istiyorum.
FEVAİD, Hacı Bektaş Veli’nin çok yakınında bulunduğu besbelli olan bir talibinin ondan dinleyip yazdığı bir eserdir.
Buyurun okuyalım:
Örnek 1:
Bir derviş, Hz. Hoca Ahmet Yesevi’nin-Tanrı yüce sırrını kutlasın ve onu yargılasın- yanına geldi. Ey üstad bana “Tevhid”i anlat dedi. Hz: Hoca bir kelle şeker getirtdi. Dervişe bu nedir diye sordu. Derviş şekerdir dedi. Hz. Hoca dervişe, şekeri götür kır, şimdiki biçimi değişsin ve parçalarından şekiller oluşsun. Sonra getirmesini söyledi. Derviş şekeri kırıp getirdi. Kaybolan ilk bütün durumundan türlü biçimlerde parçalar oluşmuştu. Hz. Hoca birer birer bunları sordu: Bu ne şekildir, o ne şekildir, dedi. Derviş yanıt olarak: Bu attır, o devedir, öteki adamdır dedi. Sonra Hoca şöyle buyurdu: Şimdi bunların hepsini kırıp, döğüp, toz halinde topla… Derviş hepsini kırdı ve bir kapta birleştirdi. O zaman Hz. Hoca sordu: Şimdi bu nedir? Derviş, şeker dedi. Böylece “Tevhid”i tümüyle anlatan Hz Hoca buyurdu:
Beyit
Biz olduğumuz gibiyiz ve öyle de kalacağız. İki dünyada bugün de yarın da… Eğer sürekli cennette olmayı istersen, herkesle dost ol ve kimseye karşı kin tutma.
Örnek 2:
Hoca Ahmet Yesevi Hünkâr Hacı Bektaş Veli’ye buyurdu: Eğer Tanrı’yla konuşmayı istersen, bu rübaiyi dilinden düşürme: Sensiz benim bir dem karara gücüm yok, Bağışını saymaya imkanım yok. Tenimdeki her tüy eğer dile gelse, Binde bir şükrümü ödemeye imkanım yok.
Örnek 3:
Bir gün Hacı Bektaş Veli hazretleri, Hoca Ahmet Yesevi huzurunda dedi ki: Eğer ameli bıraksam, tembel kalıyorum. Eğer amel etsem, beni bencilliğe götürüyor. Hoca-Tanrı yargılasın-buyurdu: Hem amel et, hem de Tanrı’dan yargılanmayı dile. Taki tembellik ve büyüklenmekten kurtulasın.
Örnek 4:
Hacı Bektaş Veli hazretleri tarikat kardeşlerinden (ihvanından) birine buyurdu: Herat hükümdarı birgün öfkeyle giderken, yolda Hoca Ahmet Yesevi’ye rastladı. Padişah kürkü (libas-ı fahire) giyinmiş olan hükümdar, Hoca’dan sordu: Bu üstümdeki giysiyle namaz kılmak caiz midir (dince uygun mudur)? Hazreti Yesevi güldü: Hükündar: “Niye gülüyorsun?” dedi. Hazreti Yesevi buyurdu: “Senin cahilliğine, akılsızlığına gülüyorum! Senin karnın haram ile dolu iken ve ezilen halkın günahı (vebali) boynunda iken, sen giysiden bahsediyor ve onunla namaz kılınabilip kılınamayacağını soruyorsun…” Bu uyarı üzerine padişah ağladı ve atından indi. Hoca Hazretlerinin ayaklarına kapandı. Sonra durumunu düzelterek anlayışlı (arif) ve olgun kişilerden oldu.
Örnek 5:
Ey derviş! Bir gün Hazreti Hoca Yesevi – Tanrı aziz sırrını kutlasın- aydınlatma (irşad) yönünden Hz. Hacı Bektaş Veli’ye bak ne buyurdu. Her bulunduğun işte öyle bulun ki Azrail geldiği zaman senin o işten başka işe geçmen gerekmesin. Sen kendi kendine o işten olasın. Erenler buyruğu: Gözlüye gizli değil!
