Konuk Yazar-Türkiye
Yavuz Bülent Bakiler
9 Haziran 2012
Abdurrahim Karakoç (1932-2012)
Dünden beri anlatılmaz bir hüzün içerisindeyim: Abdürrahim Karakoç vefat etti. Kendimi birdenbire kolsuz-kanatsız atsız-pusatsız hissetmeye başladım. Demek Türkiyemizin bu yiğit, bu efendi, bu çilekeş bu asil evlâdı artık yok. Demek cumhuriyet devrimizin en renkli, en yürekli şairi artık yazmayacak.
Güzelim halk şiirimizin arı-duru bir kaynağı daha kurudu. Ve mübarek Türkçemizin binbir renkli, binbir esrarlı bir aydınlık sayfası kapandı gitti. Ah ne kadar yazık!
Kahramanmaraş'ın gerçek anlamda bu kahraman şairini, yeterli miktarda okumayan, araştırmayan, bilmeyen gençliğimize ve halkımıza acaba kimler anlatacak?
Biliyorum! Biliyorum! Biliyorum! Hiçbir İstanbul gazetesi onun vefat haberini tam sayfalar, yarım sayfalar, çeyrek sayfalar içerisinde duyurmayacak.
Biliyorum! Onun değil kırkta biri, yüzde biri nisbetinde olmayan şair müsvetteleri hakkında, sayfalar ve sütunlar dolusu yazı yazanlar kalemlerini ceplerinden çıkarmayacaklardır. A. Karakoç da benzeri şairler gibi unutulmaya terk edilecek. Ona karşı kör, sağır ve dilsiz davrananlar, şairimizin iki önemli özelliğinden derin bir rahatsızlık duydular. Abdürrahim'in bu iki önemli özelliği: Onun Türklüğü ve İslami yönü idi. Abdürrahim Karakoç, Türk olduğu kadar Müslümandı da. Oğlunun ismini bile TÜRKİSLÂM koyan şairimize, bizim Sovyet sevdalılarımızın yakınlık duymaları elbette beklenemez.
A. Karakoç, bizim Cumhuriyet devrimizin en seçkin şairlerinden biridir. Halk tarzında, ondan daha çarpıcı, daha güçlü daha renkli bir şairimizi hatırlamıyorum. Abdürrahim Karakoç, yetmiş yıldan beri, hep ön plâna çıkarılan Âşık Veysel'den bile, daha üstün özellikleri olan bir şairimizdir.
Ben onu ilk önce Hasan'a Mektuplar isimli şiir kitabıyla tanıdım. Sonra: El Kulakta Vur Emri Kan Yazısı Suları Islatamadım Dosta Doğru Beşinci Mevsim Gök Çekimi ve Akıl Karaya Vurdu... isimli kitaplarını da okudum. Gönül şiirlerinde de, kahramanlık şiirlerinde de, hicivlerinde de, yergilerinde de insanı şaşırtan bir ifade gücü vardı. İşte onun o güzelim MİHRİBAN şiiri...
Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışlar çözülmüyor Mihriban.
Ayrılıktan zor, belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor Mihriban.
Yar deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lâmbada titreyen alev üşüyor
Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban.
Önce naz, sonra söz ve sonra hile
Sevilen seveni düşürür dile
Seneler, asırlar değişse bile
Eski töre bozulmuyor Mihriban.
Tabiblerde ilâç yoktur yarama
Aşk deyince ötesini arama
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut çizilmiyor Mihriban.
Boşa bağlanmamış bülbül gülüne
Kar koysan köz olur aşkın külüne
Şaştım kara bahtım tahammülüne
Taşa çalsam ezilmiyor Mihriban.
Tarife sığmıyor aşkın anlamı
Ancak çeken bilir bu derdi, gamı
Bir kördüğüm baştan-sona tamamı
Çözemedim, çözülmüyor Mihriban...
Bu yazı 1,647 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
30 Mart 2013
Allaha ısmarladık
-
10 Mart 2013
Anıtkabir'de Kral Abdullah'ın gözyaşı
-
4 Mart 2013
Hocalı'da Ermeni ve Rus vahşeti
-
25 Şubat 2013
Ah Enver Ağabey!
-
24 Şubat 2013
Sinoplu gençleri kim tahrik etti?
-
18 Şubat 2013
Kemalizmin millet anlayışında dinin yeri yoktur
-
4 Şubat 2013
Türk Olmak Şereftir
-
21 Ocak 2013
Nazım Hikmet'e niçin saygı duyayım? -ll-
-
14 Ocak 2013
A. Menderes'e tekme tokat dayak, Apo'ya renkli televizyon
-
13 Ocak 2013
Terör biter mi dersiniz?
-
31 Aralık 2012
Soner Yalçına Açık Mektup
-
25 Kasım 2012
Turan Yazgan Hoca da...
-
23 Ekim 2012
Fazıl Say cayırtısı
-
21 Ekim 2012
MHP Devlet Bahçeli'yle büyümüyor, büyümeyecek!
-
8 Ekim 2012
Atsız Şaman mıydı?
-
1 Ekim 2012
Balyoz davasının hakimi ben olsaydım...
-
9 Haziran 2012
Abdurrahim Karakoç (1932-2012)
-
9 Nisan 2012
Ordumuzu siyasete bulaştırmamak
-
1 Nisan 2012
Türk Ocakları 100 yaşında
-
5 Mart 2012
Hocalı mitinginde bir yanlışımız
Yorumlar
+ Yorum Ekle