Konuk Yazar-Türk Yurdu
Nuri Gürgür-Türk Ocakları Genel Başkanı
7 Ocak 2012
Uludere Faciası Ahlksızca İstismara Çalışılıyor
Uluderede çoğu çocuk 35 vatandaşımızın ölümüne yol açan facianın PKK tarafından tahrik ve propaganda amacıyla kullanılmasının şaşırtıcı bir yanı yok. Vicdan sahibi herkesin elem duyduğu, yüreğinin kanadığı bu olayı ilk saatlerden itibaren politik ve ideolojik bir kampanya için fırsat saymak tek kelimeyle ahlâksızlıktır. Keşke bu olay olmasaydı; hudut bölgesindeki insanları birkaç liralık kazanım uğruna bu yollara düşüren ekonomik şartları ıslah edecek önlemler şimdiye kadar alınabilseydi. Türkiye yüz milyonlarca dolarını terörü önlemek amacıyla kullanmak zorunda bırakılmasaydı da, bu imkanlarını bölgenin ekonomik kalkınması için harcayabilseydi. Meselenin bu tarafı ayrı bir konu olayın güncelliği açısından şu anda üzerinde durulması, düşünülmesi gereken yanı, ırkçı-ayrılıkçı terör örgütüyle yandaşlarının, sempatizanlarının provokatif tutumlarıdır.
PKK muhipleri terör örgütüyle tam bir uyum ve dayanışma halinde kara propaganda kampanyası yürütüyorlar. Olayın nasıl meydana geldiğine ilişkin olarak ilgili kurumların sürdürdükleri inceleme ve araştırmalarının ilk sonuçlarını bile almaya gerek görmeden gazetelerine devlet vatandaşını bombaladı manşetini atıyorlar. Ardından bu saçma iddianın asılsızlığı ilgili makamlarca anlatılmaya çalışılınca iyi de senin devletin halkını bombaladı başlığıyla bu hezeyanı tekrarlıyorlar.
Mecliste konu üzerinde yapılan görüşmelerde İmralı ve Kandilin temsilciliğini yapanların etnik-ırkçı saplantılarının nasıl bir akıl tutulması oluşturduğu, robotlaştığı fikri sabit haline getirdiği görüldü. Devletin 90 yıldır Kürt halkına katliamlar yaptığı iddiası yalan ve iftirayı meşrep haline getiren bu tiplerin Meclis zabıtlarına kaydettirdikleri belgelerdir. Kürsüyle de yetinmeyerek Beyoğlu caddelerinde düzenli şekilde sahneye koydukları barış anneleri tiyatrosunu Meclise taşıdılar. Getirdikleri kadınlardan birine barışın yolunun APO olduğu ve onun serbest bırakılmasını istediklerini söyleterek mesaj vermek istediler.
Bütün toplumun yüreğini yakan bu acı yaşanırken, terör örgütünün görevli organları tarafından bölge halkını ajite etmek maksadıyla kullanılması, buna paralel olarak zihniyet ve ideolojileri gereği, devlet karşıtlığını kategorik bir ilke halinde içselleştirmiş olan bazı gazetecilerin insani değerleri referans göstererek yazıp söyledikleri olayı aydınlatmaya değil, tam tersine kördüğüme dönüştürüp her türlü yorumu yapabilecekleri bir karmaşaya sürükleme girişimidir.
Samimi olmadıkları, bağrışmalarının asıl sebebinin meselenin aydınlatılmasını istemek değil, dezenformasyon olduğu açıkça görülüyor. Çünkü son aylarda yürütülen operasyonlarda ağır darbe aldılar, canları yandı. Etkisiz hale getirilen 100den fazla teröristin arasında 20ye yakın bölge sorumlusu elebaşılarının bulunduğu ortaya çıktı. Kışı geçirmek üzere hazırladıkları mağaraların, barınakların, buralara yerleştirdikleri malzemelerle birlikte kullanılamaz hale getirilmesi, bütün feryat ve figanlarına rağmen tutuklanan onlarca KCKlı nedeniyle şehirlerdeki yapılanmalarının işlemez hale gelmesi büyük darbe aldıklarını gösteriyor. Zor bir dönemden geçen ve uygulanan tecrit nedeniyle aylardır Öcalandan talimat alamayan terör örgütü, Uluderede yaşanan talihsiz faciaya bir cankurtaran simidi gibi yapışmak istiyor. Türk Silahlı Kuvvetlerinin 35 vatandaşımızı bombalayıp öldürmekle herhangi bir çıkarı olabilir mi? En ufak bir emaresi bile olmadan bu olaya katliam damgasını basmanın hukukî ve ahlâkî bir gerekçesi yoktur. Bazı siyasetçilerin ve yazarların bir şairin 33 kurşun mısralarını bu olaya yakıştırmaları ise densizce bir özenti görüntüsü veriyor.
Genelkurmay bir hata yapıldığını kabul etti; vakit geçirmeden bununla ilgili soruşturma açılması için gereken talimatlar verildi. Göreve geldiği andan itibaren büyük bir azim ve ciddiyetle işini hakkıyla yapmaya çalışan, iyi bir asker ve komutan olduğunu herkese kabul ettiren Org. Necdet Özel, Başbakan ile dört saatten fazla görüşüyor. Eldeki bilgi ve görüntüleri anlatarak olayı aydınlatmak üzere samimiyetle çalışıyor. Buna rağmen asılsız komplo iddialarıyla askeri suçlu ve kasıtlı göstermek vicdansızlık değil midir? Kim ne yaparsa yapsın ırkçı-ayrılıkçı öfkeyle gözleri kararan, devleti peşinen suçlu ve cani, teröristleri haklarını elde etmek için çalışan mağdurlar olarak gören, eylemlerini meşru sayan kesimlerin tavırlarını değiştirmeleri mümkün değildir. 03 Ocak 2008de Diyarbakırda bir dershanenin önünde patlatılan bombayla 8 çocuğumuz vahşice katledilmişti. Her fırsatta insaniyet dersi vermeye kalkışan PKK muhibbi kalemlerden dördüncü yıl dönümünde bu feci olayı hatırlayıp satır yazan olmadı. Bu katliamın yapıldığı tarihte de olayı geçiştirmeye çalışmışlardı. Ama şimdi Uluderedeki facianın aydınlatılmasını beklemeye gerek görmeden PKKyı meşru ve haklı bir hareket olarak göstermek üzere fetvayı basıyorlar: Nedir istediğiniz? Ne istediğiniz aslında açıkça görülüyor, siz efendi olmak, Kürtleri de köle yapmak istiyorsunuz. Kürtler köle olmayacak, asla gerçekleştiremeyeceksiniz bunu
. Bu yaşananlara bakıp ta Kürtlerin dağlara çıkmasını anlamayan biri haysiyetten, gururdan, onurdan nasibini almamış biridir. Kürtlerin dağlara çıkmasını anlamayan biri kendisine böyle davranıldığından sesini çıkarmayacak, sinecek, korkacak, onursuzluğa razı olacak biridir. Kürtlere saygı göstermeyecekseniz ayrılın. Ayrılmak istemiyorsanız Kürtlere saygı gösterin. (Ahmet Altan, 3 Ocak 2012 Taraf)
Durum ortadadır. PKKnın silah bırakması sağlanmadığı, bölge halkı üzerinde korkuya dayalı olarak kurduğu baskı ortadan kaldırılmadığı sürece, atılacak adımlar sonuçsuz kalacaktır. Üstelik terör örgütü bunları kendisi sayesinde kazanılmış imkânlar olarak sunup durumunu pekiştirmeye, psikolojik ortamı kontrolünde tutmaya çalışacaktır. Kararlı ve bilinçli hareket ettiği zaman sonuçların ne olduğunu Ağustos ayından bu yana herkes görüyor. Bunu PKK ve sempatizanları da görüp ağlaşıyorlar. Türkiye 30 yıldır bir kabus gibi üzerine çöken, hamle yapma kabiliyetini bloke eden bu etnik fitne belasını defetmeye mecburdur. Bunu başarmak suretiyle bu yüzyıldaki konumumuzu belirleyeceğiz, Dünya milletleri arasında hakkımız olan yeri alacağız.
Bu yazı 1,465 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
15 Nisan 2012
12 Eylül Davası Bu Haliyle Sonuçsuz Bir Girişim Olarak Kalacaktır
-
28 Mart 2012
Türk Ocakları bu yıl 100.ncü yılını kutluyor
-
3 Mart 2012
Eğitim Meselesi Siyasallaştırılmamalı
-
11 Şubat 2012
Yılmaz Öztuna Hakka Yürüdü
-
10 Şubat 2012
Tarihi Binamız Neden Alınamadı, Nasıl Alınabilir?
-
1 Şubat 2012
Fransa Parlamentosu ve Sarkozy Türkiyeye Tarih Bir İmkn Sunuyor
-
15 Ocak 2012
Bir Milli Kahramanı Kaybettik Türk Milletinin Başı Sağolsun
-
7 Ocak 2012
Uludere Faciası Ahlksızca İstismara Çalışılıyor
-
30 Aralık 2011
Türkiye Herşeye Rağmen Büyük ve Güçlü Bir Ülkedir
-
20 Aralık 2011
Türk Ordusu Bu Sataşmalara Müstahak Değildir
-
5 Aralık 2011
Dersim’in Nedense Konuşulmayan Tarihçesi
-
26 Kasım 2011
Yeni Anayasa Hazırlıkları Fetiş Haline Getirilmemelidir
-
5 Kasım 2011
KCK Operasyonlarına Gösterilen Tepkilerin İdeolojik Anlamı Üzerine
-
21 Ekim 2011
Milli Politika Zarureti
-
10 Ekim 2011
Türk Toplumunun Sinir Uçlarıyla Oynanmamalı
-
25 Eylül 2011
Yirmibirinci Yüzyılda Nasıl Bir Türk Ocağı?
-
6 Eylül 2011
İsrail ile Savaşın Diğer Yüzü
-
1 Eylül 2011
Tarihi Gafın Diğer Yüzü
-
1 Eylül 2011
Işık Koşaner’e Tepkiler Haklı Sayılabilir mi?
-
15 Ağustos 2011
Suriye’deki Olaylara İlgisiz Kalamayız
Yorumlar
+ Yorum Ekle