En Sıcak Konular
Konuk Yazar-Sanatalemi.net
Ergun Göze
1 Ocak 1990
Bayan filozofun çıplak resmi
Fransa’yı ikiye bölmüş. Simon de Beavoir’i bizim eski tüfekler iyi tanırlar, bir vakitler idolleriydi. Çünkü, akıl hocaları, yol göstericileri marksist filozof Jean Paul Sartre’ın daimi metresi idi. Bu ikili, böyle bir ayırım yapmışlardı, çünkü ikisinin de ayrıca “muvakkat” sevgilileri de vardı. “Kendileri zaruri,diğerleri tesadüfi imiş”.. Alan razı satan razı,hep beraber yaşayıp! gidiyorlardı. Bir manada bizim “düzeyli birliktelik” yaşayanların öncüleri idiler.
Bir ara öğretmenken kız öğrencilerine eşcinsel saldırıda bulunan ve o yüzden işten atılan Simone’a, Sartre, bir radyoda iş bulmuştu. Simone’un asıl şöhreti, “İkinci cins” isimli eseriyle başlar. Bu feminist hareket büyük alaka doğurdu. Fransa’nın kendisi “dişil” dir. Sembolü de tavuktur zaten. Bizde de büyük yankılar daha doğrusu taklitler uyandıran bu eserinde kadınları yemek yapmamaya, ortalık süpürmemeye, erkeklere bu şekilde yaklaşmamaya kışkırtıyor bu tarz feminizmin reklamını yapıyordu.
Nitekim, kendisi de nikahlanmadı, yuva kurmadı, mutfağa girmedi, Paris cafe’lerinde erkek arkadaşlarıyla içerek, felsefi gevezelikler ve Marksist eylemlere zemin hazırlamakla geçirdi ömrünü.
Halbuki siyasi bir yön sahibi olmadığı gibi, yazdığı “İkinci Cins” kitabının ANA FİKRİ DE KENDİSİNE AİT DEĞİLDİ. Arkadaşı Colette Audry’e aitti. “Başlangıçta ne kadının aşağılandığı gibi bir fikri vardı ne de hemcinsleriyle dayanışma duygusu içindeydi. Ve ekseriya kadınlar hakkında sert kelimeler kullanırdı.” (Aydınlar Yüz Yılı, Prof. Michele Winock sayfa 440-447, Boğaziçi Yayınları)
Feministlerce kucaklanan Simone, “Atlantik Ötesi Aşkım” dediği Nelson Algren’e yazdığı mektuplarında ise kadınlara yaptığı tavsiyelerin aksine şu vaadlerde bulunuyordu:
“Uslu olacağım. Bulaşık yıkayacağım. Ortalık süpüreceğim. Bizzat ben, yumurtalı ve likörlü pastalar yapacağım. Saçlarınıza, yanaklarınıza eğer siz izin vermezseniz dokunmayacağım.”
Bu mektuplar 1997 de yayınlandığı zaman herkesde bu hanım yazdıklarında da samimi değilmiş havası uyandı.
Ama şimdi Fransa onun çırılçıplak bir fotoğrafının yayınlanmasıyla allak bullak oldu. Halbuki Simone’dan sonra Fransa porno konusunda daha da inkişaf etti, her türlü sınır kalktı. Her yer bir seks bataklığı oldu. Fransa, Cumhurbaşkanlarının, sevgilileri tarafından alenen aldatılmasına şahit oldu, kılı kıpırdamadı da, bir çıplak resimle mi ayaklanıyor.
Ama çok sevdiğim bir Fransız tarifi vardır:
“Fransız o kişidir ki karısını değil, sevgilisini kıskanır.”
Dünya büyük bir “Ahlak Buhranı” içinde.
Bu buhranın, “Nöbetleri” de kendini daha çok seks konusunda gösteriyor.
Bu nöbetlerin ateşi herkesin gözünü aldığı için asıl ahlak çöküntüsünü ortaya koyan riya, nifak, iki yüzlülük, nefsinin kölesi olmak gibi ruhi dalaletler ortada görünmüyor. Halbuki bana sorarsanız, Simone’un, kitapta başkalarına tavsiye ettiğini kendi hayatında tutmaması en az onun seks konusundaki günahları kadar ayıplanacak bir husustur. Hatta o günahların anasıdır.
Ruhunu çırçıplak gösteremeyenlerin en kolay soyunuşu elbette bedeniyle olacaktır.
20.yy dünyasında, her türlü ahlak kaidesini yıkarak, sapık da olsa zevklerini onun yerine ikame edenlerin ağababası yine bir Fransız yazar olan Andre Gide’dir ki “Ben derimle yaşıyorum” diyebilmiştir. Dr. Sad’dan bahse sıra gelmedi henüz.
Ve Fransa.. Katolik Fransa.. Bakire Meryem’e tapmak iddiasında iken Simone De Beauvoire’a ve Françoise Sagan’a gelen Fransa… Bayan filozofunun çıplak resminin yayınlanmasından niye ürküyor. Dünyanın bütün kadınlarının -bizim hem Marksist kampın kadınlarının, hem sosyetik kadınlarımızın- iffet kayıplarında Fransa’nın payı vardır.Fransa’nın bu sözde protestosundaki riya payı da filozofunun çıplak resmini protesto edenlerinkinden az değildir.
Bir ara Fransa’da “Bikir-bekaret” kitabı ile Voltaire’in Fikir kitabı yasaklanmış ve vilayetlere bu kitapların toplanma emri gönderilmiş diye anlatırlar. Bir Vali neticeyi Paris’e şöyle bildirmiş:
“Emriniz üzerine yapılan araştırmada vilayetimiz hudutları dahilinde Fikir ve Bikir’in bulunmadığı tesbit olunmuştur.
Eskiden Fransa’da hiç olmazsa fikir bulunurdu. Şimdi anlaşılan tamamında ne fikir ne bikir kaldı. Yazık.
Bu yazı 1,453 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
16 Eylül 2008
Affet Beni Şerif
-
28 Temmuz 2008
PKK Savaşı
-
30 Haziran 2008
Selâm! Selâm!
-
19 Nisan 2008
Sarkozy’nin Irkçılığı
-
13 Nisan 2008
En Büyük Suç, Düşünce Suçudur
-
16 Mart 2008
Lapulapu
-
11 Mart 2008
Sıvas Metropoliti
-
16 Şubat 2008
Bayan filozofun çıplak resmi
Yazarlar
-
Hakverdi Murat Merdamert
-
Arif Tarakcı
-
Sabiha Sena
-
Bütün Yazarlar
-
Prof.Dr.Mehmet Öz Türk Ocakları Genel Başkanı
-
Nuri Gürgür
-
Prof.Dr.Mustafa Erkal-Aydınlar Ocağı Genel Başkanı
ŞİRKET HABERLERİ
Yorumlar
+ Yorum Ekle