Konuk Yazar-Türk Yurdu
Nuri Gürgür-Türk Ocakları Genel Başkanı
21 Ekim 2011
Milli Politika Zarureti
Bitliste PKKnın mayınlı tuzağında şehit olan 5 polisimizin naaşları henüz toprağa verilmeden, bir gün sonra 19 Ekimde Çukurcada 24 askerimizin şehit olduğu PKK saldırısı problemin ne kadar büyük olduğunu bir kere daha ortaya koydu. Saldırının ardından başlatılan kara harekâtının teröristlerin ana karargâhı olan Kandile kadar uzanıp uzanmayacağı belli değil. İran ve Kuzey Irak yönetimiyle yapılan görüşmeler bu konuda PKKya verilen dış desteklerin kesilmesine, uluslararası işbirliği yapılmasına yönelik diplomatik girişimler olarak görünüyor. Türkiyeye açık ve samimi davranmayan, ikili oynayan Erbil ve Tahran yönetimlerinin bu ikazları ne derece ciddiye alacaklarını yakında anlayacağız. Genelkurmayın yaptığı ilk açıklamalarda, önceliğin Çukurca olduğu, Hakkari bölgesinde yuvalanan teröristlerin temizlenmek istendiği belirtiliyor.
İçeriği bir türlü netleştirilmeyen, şu ana kadar belirsizliğini koruyan açılım hikâyesinin başlatılmasından bu yana 15 ay geçti. Bu zaman zarfında 263 asker ve polisimiz PKKlıların saldırıları sonucu şehit oldu. 14 Temmuzda Silvanda, 19 Ekimde Çukurcadaki PKK saldırıları sıradan eylemler değildir. Bazı elebaşılarının yaptığı açıklamalarda da ifade edildiği gibi, ırkçı-etnikçi Kürtçülük hareketi devrimci halk savaşı adını verdiği bu yöntemlerle amacına ulaşacağına inanmaktadır.
Terör örgütü sanıldığından daha iyi organizedir; geniş bir istihbarat ağına sahiptir. Türkiye üzerinde çeşitli hesapları bulunan ve isimlerini herkesin bildiği bazı devletler, PKKya her türlü lojistik desteği veriyorlar, bu tarz eylemlerde uzmanlaşmış elemanlarıyla yol gösterip eğitiyorlar. PKK hareketine sempati besleyen bazı liberal ve sol çevreler bürokraside, basında ve çeşitli kurumlardaki imkânlarıyla edindikleri bilgileri düzenli şekilde örgüte aktarıyorlar. Kandildeki PKK karargâhını gören bazı gazeteciler burada kurulu 20ye yakın ekran üzerinden Türkiyedeki siyasal, askerî ve toplumsal olayların anı anına izlendiğini anlatıyorlar.
Türkiye parasını ödemesine rağmen Heronları alamadı; ama halen 6 adet Heron Erbil ve çevresinde Barzani yönetiminin hizmetine tahsis edilmiş bulunuyor. Mavi Marmara olayında soğuk savaş dönemine girdiğimiz İsrailin Barzaniyle ilişkisi sadece bundan ibaret değil. Peşmergeleri İsrailli subaylar eğitiyor, Kuzey Iraktan İsraile getirilen öğrenciler bu ülke üniversitelerinde eğitim yapıyor.
Çukurca saldırısı Türkiye açısından bir milât yapılmalı. PKKya yönelik askerî harekâta bir yandan devam edilirken, diğer yandan Hükümet vakit geçirmeden konuyu masaya yatırmalı. Başta Millî Güvenlik Kurulu olmak üzere ilgili Devlet organlarıyla enine boyuna ciddî bir durum muhakemesi yapılmaya başlanmalıdır. Mesele siyasî görüş farklılıkları ne olursa olsun, bu ülkenin bütünlüğü, milleti vücuda getiren tarihî ve kültürel değerlerin önemi, Türk milleti kavramının mahiyeti ve anlamı üzerinde hassasiyet taşıyan bütün siyasî partilerin vakit geçirmeden bu paydalar üzerinde buluşmaları ve millî bir politika oluşturmalarını gerektirecek derecede hayatidir. Mecliste konu üzerinde yapılan görüşmeler ciddi bir sonuca ulaşmayacak siyasî gösterilerdir. Konunun siyasî hesaplarla irdelenmemesi, karşılıklı suçlamalara vesile yapılmaması hususunda iktidarla muhalefet arasında bir konsensüsün oluşması Türkiyenin önünü açacaktır.
Birkaç ay önce Genelkurmay eski Başkanı Işık Koşanerin internete düşen ses kayıtları bazı acı gerçeklerin en yetkili ağızdan ifadesi anlamına geliyordu. Başka bir deyişle, Koşanerin söyledikleri Silahlı Kuvvetlerin durumunu özetleyen ciddî tespitlerdi. Ancak sıkıntı sadece bu kurumun içerisinde değil; Devletin hemen her kademesinde, pek çok kurum ve kuruluşta yıllardan beri müzminleşen, Devlet çarkını etkili ve verimli çalışmaktan alıkoyan, ne hikmetse üzerlerine bir türlü ciddiyetle yaklaşılmayan problemler vardır. Askerî ve sivil alanlarda mevcut eksiklikler, yanlışlar Koşanerin ifadelerinden de anlaşıldığı gibi yetkililer tarafından biliniyor, bunların gizli saklı bir tarafı yok. Her şeyin bilinmesine rağmen PKK birkaç yüz kişilik kalabalık bir militan grubuyla, fark edilmeden taşınması imkânsız ağır silahlarla saldırı alanına gelip yerleşiyor ve aynı anda 8 noktaya ateş açabiliyorsa, bölge genelinde sivil ve asker otorite arasında koordinasyon sağlanamıyorsa ortada derin bir irade zaafı ve istihbarat eksikliği var demektir.
Güvenlik güçlerinin, polisi ve askeri olabildiğince yıpratıp itibarsız kılmak, hareket kabiliyetini felç etmek, personelin azmini ve inancını kırmak için medya üzerinden geniş bir dezenformasyon kampanyası yürütülmektedir. Her vatansever insanın yüreğini yakan son terör saldırısı üzerinde bazı basın organlarında bilinen köşe yazarlarının yazdıklarına bakıldığında Türkiyenin nasıl bir kıskaç altında olduğu görülür. PKK sadece Hakkari ve çevresine değil, Türkiye medyasının bir bölümünü zihnî bir kuşatma altında tutuyor. İdeolojik ve felsefî nedenlerle bu olayları terör olarak görmeyen, PKKlıların meşru ve haklı bir mücadele yaptıklarına inanan, ırkçı-ayrılıkçı Kürtçülük hareketine, etnik fitneye sempati duyan bu yandaş ve sempatizan kesim terör örgütüne en geniş moral desteği sağlıyor. Diğer yandan psikolojik bir baskı kurarak zihinlerde şaşkınlık ve karmaşa oluşturmak, kamuoyunu yanıltmak, hükümeti örgütün amacına uygun açılımlara yönlendirmek için sistematik bir kampanya yürütüyor.
PKK Devrimci Halk Savaşı adını verdiği bu terör saldırılarıyla Türkiye Devletini köşeye sıkıştırıp, çaresiz kılıp görüşme masasına oturtmaya, şartlarını siyasî kanallardan kademe kademe kabul ettirmeye çalışıyor. Terör örgütünün siyasetteki uzantılarıyla onların paralelindeki ultra liberal ve sol çevrelerse PKKnın statü talebini bir şekilde yeni hazırlanacak Anayasa içerisine yerleştirmeye, nötr anayasa sloganlarıyla Türk milletinin varlığını hukukî ve siyasî alanda tasfiye eden bir metin oluşturmaya çalışıyorlar.
Son iki yıl zarfında cereyan eden gelişmeler, etnik fitnenin tırmandığı nokta Türkiyenin en büyük ihtiyacının problemin mahiyetine, niteliğine uygun ciddi ve kapsamlı bir millî politika olduğunu ortaya koymuştur. Örgütün siyasî uzantılarının yer aldığı bir yasama organında bunun başarılması mümkün değildir. Türk toplumunu derinden etkileyen, toplumsal bir acıya dönüşen şehitlerimizin cenazelerindeki duygusal ortam oralarda kalmamalı; hayata geçirilmeli, bugüne kadar ortaya konulamayan kolektif bilincin, ortak sorumluluk anlayışının, birlikte hareket etme iradesinin başlangıcı yapılmalı.
PKK 30 senedir kendi gücüne ve becerisine dayalı olarak değil, Türkiyenin bu irade ve kararlılığı ortaya koyamamasının, şuurlu bir devlet politikası oluşturamamasının sonucu olarak Türk toplumunun yüreğini kanatıyor. Devletin bekasını, millî bütünlüğümüzü bazı çevrelerin tartışmasına zemin hazırlıyor. Bu hatalardan ne kadar erken kurtulup aklımızı, vicdanımızı, millî basiretimizi kullanır hale gelebilirsek, iktidarıyla muhalefetiyle ülke yönetiminin sorumluluğunu taşıyan merkezler bu anlayış içerisinde buluşabilirlerse en geç orta vadede etnik fitnenin tarihe karıştığına şahit olabiliriz.
Bu yazı 1,412 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
15 Nisan 2012
12 Eylül Davası Bu Haliyle Sonuçsuz Bir Girişim Olarak Kalacaktır
-
28 Mart 2012
Türk Ocakları bu yıl 100.ncü yılını kutluyor
-
3 Mart 2012
Eğitim Meselesi Siyasallaştırılmamalı
-
11 Şubat 2012
Yılmaz Öztuna Hakka Yürüdü
-
10 Şubat 2012
Tarihi Binamız Neden Alınamadı, Nasıl Alınabilir?
-
1 Şubat 2012
Fransa Parlamentosu ve Sarkozy Türkiyeye Tarih Bir İmkn Sunuyor
-
15 Ocak 2012
Bir Milli Kahramanı Kaybettik Türk Milletinin Başı Sağolsun
-
7 Ocak 2012
Uludere Faciası Ahlksızca İstismara Çalışılıyor
-
30 Aralık 2011
Türkiye Herşeye Rağmen Büyük ve Güçlü Bir Ülkedir
-
20 Aralık 2011
Türk Ordusu Bu Sataşmalara Müstahak Değildir
-
5 Aralık 2011
Dersim’in Nedense Konuşulmayan Tarihçesi
-
26 Kasım 2011
Yeni Anayasa Hazırlıkları Fetiş Haline Getirilmemelidir
-
5 Kasım 2011
KCK Operasyonlarına Gösterilen Tepkilerin İdeolojik Anlamı Üzerine
-
21 Ekim 2011
Milli Politika Zarureti
-
10 Ekim 2011
Türk Toplumunun Sinir Uçlarıyla Oynanmamalı
-
25 Eylül 2011
Yirmibirinci Yüzyılda Nasıl Bir Türk Ocağı?
-
6 Eylül 2011
İsrail ile Savaşın Diğer Yüzü
-
1 Eylül 2011
Tarihi Gafın Diğer Yüzü
-
1 Eylül 2011
Işık Koşaner’e Tepkiler Haklı Sayılabilir mi?
-
15 Ağustos 2011
Suriye’deki Olaylara İlgisiz Kalamayız
Yorumlar
+ Yorum Ekle