Sıddıkoğlu
Muharrem Günay
23 Temmuz 2015
Yavuz ve Hz.Muhammed
Türk padişahlarının en bilginlerinden birisi olan Yavuzun Meclisi, şairlere ve bilim adamlarına her zaman açıktı. Bilhassa O'nun âlimlere çok büyük bir saygısı vardı. Hocasının atının ayağından sıçrayan çamurla kirlenen kaftanını ölünce tabutunun üstüne örtülmesini vasiyet etmiş ve âlimin atının ayağından sıçrayan çamuru büyük bir şeref olarak kabul etmiştir. Yavuz'un belli başlı alim ve hocaları, Müftü Zembilli Ali Efendi, Kadıasker Kemal Paşa Zade, İdris-i Bitlisi ve kendi hocası Halimidir. Yavuzun savaşlarda kahramanlık gösterenlere de saygı duyduğu bir gerçektir. Bu nedenlerden dolayı Yavuz'un etrafında hem kalem erbabı hem de kılıç erbabı toplanmıştı.
Onun hedefleri arasında "Hadimu'l Haremeyn" ve "İslam Halifesi" olmak, Cihanın tek padişahı olmak ve Osmanlı'yı bir Cihan Devleti haline getirmek ve Türk Cihan Hâkimiyeti Ülküsünü gerçekleştirmek ve Nizâm-ı lem'i kurmak gibi yüce ülkü ve hedefler vardı. Yine Yavuz, Orta Asya Türklüğü ve Müslümanlığı'nı da idaresi altına alarak Türk Birliği'ni sağlamak istiyordu. Bütün bu hedefler peşinde koşarken Ehli sünnet akidesine dayandığı da inkar edilemez. Onun Şiilerin baş düşmanı olduğu ve çok Şii öldürttüğü iddiaları abartılı olup, gerçekleri yansıtmamaktadır. Safavilerle yapılan savaşta karşı taraftan çok sayıda insanın ölmüş olması yapılan savaşın doğurduğu doğal bir sonuçtur. Yavuz'un Türk Birliği ve İslam Birliği hedeflerinin delili olarak şu dizeleri gösterilebilir:
Bu sefere çıkmamız, bu sıkıntılara katlanmamız, perişanlığımız gönüller cemiyetini kurmak içindir.
İslâm âlimleri Yavuzun keramet sahibi ve evliyâdan olduğunu naklederler. Mısır seferi sırasında Niyetim İlây-ı Kelimetulah ve kasdım İslâm Birliğidir. Eğer seferimde hayır var ise yardım eyle, Ümmeti Muhammedi sahrada zebun eyleme yâ Rabbî diyerek dua eden ve ordusunu çöle vuran Yavuzun duasını kabul eden Yüce Allah (c:c.) çöle yağmur verip Türk ordusunu sıkıntıdan kurtarmıştı. Osmanlı ordusu Mısır seferine giderken, bağlık bahçelik yerlerden geçiyordu. Çevrede salkım salkım üzümler, türlü meyveler vardı.
Ordu Gebze yakınlarında konakladığı zaman, Yavuzun kalbine bir şüphe düştü: Acaba sahibinden izinsiz bir elma veya üzüm koparan askerim var mı? diye düşündü. Hemen araştırılmasını istedi. Yapılan araştırmada asker üzerinde ne bir salkım üzüme ne de bir adet elmaya rastlandı. Asker bir adet üzüm tanesine dahi el sürmemişti. Durum padişaha arz edildi. Padişah rahatlamıştı. Elerini yukarı kaldırıp Yaradana şükretti:
Ey Allahım! Bana haram yemeyen bir ordu ihsan ettiğin için sana sonsuz şükürler olsun.
Sonra Yeniçeri Ağasına dönüp şöyle söyledi:
Eğer askerlerimden bir tek kimse sahibinden izinsiz bir meyve koparsaydı Mısır seferinden vazgeçerdim. Çünkü haram yiyen bir ordu ile beldelerin fethi mümkün olmaz.
Mısırın fethine giden yol Sina çölünden geçiyordu. Çöl, gündüzleri yanıyor, kum fırtınaları durmak bilmiyor, geceleri ise dondurucu soğuklara sahne oluyordu. Herkes suyunu idareli kullanıyor, abdestler teyemmümle alınıyordu. Yolculuk bu şekilde sürüp giderken Yavuz bir ara atından indi; elleri önünde, başı eğik bir vaziyette yürümeye başladı. Padişahın yanından ayrılmayan Hasan Canın bu durumun sebebini sorması üzerine Yavuz:
İki Cihan Sultanı Peygamber Efendimiz önümüzde yaya olarak yürürken biz nasıl at üzerinde olabiliriz Hasan Can demiştir. İslâm âlimleri Yavuzun keramet sahibi ve evliyadan olduğunu naklederler.
Yavuz'un kısa süren padişahlığı süresince yalnız Doğu ve Güney ile ilgilenmiş olması ve Batıya karşı pasif kalması, Batıya karşı her hangi bir emelinin olmadığı manasına gelmez. Hıristiyan devletlere karşı bu pasif hareketin başlıca sebebi İran ve Mısır meselesinin Yavuz tarafından daha ön planda ele alınmasıdır. Bu durum Doğu ve Güney meselesinin halledilmesine kadar sürmüş ve 1518 yılından itibaren Batıya ilgi artmıştı. Eğer Yavuzun ömrü yetmiş olsaydı belki de oğlu Kanûninin yaptığı seferleri kendisi yapacaktı. Yavuzun düşünüpte yapamadığı şeyler Kânûni Sultan Süleyman tarafından gerçekleştirilmiştir.
Bu yazı 1,169 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
7 Ekim 2020
Mümin Nasıl Olmalı
-
8 Ağustos 2020
Allah İnsanı Yarattı Ve Ülkülerle Donattı
-
19 Temmuz 2020
Allah Tuzak Kuranların Tuzaklarını Başlarına Geçirendir
-
20 Haziran 2020
Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşması'nda Yunus Emre'nin Rolü
-
30 Mayıs 2020
Fatih'in Şahsiyeti Nizam-ı Alem ve İ'lay-ı Kelimetullah Ülküsü
-
23 Mayıs 2020
Bayram Namazının Kılınışı ve Evde Kılınma Durumu
-
23 Mayıs 2020
Lider ve Fikir Adamlarımıza göre Milliyetçilik (2)
-
23 Mayıs 2020
İslam'da Millet ve Türk Milliyetçiliği (1)
-
20 Mayıs 2020
Türkçülük Anlayışımız ve Bu Anlayışa Saldıranlar
-
16 Mayıs 2020
Fıtır Sadakası
-
3 Mayıs 2020
3 Mayıs Türkçüler Günü
-
2 Mayıs 2020
Türk Tasavvuf Ekolünün Kurucusu Hacı Bayram-ı Veli?
-
22 Nisan 2020
Piri Türkistan Hoca Ahmet Yesevi
-
13 Nisan 2020
Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu - Kuruluşta Tasavvuf ve Tarikatların Rolü
-
7 Nisan 2020
Berat Gecesi
-
3 Nisan 2020
Tarihin Haklı Çıkardığı Lider TÜRKEŞ
-
27 Mart 2020
Satuk Buğra Han ve Hz.Muhammed
-
20 Mart 2020
İsra Miraç ve Miraç Kandili
-
1 Mart 2020
Cihad Her Müslümana Kıyamete Kadar Devam Edecek Bir Farzdır
-
11 Şubat 2020
Köni Eğri Bolsa / Adalet Eğrilirse Kıyamet Kopar
Yorumlar
+ Yorum Ekle