Varoluş Üçgeni
Üzeyir Lokman Çaycı
11 Mart 2016
Harem Konusu
Emine Erdoğan neden içinden çıkamayacağı konularla uğraştırılıyor?
Fransa’da yayınlanan bir çok dergi ve gazetede, «harem konusu» sık sık ele alınır. Fransızların kendilerini çok yakından ilgilendiren bu konuyu ele almalarının da bir çok sebepleri vardır.
Osmanlı’yı yıkıma götüren süreç haremlerden geçmiştir. Yani harem eğitim yeri değil, bir yıkım, çürütme, nefsi hesapların yapıldığı «İslâm dışı, kadınları köleleştirme» yeridir.
Topkapı Sarayı’nın harem dairesini ele alan yazarlar Versailles Sarayı ile kıyaslama yaparak ikisinin arasındaki ciddi farkı ortaya koymaktadırlar. Topkapı Sarayı’nda bir kaç gün dahi yaşamanın mümkün olmadığı belirtilirken Versaille Sarayı’nın insanca yaşamaya daha uygun olduğu ifade edilmektedir.
Emine Erdoğan’ın tabiriyle harem nasıl eğitim yeri olabilir?
Harem Ağası, Kızlar ağası, selamlıkta görevli olan beyaz haremağaları ve kapı ağaları... Batıdan getirilen mavi, yeşil gözlü ve sarışın kızlar... Haremde bulunan bu türlerden 500 kadın... ya da 3000 kadın... Çoğu çocuk yaşta... Orada gönüllü durmuyorlar, analarından babalarından, kardeşlerinden koparılmış... Hatta padişahın diliyle bile konuşamıyorlar.
Nimet ARZIK’ın Osmanlı Sarayı’nda Yabancı Kadın Sultanlar isimli kitabının 33. sayfasında : «Harem güzel değildi. Bir çirkin masala katılmıştı Martinik’ten getirilen Eme. Sırmalar içinde bile olsalar, kadınların çoğu sufliydi. Düzensizdi harem. Pahalının güzel sanıldığı yerdi. (....) Bir erkek bir kadının yanında güzeldir.
Bir erkek iki kadının yanında daha az güzeldir. Bir erkek beş yüz kadının yanında gülünçtür. Bir arslanı beş yüz değil beş dişi arslanın yanında gözünüzün önüne getirin.
Eme (Mari Eme = Nakşedil Sultan), Martinik Adasından ayrıldıktan sonra saraya geldiğinde yirmi bir yaşındaydı, iyi ailedendi, iyi yetişmişti, kurtulamayacağını anlayınca, hattâ pek istemeyince, bir takım hesaplar yapmıştır. “Mademki burdan çıkmayacağım, beş yüz dişiden biri olmaksa, hileli birinci olmak daha iyi...“»
Haremin çıkar ve şehvet aracı yapılan kadınlarla doldurulduğu inkâr edilemeyecek bir gerçekti. Birçoğu küçük yaşta annesini ve babasını kaybetmiş, korsanların ellerine düşmüş, ezilmiş, kalbi yaralı kadınlardı.
Bir kere bu kadınlardan biçoğunun eğitilmeye ihtiyaçları yok... Haremde eğitim verecek bir kadro da yok, hatta orada görev yapanların eğitime ihtiyaçları var! Haremdeki kadınları bir takım hesaplara iten bir düzen söz konusu. Kurtuluş mümkün değil. Yani baskı altındalar. Haremin soğuk bir mezar gibi olduğu da ifade edilmektedir.
Emine Erdoğan bugüne kadar insanlara ters gelen tavırlarıyla, ifadeleriyle, hareketleriyle, sık sık çark etmeleriyle dile getirildi. Kendisini ön plana getirmek isteyenlerin bir hesaplarının olduğu da söyleniyor.
Harem konusu da böyle.
Bugün kadını dışlayanlar, eve kapamak isteyenler, kocaları tarafından hunharca öldürülürlerken seslerini çıkartmayanlar, kadın katillerine caydırıcı ceza verilmesini düşünmeyenler, neden haremin eğitim yeri olduğunu ifade etme ihtiyacını hissettiler? 21. asırda haremden bahsetmenin şimdi sırası mıydı? Neden Emine Erdoğan’a bu konuyu söylettiriyorlar gibi bir yığın soru zihinlerimizde dönüyor!
Haremdeki padişahla birlikte olan yani onunla seks hayatı yaşayan kadınlara «gözde» deniliyor, bunların hamile kalmaları halinde, çocuğun ana rahminde icabına bakılıyor... Ya da bilinmeden doğan çocukların bir lokmalık halleriyle ortadan kaldırılmalarından söz ediliyor.
Bir çok tarihçi, bir çok yazar haremin korkunç bir yer olduğunu, sürekli ihtilâfın bulunduğunu; kin, haset, hırs, histeri, cehalet gibi hastalıkların orada asla giderilemediğini ifade ediyorlar. Ceza korkusu olmasa, kadınların birbirlerini paramparça edebileceklerini, her hangi bir idarenin olmadığını, baskı ve sindirmenin sürekli olduğunu dile getiriyorlar.
Haremde, kalem, bilgi, irade, akıl değil; giyim, süs, entrika ve şehvet gösterilerinin söz sahibi olmak için birer silah gibi kullanıldığı da bilinenlerden.
Böyle bir durumda Emine Erdoğan’ın ortaya çıkıp haremin eğitim yuvası olduğunu söylemesi gerçeğin katledilmesi, tarihin inkâr edilmesi, yaşanılanların yalanlanması ve AKP’ye gündem olacak malzemeler arama girişimidir. Zaten çark ettiği bir konunun hafızalardaki yaralayıcı etkisi giderilmeden böyle bir konuyu ortaya atması tarihi, haremi, harem hayatını bilmediğini ortaya koymaktadır. Benim elimdeki bu konudaki belgeler, bilgiler, dergiler, kitaplar yukarıdaki anlattıklarımla sınırlı değil... Zamanla, inşallah daha geniş olarak bu konuyu sizlere sunacağım.
Paris, 10 Mart 2016
Bu yazı 1,552 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
11 Mart 2016
Harem Konusu
-
12 Şubat 2016
Ordu ve siyaset
-
16 Ocak 2016
Muhalefet partileri nasıl şekillendirildi?
-
31 Ekim 2015
Seçimler Ve Türkiyemiz
-
3 Eylül 2015
Tilki
-
22 Ağustos 2015
Öfkenin Bir Ucu
-
25 Temmuz 2015
Ah Ahmet Vefik Paşa Ah!
-
12 Temmuz 2015
AKP'li yöneticilerin suç ve günah işleme özgürlükleri
-
8 Aralık 2014
Geçmişteki zulüm tezgahı bu kez AKP tarafından kuruldu!
-
12 Kasım 2014
Eğitim Sisteminin Ve Ahlakın Çürütülmesi İçin
-
9 Ağustos 2014
Kime oy vereceğiz ?
-
25 Haziran 2014
Atatürkçesine
-
20 Ocak 2014
Onu susturun!
-
20 Aralık 2013
AKP yöneticileri ve dindar gençlik SAFSATALARI
-
2 Aralık 2013
Aynadaki Adam
-
19 Kasım 2013
İstanbul
-
11 Kasım 2013
Atatürk Ve Ayhan Baran
-
20 Ekim 2013
Evet Tayyip dünya lideri!
-
30 Ağustos 2013
İstiklali olmayanın istikbali olamaz!
-
3 Temmuz 2013
Hıyarname
Yorumlar
+ Yorum Ekle