Ne zaman geniş çaplı bir operasyon yapılsa “canlı kalkan” oldular. Gerekçeleri de hep şu oldu; “insanlar ölmesin, analar ağlamasın”…
Peki, ne zamanlar ya da hangi durumlarda geniş çaplı operasyonlar yapıldı? Dağlıca, Aktütün, Çukurca eylemleri gibi PKK’nın imha amaçlı, 250-300 kişilik saldırılarında… Yani, “hadi bakalım şöyle geniş çaplı bir operasyon yapalım” diyerek, durup dururken olmadı bu operasyonların hiçbiri.
Diyarbakır’ın Dicle ilçesi bölgesindeki Görese Dağı’nda 50 kişilik bir PKK’lı grubun hareketliliği tespit ediliyor ve bölgeye hava destekli bir operasyon gerçekleştiriliyor. BDP’liler yine görevdeler…
Binekli, minibüslü 30 araçlık bir konvoyla, başlarını BDP’li milletvekillerinin çektiği yaklaşık 1000 kişilik bir grup, terörist grubu korumak, bir başka deyimle “canlı kalkan” olmak amacıyla operasyon bölgesine gidiyor.
BDP’li Aysel Tuğluk, bölgedeki askeri yetkililerle yaptığı görüşmede aynen şunları söylüyor; “Biz buraya sizinle karşılaşmak veya konuşmak için gelmedik. Operasyonların durması, insanların ölmemesi için buradayız. Biz kendi gözlerimizle orada neler oluyor görmek için geldik, bize izin verin”.
Bugüne kadar hep PKK’lılara kalkan oldular, gerekçe ise; “insanlar ölmesin”di. Peki neden, otuz yıldır bir kez olsun, bir kereliğine olsun PKK saldırılarında askere kalkan olmadılar? Onlar insan değil miydi yoksa, can taşımıyorlar mıydı, anaları yokmuydu onların!
Gerilla taktiği nedir bilir misiniz? Vur ve kaç’tır, iki kelimeyle. PKK, yıllardır vurur ve kaçar, kaçarken de arkasına mayın döşer, “peşimize düşmesinler, düşerlerse ölsünler” diyerek. Yani taktikleri, bir nevi kalleşçedir, yüz yüze değil, amiyane tabirle “erkek erkeğe”, askeri tabirle de “göğüs göğüse” değildir hiçbir zaman.
Peki, kalkan olmak için bölgeye giden Aysel Tuğluk ne demek istiyor; “PKK vursun kaçsın, ama sen o’nu kovalama, çünkü insanlar ölmesin”…
Aysel Tuğluk özelindeki bu insanlar, eğer gerçekten “insanlar ölmesin, analar ağlamasın” diyorlarsa, önce ve en baştan bu insanları dağa göndermemeleri, engellemeleri gerekmez mi?
Bakın, örgütten kaçan, teslim olan teröristlerin neredeyse tamamı, dünkü HEP, DEP, HADEP, DTP, bugünkü BDP il veya ilçe teşkilatlarında yapılan propagandalardan etkilendiklerini, ikna olduklarını ve dağa çıkmaya karar verdiklerini söylüyorlar. Ve yine açıklamalarının devamında, “il’den ilçe’ye, ilçe’den köye, köy’den dağa tüm bu güzergâh üzerinde, birileri bizi, neredeyse el’den el’e, kucaktan kucağa şeklinde dağa kadar götürerek örgüte teslim ettiler” diyorlar.
Ne diye dağa gönderiliyor bu garibanlar? Temiz hava alsın, ciğerleri açılsın, piknik yapsın, çiçek toplasın diye mi, yoksa PKK adına insan öldürsün diye mi…
Ayrıca, nasıl olsa bir şekilde ölecekleri de kesin değil mi bu garibanların? Hadi kurşunu, bombayı bir kenara bırakalım, kayadan düşerek, soğuktan donarak, hastalanarak, zehirlenerek veya akrep ve yılan sokmasıyla, bir şekilde ölecekleri kesin değil mi? Yüzlercesi bu şekilde ölmedi mi? Örgüt tarafından infaz edilen yüzlercesi yok mu?
Hani, “insanlar ölmesin, analar ağlamasın” dı!
Canlı kalkancılar şu soruları nasıl cevaplayacaklar gerçekten merak ediyorum;
Örgüte katılmak isteyen gençler, öncelikle neden teşkilatlarınızla irtibat kuruyorlar?
Örgüte katılmak isteyen bir garibanı, kendi çocuğunuz, kardeşiniz, aileniz dışında, bu fikrinden dolayı vazgeçirdiğiniz hiç oldu mu bu güne kadar?
Örgüte katılan veya katıldığı tahmin edilen gençlerin aileleri, öncelikli olarak Devlet’e değil de, neden size başvuruyor, hatta zaman zaman hesap sorup, suçluyorlar?
Kürt gençlerini her fırsatta dağa çağıran PKK’ya, Murat Karayılan’a, Duran Kalkan’a karşı neden bir kez olsun “kalkan” olmadınız?
Karakol basan, asker/polis/sivil öldüren PKK’ya karşı, bir kez olsun, canlı, yarı canlı, cansız “kalkan” olduğunuz, bugüne kadar hiç vaki mi?
Size göre, “PKK, asker öldürsün ve kaçsın, müdahale olmasın”, öyle mi!
Asker, polis, öğretmen ve sivil vatandaşın canı can değil, anaları da ana değil mi!
Doğru ya “insanlar ölmesin, analar ağlamasın” değil mi!
Son soru; yapılan canlı kalkan işi, yavuz hırsızlığın ta kendisi, ağa babası, daniskası değil mi!
Hadi kalkan oldunuz, oluyorsunuz, bu soruları cevaplamak için var mı parmağı kalkan…
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle