Konuk Yazar-Türkiye
Yavuz Bülent Bakiler
31 Ocak 2010
Mill Eğitim Bakanını şikayet
Doğrusu çok şaşırdım: Öğretmenlerimizden ve yeni öğretmen adaylarımızdan adresime yağmur gibi mektup yağmaya başladı. Millî Eğitim Bakanımızı şiddetle şikâyet ediyorlar. Ben de, bir kere daha anlıyorum ki “Şu okullar ve öğretmenler olmasa, Nimet Çubukçu iyi bir Millî Eğitim Bakanı sayılacak.” Ama ah o okullar! Ah o öğretmenler! Sayın bakana şunu hatırlatmak istiyorum:
Atatürk diyor ki: “Bir milletin iki ordusu vardır: Asker ordusu-Kültür ordusu. Asker ordusu, vatanın hayatını kurtaran ordudur. Kültür ordusu, vatanın geleceğini karan (yoğuran) ordudur. Bu iki ordu çok mühimdir. Ama bir milletin kültür ordusu, asker ordusundan çok daha önemlidir. Çünkü bir milletin kültür ordusu yeteri kadar kuvvetli olmazsa asker ordusunun savaş meydanlarında kazandığını, kültür ordusu sulh masalarında kaybeder...”
Bu çok, ama çok doğru bir tespit. Biz, kültür ordumuzu ve kültür ordumuzun yetiştireceği çocukları iyi hazırlayamadığımız için, yerimizde sayıyoruz. Ve savaş meydanlarında kazandıklarımızı sulh masalarında kaybediyoruz.
Mesela bugün, iki yüz elli bin öğretmene mi ihtiyacımız var? Nimet Çubukçu, bu öğretmen açığını ücretli kişilerle gidermeye çalışıyor.
Mesela, veteriner fakültesinden veya ziraat fakültesinden mezun olan kimseler, bir yandan hayvanlar, meyveler, sebzeler üzerinde çalışıyorlar, bir yandan da okullarımızda edebiyat, fizik-kimya derslerine ücretli olarak giriyorlar. Bu, bir hukuk mezununun ücretli olarak doktorluk yapmasına benziyor.
Millî Eğitim Bakanlığımız, her sene şubat ayında, kadrolu öğretmenler alıyor. Bu münasebetle sınavlar açıyor. Bu yıl KPSS’den başarıyla geçenler, 85-90 puan alanlar, şubatta öğretmen olarak atanacaklarını düşünüyorlardı. Ama umduklarını bulamadılar. Nimet Çubukçu, onları kapının dışına itekledi. Gerekçe olarak da; “Ben böyle düşünüyorum” dedi. Olur mu? Olur mu? Olur mu? Bir öğretmenimizin feryadı şöyle: “Biz 6 kız kardeşiz. Babamız vefat etti. Anneme bağlanan dul-yetim maaşıyla yıllarca çok büyük sıkıntılar çektik. Ben, 2007 yılında Gazi Üniversitesinden mezun oldum. KPSS’den 80 puan aldım. Evimiz, bir bayram sevinciyle doldu taştı. Artık öğretmen olacağım, evimizin çok zor şartlarını birazcık olsun hafifleteceğim diye seviniyordum. Ama sayın bakanımız atamalarımızı durdurdu. Ağustos ayında galiba 300 bin kişiyle birlikte yeniden sınavlara gireceğim. Kabul edelim ki kazandım. Ya sayın bakan yine “Ben böyle uygun buluyorum” diyerek atamaları durdurursa bizim halimiz nice olur? Şu satırları yazarken ağlıyorum.”
Bu yazı 1,606 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
30 Mart 2013
Allaha ısmarladık
-
10 Mart 2013
Anıtkabir'de Kral Abdullah'ın gözyaşı
-
4 Mart 2013
Hocalı'da Ermeni ve Rus vahşeti
-
25 Şubat 2013
Ah Enver Ağabey!
-
24 Şubat 2013
Sinoplu gençleri kim tahrik etti?
-
18 Şubat 2013
Kemalizmin millet anlayışında dinin yeri yoktur
-
4 Şubat 2013
Türk Olmak Şereftir
-
21 Ocak 2013
Nazım Hikmet'e niçin saygı duyayım? -ll-
-
14 Ocak 2013
A. Menderes'e tekme tokat dayak, Apo'ya renkli televizyon
-
13 Ocak 2013
Terör biter mi dersiniz?
-
31 Aralık 2012
Soner Yalçına Açık Mektup
-
25 Kasım 2012
Turan Yazgan Hoca da...
-
23 Ekim 2012
Fazıl Say cayırtısı
-
21 Ekim 2012
MHP Devlet Bahçeli'yle büyümüyor, büyümeyecek!
-
8 Ekim 2012
Atsız Şaman mıydı?
-
1 Ekim 2012
Balyoz davasının hakimi ben olsaydım...
-
9 Haziran 2012
Abdurrahim Karakoç (1932-2012)
-
9 Nisan 2012
Ordumuzu siyasete bulaştırmamak
-
1 Nisan 2012
Türk Ocakları 100 yaşında
-
5 Mart 2012
Hocalı mitinginde bir yanlışımız
Yorumlar
+ Yorum Ekle