Daha önceki yazılarımda da belirtmiştim. Aynı konu üzerinde tekrar yazmak mecburiyetindeyim. Hani bizim bir atasözümüz var: “Dert değişmeyince, feryat değişmez!” Ordumuz aleyhinde yazılıp çizildikçe, bizim de feryatlarımız olacaktır.
Ben Yeni Türk Cumhuriyetlerine, hem Marksist rejim çökmeden önce, hem de Sovyet İmparatorluğu yıkıldıktan sonra 10 defa gidip geldim. Ortaokulun son sınıfından itibaren (1950) çok coşkun duygularla TURANCI olduğum için, eski Türk yurtlarının esaret altında olmasından çok büyük üzüntü duydum. Ruslar, 1860 yılından itibaren, Türkistan topraklarına âdeta ellerini kollarını sallayarak, yani bir mesire yerine gider gibi girmişler, sonra Ata yurdumuzun kanını iliğini sömürmeye başlamışlardı. Marksist rejimle birlikte bütün camilerimizi kapatmışlar veya “Allahsızlık merkezleri” hâline getirmişlerdi. Rusçayı, % 60 nisbetinde birinci dil olarak yaymış, yaşatmışlardı. Gittiğim her Türk cumhuriyetinde tanıştığım yetkililere önemle sormuştum:
- Bu mübarek toprakları Ruslara nasıl kaptırdınız? Benim okuduğum kaynaklar eğer doğru ise, Türkiye’nin iki misli olan Türkistan topraklarına, Ruslar 100 ölü bile vermeden sahib olmuşlar. Neden böyle oldu? Bu kadar kolay istilanın sebebi nedir? Sebebi? Sebebi nedir? Değişik Türk Cumhuriyetlerinde kiminle konuştumsa, bana aynı cevabı verdiler:
- Ordumuz yoktu! dediler. Ordumuz yoktu! Ordumuz dağılmıştı! Ruslar ordusuz bu topraklara ellerini kollarını sallayarak girip çöreklendiler!
Türk Cumhuriyetlerine gitmeden, oralardaki büyük çöküntüleri görmeden, doğrusu kırk kitap okumuş olsaydım bile Ordumuzun millet ve devlet hayatımızdaki büyük önemini bu kadar kuvvetle anlayamazdım.
Ben askerliği aşk derecesinde sevenlerdenim. Dün olduğu gibi bugün de inanıyorum ki ordu, varlık sebebimizdir.
Hürriyetimizi, namusumuzu, şerefimizi... Ordumuzun gücüne, kuvvetine borçluyuz.
Ordumuz varlık sebebimizdir ama, hem ordumuzun içinde hem de dışında, onun gücünü kemiren belâlıları var. Ordu içindeki belâlılar, şu veya bu sebeple, bir hükümet darbesi yaparak “Vatanı kurtarmak isteyen” silahlı siyasilerdir. Bütün hükümet darbelerini yaşamış bir kimse olarak yazıyorum: Hem büyük çapta ordumuzu, hem de devletimizi-milletimizi sarsan, devlet çivimizi kopartan bu askerî darbelerden. Açın Cumhuriyet gazetesinin 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra darbeci subaylarla yapılan röportajları. Derin bir utanç duyarsınız. Darbecilerin okudukları tek kitap: Beyaz Zambaklar Ülkesi isimli kitaptır. Ve ezanın Arapça okunması, onları darbe yapmaya zorlayan sebeplerin en önemlilerinden biridir.
Ordu dışındaki belâlılar, tek kelimeyle ahmak adamlardır. Veya orduyu yeni darbelere teşvik eden hainlerdir. Ordu içindeki darbeciler ordu aleyhinde yazıp-çizen bu ahmakların yazılarını, beyanlarını gerekçe göstererek “Vatanı kurtarmaya çalışan” yeni Enver, Cemal, Talat Paşalardır. El aman! El aman! El aman!
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle