Konuk Yazar-Aydınlarocagı.org
Prof.Dr.Mustafa Erkal-Aydınlar Ocağı Genel Başkanı
14 Temmuz 2015
Koalisyon Mecburiyeti
Kendimizi bildik bileli önce Kızıl, bugün ise kapitalist dünya ile kol kola girmiş olan Çinin Doğu Türkistandaki Türklere yaptığı katliam, işkence ve eritme politikalarına şahit olmuşuzdur. En ufak bir protestoya bile müsaade etmeyen Çin yüzlerce Türkün kanına girmiştir.
Bu defa da aynı baskı ve zulüm devam etmektedir. Uygur Türkleri yaşadıkları bölgeyi terk etmeye zorlanmakta, bu yolda çeşitli teşvikler uygulanmaktadır. Son dönemde Tayland Devletine sığınan Uygur Türklerinin bir kısmı Türkiyeye gönderilmiş, bir kısmı da Çine iade edilmişlerdir. Dış İşleri Bakanlığımızın 115 Uygur Türkünü haksız ve yanlış bir uygulamayla Çine iade eden Taylandı protesto etmesi olumlu bir gelişmedir. İnşallah bunların akıbetleri bazıları gibi kurşuna dizilmek olmaz. Oruç tutma yasağı getiren Çin, haklı protesto karşısında soydaşlarımızı kurşunlamış ve şehit etmiştir. Bu saldırılar ve cinayetler İstanbul ve Ankara başta olmak üzere çeşitli tepki hareketlerini doğurmuştur. Ülkü Ocaklarının ve Türkiye Kamu-Senin başını çektiği STKlar Beyazıttan Sultanahmete çok anlamlı ve binlerce kişinin katıldığı bir yürüyüş düzenlemişlerdir. Yürüyüş sonunda üç Korelinin sözde saldırıya uğradığı iddiaları basında yürüyüşün önüne geçmiştir. Olay milliyetçiler aleyhine kullanılmaya çalışılmıştır. Bazı yanlış yapanlar, polisten önce yine yürüyüşe katılanlarca engellenmiştir. Anlaşılan milliyetçi kuruluşlara karşı olan maksatlı tutum, 1970lerde olduğu gibi aynen sürdürülmektedir.
Ne gariptir ki, Anayasadan Türk kimliğini sözde etnik çağrışım yapıyor diye çıkarmaya çalışan yöneticiler, sınır geçişlerinde Suriye Türkmenlerine pasaport soran, sınırlarımızı koruyamayan sakat anlayış, zaman zaman Doğu Türkistandan bahsetmektedir. Çindeki cinayetlerden ve insan hakları ihlallerinden üzüntü duyduğunu ifade edenler, MHP lideri Sayın Bahçeliye Sen Urumçiye, Doğu Türkistana hiç gittin mi? diye sormaktadırlar. Bu soruyu soranlara Sen ne zamandan beri oralarda yaşayanları soydaş olarak hissettin ve kabul ettin? diye sorma hakkımız vardır.
Çine karşı yapılan protesto gösterilerinde Doğu Türkistanı bir özerk bölge değil de; ayrı bir bağımsız devlet gibi vurgulayan sloganlara rastlıyoruz. Türk milliyetçileri Çin ve Rusya karşıtlığını dost ve müttefiklerimizin hoşuna gitsin diye yapmazlar. Bazıları yanlış yönlendirilse ve kolay dolduruşa gelse de
TBMM Başkanlık seçimi geride kaldı. Aslında ders alınacak durumlar ortaya çıktı. % 60 bir blok ortada olmamasına rağmen, % 60 üzerinden hesapların yapılması yanlış çıktı. Cumhuriyetçi ve Atatürkçü olduğunu, milli ve manevi değerlere bağlı bulunduğunu iddia eden, milli kimlik ve anayasa ile kavgalı olmayan hiçbir parti HDP ile işbirliği ve ortaklık yapamaz. Bu durumda CHP ve MHPnin ortak bir aday çıkarmaları da sayıca yeterli değildi. Bu durumda tabii bir sonuç olarak Ak Sarayın değil; AKP iktidarının adayı seçimi kazandı. Konuyu pehlivan tefrikasına çevirmek gereksizdir. Burada tabii ki partilerin kendilerine göre şartları olacaktır. Türk demokrasisi mutlaka koalisyonu başarmalıdır. Ak Sarayın tezgahına düşüp ülkeyi büyük sorunlarla karşı karşıya getirecek erken seçim veya Sayın Cumhurbaşkanının ifadesiyle seçimin yenilenmesine fırsat verilmemelidir. Demokratik parlamenter sistemin rafa kaldırılmasının peşinde olanlara, tek adam ve tek parti egemenliğini kurmak isteyenlere, Türksüz ve Türk Milletini reddeden yeni anayasa tezgahına karşı parlamenter demokrasi güçlendirilmelidir. Ancak bu şekilde Ak Saray yasal sınırlar içine çekilebilir. Anayasa ihlalleri ve toplumdaki kutuplaşma önlenebilir. Artık CHP mi, yoksa MHP mi AKPye koltuk değneği oldu tartışmalarını bırakalım. Eğer böyle bir koalisyonda MHP de yer alacaksa ve şartlarını da kabul ettirebilirse, Efendim, bakın AKP ile ortak oldular denemez. Genel seçimlerde sözde MHPli olup da, MHPye rey vermeyenler, Seçim sonrası yapay bir MHP dostluğunu bıraksınlar. Onun bunun dolduruşuna gelmesinler. Yeni konumlarını açıkça ortaya koyma samimiyetini göstersinler. Bu çizgide olanlar, aslında MHPyi % 16,3 seviyesinde bırakanlardır. Türkiyenin içinde bulunduğu siyasi ortam, muhalefet partilerinin daha da güçlenmesini gerektirmektedir. Terörle içi içe olan, TCne karşı ve demokrasinin defosu olarak ortaya çıkarılmış bir siyasi partinin milli iradenin bir bölümünü temsil ediyor şeklinde ele alınması, sakat ve gerçeklerle çelişen bir bakış tarzıdır.
Kaynak: http://aydinlarocagi.org/2015/07/koalisyon-mecburiyeti/#.VaN6svntmko
Bu yazı 1,430 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
11 Nisan 2022
Değerli Devlet Adamı Rahmetli Alparslan Türkeş'in Ardından
-
25 Mart 2021
''Türk-İslam Sentezi'' ve Garip Yakıştırmalar
-
28 Mart 2020
Virüslü Genel Manzara
-
4 Şubat 2020
İstanbul Kanalı Üzerine
-
1 Ocak 2020
Milli Marşımıza Ve Türkçeye Yapılan Saygısızlık ve Bir Sapıklık Örneği
-
26 Kasım 2019
Aranan Bir Kayıp: İnsan Hakları
-
7 Şubat 2019
Türk Dünyasının Bazı Sorunları
-
9 Ocak 2019
Ümmet Soslu Yeni Türkiye Oyunu
-
21 Aralık 2015
Türklüğün Gururu Prof.Dr. Aziz Sancar
-
24 Kasım 2015
Iğdır'da 42. Şura
-
5 Eylül 2015
Psikolojik Savaş ve İstikrar
-
14 Temmuz 2015
Koalisyon Mecburiyeti
-
23 Nisan 2015
Seçim Öncesinin Gündemi
-
9 Şubat 2015
Başkanlık Sistemi Tuzağı
-
1 Aralık 2013
1920 Ve 1923 Ruhları
-
4 Ağustos 2013
İleri Demokraside İlerlerken !
-
12 Haziran 2013
Kosova ve Balkan Gerçeği
-
30 Nisan 2013
Çözüm ve Barışın Arka Planı
-
8 Nisan 2013
Çelişkiler Yumağı
-
30 Mart 2013
Ters İşleyen Barış Süreci
Yorumlar
+ Yorum Ekle