Örnek 6:
Hz. Bektaş Veli buyurdu: Hoca Ahmet Yesevi’den sordum ki. O’nun yolu (kulu Tanrı’ya eriştiren yol) nasıldır? Buyurdu: Sana müjde olsun. Eğer o senin müşterin (talibin) olmasaydı, eğer seni o istemeseydi, sen O’nun yolunu sormazdın. Ve bu makamda buyurdu: Öyle güzel işler yap ki, sanki yeryüzünde senden başka bir kul ve gökyüzünde de Tanrı’dan başka kimse yoktur.[2]
Hoca Ahmet Yesevi ve Yunus Emre
Osmanlı Yeniçeri Ordusunu kurdu. Hacı Bektaş Veli'nin yüksek tarikatına emanet etti. Bektaşilikte eğitilen yeniçeri, yediği üzümün bedelini asmanın dalına astı.
Yeniçeri, gülbağında derdi ki:
Sayılmayız parmak ile
Tükenmeyiz kırmak ile
Taşramızda sormak ile
Kimse bilmez halimizi
Taşramızdan bakıp, ordan burdan bir iki kırıntı çalıp bizi anladıklarını sananlar kendilerini aldattılar.
Bakınız, ne demişti Hoca Ahmet Yesevi Hacı Bektaş Veliye:
"Sen de Anadoluya (Rum diyarı: Roma Ülkesi) yönelesin. Orada sermest abdallar ve gerçekler çoktur. Doğru meşrepler ve silsileler Muhammed Ali'ye çıkar. Amma yol bilmezler. Seni rum erenlerine baş kıldık."
Anadolu da elbette Hacı Bektaş’tan önce de dervişler vardı. Onların üzerine başkan olarak gönderildi, Hacı Bektaş. Derledi, düzenleştirdi ve yaygınlaştırdı.
Ya siz nasıl anlamıştınız Hacı Bektaş'ın "önce himmet yerine buğday istedi diye" Yunus Emre’yi Tabduk Emre'ye göndermesini?
Tabduk da tapmıştı. Yani bulmuştu, olmuştu ve oldurmağa elverişli ve yetkiliydi. Yine de onun da başı Hacı Bektaş'a bağlıydı.
Şimdi, bir daha görelim bakalım ne demiş Pir Hoca Ahmet Yesevi ve onu nasıl tekrar etmiş Yunus Emre...
Bu şiirlerin onların olduğunu bilerek:
Hoca Ahmet Yesevi dedi ki;
Aşkın kıldı şeyda meni
Cümle alem bildi meni
Kaygım sensin tün ü küni
Menge sen ok kereksen
Yunus Emre bunu şöyle dedi;
Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü güni
Bana seni gerek seni
Hoca Ahmet Yesevi dedi ki;
Alimlere kitap kerek
Sufilere mescid kerek
Mecnunlara leyla kerek
Menge sen ok kereksen
Yunus Emre bunu şöyle dedi;
Sufilere sohbet gerek
Ahilere ahiret gerek
Mecnunlara Leyla gerek
Bana seni gerek seni
Hoca Ahmet Yesevi dedi ki;
Feda olsun senge canım
Töker bolsan menim kanım
Men kulunmensen sultanım
Menge sen ok kereksen
Yunus Emre bunu şöyle dedi;
Eger beni öldürseler
Külüm göge savuralar
Toprağım anda çağına
Bana seni gerek seni
Hoca Ahmet Yesevi dedi ki;
Hoca Ahmet menim atım
Tün ü küni yanar odum
İki cihanda maksudum
Menge sen ok kereksen
Yunus Emre şöyle dedi;
Yunus'dur benim adım
Gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum
Bana seni gerek seni
Sağolsun Molla Kasımlar... Onlar gündeme getirsinler tersinden... Biz de doğrusunu yazalım. Ne demişti büyük usta Necip Fazıl bu hususta.
Ey karşıtım sen benim ifadem ve hızımsın Gündüz geceye muhtaç bana da sen lazımsın.
O “düşmanım” demişti ama biz “karşıtım” dedik... Ne düşmanı?
Adımız miskindir bizim,
Düşmanımız kindir bizim
Biz kimseye kin tutmayız
Kamu alem birdir bize.
