Bir gün bir haber duyarız; falan okulda öğrenciler tenefüste namaz kılıyormuş.
Haberin doğruluğu hiç önemli değildir,madem antı-laik bir durum söz konusudur, bir yaygaraya kopar malüm çevrelerden:
"Laik bir eğitim sisteminde bu ne rezalettir?"
Sonra başka bir haber duyarız;başörtülü bir hanım,kardeşinin yemin töreni için gittiği kışladan içeri alınmamıştır.
Ya da bir ünivesite seçme sınavında başörtülü bir anne,sınava giren kızına moral vermek için kampüse girmeye çalıştığında engelleme ile karşılaşmıştır.
Bunlar hep,"müslümana gavur eziyeti " şeklinde açıklanabilecek yanlı ve yanlış laiklik uygulamalarının bir neticesidir.
Vicdanı kör,gönlü sağır olmayanların bildiği ve ızdırabını derinden hissettiği bu misalleri, misli ile vermek elbette mümkündür de,bizim söze böyle başlamamızın sebebi başka....
İlköğretime yeni başlamış 6 yaşlarındaki çocukların eline,öğretmenlerince isimleri yazılarak velilere gönderilmiş olan THK'na ait fitre ve zekat zarflarını görünce,bu yaman çelişkiye ne demek gerektiğini düşündüm....
Fitre dayanağı hadisler olan dinî bir yükümlülüktür. Zekat ise,öğrenimini engellemek için türlü dalaverelerin yapıldığı Yüce Kur'an-ın,dolayısı ile Cenab-ı Allah'ın emri olan bir ibadet olmasının yanında,fakir-fukaranın,garip-gurebanın zenginler üzerindeki hakkıdır.
Fitre ve Zekat konusunda Diyanet'in açıklaması da özetle şöyledir:
"Türkçe'de fitre şeklinde söylenen "fıtır sadakası" dinî bir terim olarak şöyle tanımlanabilir: "Ramazan bayramına kavuşan ve temel ihtiyaçlarının dışında belli bir miktar mala sahip olan müslümanların kendileri ve velâyetleri altındaki kişiler için yerine getirmekle yükümlü oldukları malî bir ibadet"tir.
Fıtır sadakasına baş zekâtı ve beden zekâtı da denmektedir. Bu isimlendirmeler onun şahsa bağlı, şahıs başına konmuş bir malî yükümlülük olması özelliğine dayanmaktadır.
Dinî bir yükümlülük oluşunun dayanağı hadislerdir. Bu hadisler aynı zamanda Hz. Peygamber devrindeki fıtır sadakası uygulamalarını da göstermektedir.
Fıtır sadakasının dinen gerekmesinin (vücûb) sebebi, ilgili hadislere dayanılarak "sağ olma" (sağ olarak ramazan bayramına kavuşmuş olma) şeklinde belirlenmiştir. Bu yüzden, fıtır sadakası, fıkıh eserlerinde "baş"a izâfe edilerek "zekâtü'r-re's" (baş zekâtı) şeklinde anılmıştır. Bir başka anlatımla, fıtır sadakası yükümlülüğü, yüce Allah'ın kişiye (ve velâyeti altındakilere) canını bağışlamış olmasına karşılık bir şükran davranışı olmak üzere konmuş bir hükümdür. Bu sebeple fıtır sadakası Türkçe'de "can, baş sadakası" diye de anılır. Ayrıca bu ibadet o yılın oruç farîzasını eda edebilen müslüman bakımından, bunu nasip etmesinden ötürü ulu yaratanına şükürde bulunma anlamı da taşır......
Zekâtın kelime anlamı "artma, çoğalma, arıtma ve berekettir". "Doğru söylemek, sözünü tutmak" anlamına gelen sıdk kökünden alınmış olan ve Kur'an ve Sünnet'te zekât anlamında da kullanılmış olan sadaka kelimesi, daha sonraki devirlerde gönüllü malî ödemeler için kullanılmaya başlanmıştır. Fıkıh terminolojisinde ise zekât, Allah'ın, belirli yerlere sarfedilmek üzere dince zengin sayılan kişilerin mallarından belli bir payın alınması işlemini ifade eder.
Kur'ân-ı Kerîm'de zekât kelimesi iki yerde (el-Kehf 18/81; Meryem 19/13) sözlük anlamında; sekizi Mekke döneminde nâzil olan sûrelerde olmak üzere otuz âyette ise terimsel anlamda kullanılmıştır. Bu âyetlerin yirmi yedisinde namazla birlikte zikredilmiştir. Bundan anlaşıldığına göre, İslâm'ın ilk dönemlerinden itibaren müslümanlar zekât fikrine alıştırılmış, daha sonra da, zengin olanların bu imkânını belli oranda fakirlerin ve toplumun ihtiyacı için harcaması gerektiği, bunun namaz ibadeti kadar önemli olduğu hususu vurgulanmıştır.
Zekât, fıkıh dilinde sadece "farz" diye bilinen hükümlerden biri olmayıp, aynı zamanda İslâm binasının üzerine inşa edildiği beş büyük sütundan biridir; İslâmiyet'i karakterize eden kurumlardandır. İslâm'ın beş şartından biri olan namaz bedenî ibadetleri, zekât ise malî ibadetleri simgeler. Zekât her şeyden önce bir ibadettir. Müslüman bu ibadeti Allah'ın emrine uyarak, O'nun rızâsına kavuşmayı dileyerek gönül hoşnutluğu ve halis bir niyetle yerine getirmelidir. Çünkü, ancak bu şekilde eda edilen zekât Allah katında kabul görebilir."
Türk Hava Kurumu elbette bağış toplayabilir."Vicdani red müesesini" bir türlü kullanamadığımız kurban derilerinin toplanmasındaki büyük pay -kanunla- zaten kendilerine ait.Ama fakirin fukaranın hakkı olan fitreye göz dikmek ve bunun için de ağzı süt kokan sabileri kullanmak yakışıyor mu?
Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi'nin;Ankara'da gönüllü kuruluşlarca açılmış, kâr amacı gütmeyen öğrenci yurtları ile Diyanete bağlı Kur'an kurslarına destek olmak üzere kış mevsiminde yakacak ve giyim yardımı" yapılmasına imkan sağlayan kararının yürütmesini; "Kur'an kursuna yardım etmek belediyenin görevi değildir diyerek durduran Danıştay kararını haklı bulanlara sormak hakkımız değil midir?
"Fitre ve Zekat toplamak ilköğretim çocuklarının görevi midir?"
"Mevzu bahis para olunca,Laiklik elzem değil midir?"
"Laik bir eğitim sisteminde bu ne rezalettir?"
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle