Konuk Yazar-Aygazete
Namık Kemal Zeybek
15 Kasım 2009
İran'a açılım
Önce yaygın bir yanlış bilgiyi düzeltelim: İran, İslam Devrimi’nden önce de laik veya seküler değildi. O dönem İran Anayasası’nın 2. maddesi şöyleydi: "Devletin resmi dini İslam’dır. Hanedanın görevi İslam dininin yayılmasına hizmettir." O dönemde de İran’ın temel yasaları İslam hukuku kaynaklıydı. Elbette resmi mezhep olan Caferi Fıkhı´na göre...
İslam Devrimi ile olan; yönetimin doğrudan din adamlarının denetimine geçmesidir. Yani, babadan oğula geçen saltanatın yerine, dini seçkinler denetiminde yönetim... "Dini seçkinler" denetler, ancak yönetim halkın seçtiklerince gerçekleştirilir.
İran’da başkanlık sistemi vardır ve başkanı doğrudan halk seçer... Bu başkan din adamı kökenli de olabilir, olmayabilir de...
Nitekim şimdiki başkan bir mühendistir.
İslam Devrimi, Batı´nın kulu olan Şahlık rejimini yıkmış ve İslam Cumhuriyeti´ni getirmiştir. Kendine özgü bir demokrasiyle birlikte...
Evet, nasıl Türkiye’de ve birçok ülkede laik demokrasi varsa, İran’da da İslam Demokrasisi vardır.
Devrimin ilk yıllarında devrim ihracı anlayışında olanlar olabilir, ama bugünkü İran’ın böyle bir meselesi yoktur.
İran’da olup bitenler Devrim’in kendisini koruması ve ülkenin yeniden köleleşmesinin önlenmesi, halkın yaşama düzeyinin yükseltilmesi çabalarından ibarettir.
İran onurlu bir halkın devleti olarak başkalarının sömürgesi olmayı kabul etmiyor... Yanlış mı yapıyor?
İran, kaynaklarını öz halkının yararına kullanmak ve başkalarına peşkeş çekmemek kararında...
Yanlış mı?
İran ezilen halklara sahip çıkmaya çalışıyor... Sizce doğru yapmıyor mu?
Türkiye ile İran’ın rakip olduğu; İran’ın Şii hilali oluşturduğu gibi sözler Batı´nın batıl sözleridir.
İran’ın nükleer enerjiyi üretebilir bir donanıma ulaşmaya çalışmasını önlemeye çalışanlar ve bunu bahane ederek İran’a karşı karşıtlık geliştirenler, dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda düzenlemek isteyenler ve onların yardakçılarıdır.
Herkes biliyor ki İran’da nükleer silah yapma çalışmalarının en küçük belirtisi bile yok...
"Ama ya yaparlarsa" korkusuyla dünya kamuoyunu kışkırtanlar önce durup aynaya bakmalıdırlar.
İran bizim komşumuzdur, halkı kardeş halkımızdır, kaderlerimiz birbirine ikiz yaratılmıştır. TUR ile IR gibi...
"Ama İran’daki rejim..." diye itiraza başlayanlara ise ATATÜRK’ün İran siyasetini iyi incelemelerini salık veririm.
İran’da teokratik monarşi varken, laik Cumhuriyet başkanının İran’la ilişkileri hangi doğrultudaydı...
Sadabat Paktı neler anlatıyor.
Şimdi ise ECO var (SAHİ-İŞBİR)... Onu geliştirelim ve bizim hayat alanımızı oluşturalım diyorum.
Yani, hükümetin İran açılımı gecikmiş bir gerekliliktir, diyorum...
Bu yazı 1,495 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
8 Şubat 2011
Mehmet Akif Arnavut mu?
-
12 Ocak 2011
Nasıl Bir Türkiye?
-
3 Ocak 2011
Kürt Sorunu mu? Kürtçe Meselesi mi?
-
19 Aralık 2010
Yüce Kuran ve Çevirileri
-
5 Aralık 2010
Kalkanın Ardındaki Planlar
-
24 Kasım 2010
3997 Kitap Okuyan Adam
-
19 Kasım 2010
Füze Kalkanı mı? Sakın ha!
-
10 Kasım 2010
İranla Dost Olmayalım mı?
-
31 Ekim 2010
TÜSİADın Adı Ne Olacak
-
25 Ekim 2010
Düşünür ne düşünür yazar ne yazar
-
19 Ekim 2010
Padişahlığı İsteyen Parti
-
8 Ekim 2010
Maun Suresinin Anlamı
-
17 Eylül 2010
Milli Birliğe açılalım
-
30 Ağustos 2010
İslamda Tarikat
-
25 Ağustos 2010
İslam Düşmanı,İslam Düşmanı değilmiş
-
22 Ağustos 2010
Atatürk dindar bir insandı
-
12 Ağustos 2010
Milli İrade ne ister?
-
5 Ağustos 2010
Hangi Milliyetçilik?
-
25 Temmuz 2010
Evet mi? Hayır mı?
-
11 Haziran 2010
Cihat Kültürü ve İslamda Cihat
Yorumlar
+ Yorum Ekle