Bu arada küçük bir ek: Bugün ki Türkistan Türkleri Yunus Emre'yi çok rahat anlıyoruz diyorlar. Neden ki? [3]
Hoca Ahmed Yesevi ve Yunus Emre (Devam)
Hoca Ahmet Yesevi dedi ki:
Ne hoş tatlı Hak yadı… Seher vakti bolganda
Baldan tatlı Hu adı… Seher vakti bolganda (olanda)
Yunus Emre şöyle dedi:
İşit sözümü ey gafil… Tanla seher vaktinde tur (dur:kalk)
Eyle buyurmuş ol kâmil… Tanla seher vaktinde tur
Hoca Ahmet Yesevi dedi ki:
Candan geçmeden Hü-Hu diyen hepsi yalan… Bu arsızdan yol sormayın yol da kalan
Hakk’ı bulan özü pinhan sözi pinhan (gizli)… Bu sebepten altmış üçte kirdim yerge
Yunus Emre şöyle dedi:
Aşıklar ortasında sofilik satmayalar… İhlas ile bu aşka riyayı katmayalar
Hoca Ahmet Yesevi dedi ki:
Abid olma zahid olma aşık ol sen… Aşksızların ne dini var ne imanı
Yunus Emre şöyle dedi:
İşitin ey yarenler aşk bir güneşe denk… Aşkı olmayan gönül misal-i taşa benzer
Hoca Ahmet Yesevi dedi ki:
Özünü bildi ise Hakk’ı bildi… Huda’dan korktu ya insafa keldi…
Yunus Emre şöyle dedi:
İlim ilim bilmektir ilim kendin bilmektir… Sen kendini bilmezsen ya kuru emektir.
Hoca Ahmet Yesevi dedi ki:
Seherlerde kopup dua kılsam… Dostlar Hâcem meni bendem der mi
Yaş yerine kanım töküp dua kılsam… Dostlar Hâcem meni bendem der mi
Yunus Emre şöyle dedi:
Ey yarenler ey kardeşler… Nicedeyim n’ideyim ben
Sen benim kulum değilsin… Der olursa n’ideyim ben
Hoca Ahmet Yesevi dedi ki:
Aşk pazarı ulug bazar savda haram… Aşıklara senden özge gavga haram
Yunus Emre şöyle dedi:
Aşk makamı uludur aşk kadim ezelidir… Aşk sözünü söyleyen cümle kudret dilidir
Hoca Ahmet Yesevi dedi ki:
Yok menim dek şum bula alem ara… Hiç olmadı menden razı Hak’u Huda
Yunus Emre şöyle dedi:
Ey bana iyi diyen benim kamudan kemter… Şöyle mücrimen yolda mücrimler benden server
Hoca Ahmet Yesevi dedi ki:
Bir şey umma nadanlardan kadir bilmez… Karanlıkta yolu sorsan yol göstermez
Boynun büküp yalvarsan da elin almaz… Nadanlardan yakınarak geldim işte
Yunus Emre şöyle dedi:
Eksük olman ehillerden kaça görün cahillerden… Tanrı bizar bahillerden bahil didar görür değil
Hoca Ahmet Yesevi dedi ki:
Sünnet imiş kafiri de incitme… Gönlü katı, kalp kıranı Huda sevmez
Yunus Emre şöyle dedi:
Bir kez gönül yıkdın ise… Bu kıldığın namaz değil
Hoca Ahmet Yesevi dedi ki:
Mansur gibi başım verip aşk darında… Zatı Uluğ Rabbim sığınıp geldim sana
Yunus Emre şöyle dedi:
Mansur gibi dara beni ayan göster anda beni… Kurban kılayım bu canı aşka münkir olmayayım
Hoca Ahmet Yesevi dedi ki:
Eri gördüm erlestim istediğimi sordum… Hepsi sendedir dedi kaldım hayret içinde
Arş u Kürsiyi gördüm Levh u Kalemi gezdim… Vücut şehrini gezdim dedim bu can içinde
Daldım denize girdim vücut şehrini gezdim… Sedefde inci gördüm cevher kaynak içinde
Hoca Ahmedin canı hem cevherdir hem kaynak… Cümle onun mekanı o mekansızlık içinde
Yunus Emre şöyle dedi:
İstediğimi buldum aşikar can içinde… Dışta isteyen kendi kendi nihan içinde
Baştan ayağa Hak’dır ki seni tutmuş… Hak’dan ayrı ne vardır kalma güman içinde
Girdim gönül şehrine daldım onda denize… Aşk ile gider iken iz buldum can içinde
Yunus senin sözlerin manadır bilenlere… Söylenecek sözlerin devr-i zaman içinde
İşte böyledir bu iş…[4]
Not: Yazarın Aygazete'de,17-20-24-27 Mart 2010 tarihlerinde yayımlanmış dört yazısı burada birleştirilmiştir.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle