En Sıcak Konular

Yavuz Bülent Bakiler
Konuk Yazar-Türkiye
Yavuz Bülent Bakiler
8 Şubat 2010

Önce anaları babaları eğitmeliyiz



Yüksek tahsil için 1955 yılında Ankara’ya gittim. Babamın tavsiyesi üzerine yeni arkadaşlarımı Türk Ocağı toplantılarına katılan emsallerim arasından seçtim. Ocağın düzenlediği toplantılara katılıyordum. Beni çok sarsan bir konferans olduğu için hep aklımdadır:
Bir gün, Prof. Dr. Rasim Adasal’ı dinliyordum. Konferansının konusu: “Terbiyeli nesiller yetiştirmek”ti. Daha ilk cümlesiyle beni şaşkına çevirdi: “Terbiyeli nesiller yetiştirebilmek için, önce terbiyeli anneler, babalar yetiştirmeliyiz!” diyerek söze başladı.
Yüzüme yumruk yemiş gibi oldum. Kendi kendime “Ne demek terbiyeli anneler, babalar yetiştirmek?” Anneler babalar zaten terbiyelidirler! Bu ne biçim profesör? Bu ne biçim adam? diye günlerce değil, aylarca söylenip durmuştum...
Aradan uzun yıllar geçti. Sonra ben okudukça, yüzlerce hâdiseye şahit oldukça, gördüm ki Prof. Rasim Adasal, yüzde yüz doğruyu söylemiştir. Gördüm ki terbiyeli anneler, babalar yetiştirmeden terbiyeli nesiller yetiştirmek imkânsızdır. Önce ben, kendi anamdan babamdan misaller vermeliyim:
Anam beş vakit namazında-niyazında bir kadındı. Anam, zaman zaman “sonsuzluk namazı” kılardı. Yani bazı akşam namazlarında onun iplik iplik ağlayarak kıyamda durduğunu, secdelere kapandığını görürdüm. Ama anam, ölünceye kadar Şaman inançları içinde de yaşadı: Ay tutulduğu zaman bana teneke çaldırır, tekkelere türbelere gider mum yakar, hangi çalıda 3-5 parça bez bağlandığını görse, kendisi de oraya bez bağlar, bizi eşiğe oturtmazdı. Ona, bunların Müslümanlıkta yeri olmadığını söylerdim. Tövbe etmemi isterdi. Günâhkâr olduğuma inanırdı. Boynuna sarılarak kendimi affettirirdim.
Ankara’dan eve her sömestir tatilinde, bir bavul dolusu kitapla dönerdim. Onları görünce çok, ama çok üzülürdü:
-Oğlum derdi onlara verdiğin parayı leblebiye üzüme verip yesen daha iyi olmaz mı senin için?
Benim Müslüman anam, kitap okumaktansa, leblebi üzüm alıp yemenin daha faydalı olacağını sanırdı.
Babam Sivas’ta Nüfus Müdürüydü. Yakın arkadaşlarının bana söylediklerine göre, bir şehirde müftülük yapacak kadar dinî bilgilere sahipti. Tarihe-edebiyata çok meraklıydı. Ziya Paşanın Terkib-i bendini Tercii bendini baştan sona ezbere okuduğunu bilirim.
Babam benimle çok az konuşurdu. Terbiyem bozulmasın diye böyle yapardı. Ben isteklerimi anama söylerdim, anam babama tekrarlardı. Babam cevabını anama söylerdi. Anam da babamdan dinlediklerini gelip bana anlatırdı. Böyle terbiye mi olur? Bir baba evladına bu kadar uzak durmalı mıdır?
Babamın terbiye anlayışında dayak birinci plandaydı. Ben çok hassas, çok duygulu, çok içine kapanık, çok gözü yaşlı bir çocuktum. Ama o, en basit sebepler yüzünden, (lise son sınıf öğrencisi olduğum yıllarımda da beni döverdi). Ve ben babamın önünden kaçmayı terbiyesizlik sanırdım. Öfkesi öyle beş on tokatla geçmezdi. Gözümün yaşı, günlerce dinmezdi. Ah! Ah! Ah! Şimdi Doğuda-Güneydoğuda kızını, torununu öldüren canavar ruhlu babaları, dedeleri gördükçe Prof. Adasal’a bin defa hak veriyorum. Çocuklarını öldüren analar babalar canavarlaşan mahlûklardır. Felaketimiz cahil ve canavar ruhlu analarla, babalarla başlıyor...
 


Bu yazı 1,220 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Mart 2013 Allaha ısmarladık
    • 10 Mart 2013 Anıtkabir'de Kral Abdullah'ın gözyaşı
    • 4 Mart 2013 Hocalı'da Ermeni ve Rus vahşeti
    • 25 Şubat 2013 Ah Enver Ağabey!
    • 24 Şubat 2013 Sinoplu gençleri kim tahrik etti?
    • 18 Şubat 2013 Kemalizmin millet anlayışında dinin yeri yoktur
    • 4 Şubat 2013 Türk Olmak Şereftir
    • 21 Ocak 2013 Nazım Hikmet'e niçin saygı duyayım? -ll-
    • 14 Ocak 2013 A. Menderes'e tekme tokat dayak, Apo'ya renkli televizyon
    • 13 Ocak 2013 Terör biter mi dersiniz?
    • 31 Aralık 2012 Soner Yalçına Açık Mektup
    • 25 Kasım 2012 Turan Yazgan Hoca da...
    • 23 Ekim 2012 Fazıl Say cayırtısı
    • 21 Ekim 2012 MHP Devlet Bahçeli'yle büyümüyor, büyümeyecek!
    • 8 Ekim 2012 Atsız Şaman mıydı?
    • 1 Ekim 2012 Balyoz davasının hakimi ben olsaydım...
    • 9 Haziran 2012 Abdurrahim Karakoç (1932-2012)
    • 9 Nisan 2012 Ordumuzu siyasete bulaştırmamak
    • 1 Nisan 2012 Türk Ocakları 100 yaşında
    • 5 Mart 2012 Hocalı mitinginde bir yanlışımız

    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,038 µs