YSK’nın, özellikle BDP’li milletvekili adaylarına yönelik veto kararı Türkiye gündemine bomba gibi düştü. Nerdeyse tüm basının ortak kanaati şu; “Karar, hukuken doğru, siyaseten yanlış”.
Ortaya konulmaya çalışılan senaryolar ve neredeyse her olay sonrası yapılan komplo teorileri ise şunlar;
“AKP, oylarını yükseltmek için bilerek yaptı”,
“YSK, AKP’yi siyaseten zor durumda bırakmak için bilerek yaptı”,
“BDP, kaos yaratmak, mağduru oynamak, sivil itaatsizlik eylemlerini yaygınlaştırarak devam ettirmek için sorunlu şahısları bilerek aday gösterdi”.
Bunlardan biri de olabilir, tümü de olabilir, hiçbiri de olmayabilir, tartışılır.
Yapılan bazı yorumlar ise genellikle şunlar;
“AB karşısında zor durumda kalırız, bunu nasıl açıklarız?”,
“Barışa, çözüme darbe”,
“Kürtler dağa zorlanıyor”,
“Ülke çatışmaya sürükleniyor”.
Bir; hukuken doğru olan bir kararı neden AB’ye açıklamak zorunda olalım ki? Hem niye her seferinde ve hep AB!
İki; ülke çatışmaya sürükleniyor, bu doğru. Zaten PKK’nın da istediği bu. Çatışma ortamı yaratmak, gündemde kalmak ve masaya oturmaya zorlamak.
Üç; ne yani, sırf BDP’liler dağa gitmesin diye, hukuka uygunsuzluklarına göz mü yumulmalı!
Dört ve en komiği, ve en saf öteliği, ve en cahilliği ve en rezil olanı ise; barış ve çözüme darbe vurulduğu yaklaşımı.
Nerede barış, hani çözüm, nasıl bir çözüm!
Apo, PKK ve BDP’ye göre barış ve çözümün tek anahtarı ne?
Demokratik Özerklik,
Apo özelinde olmak üzere tüm tutuklulara özgürlük,
Kendi kendini yönetmek ve Kürdistan. Dayatma, bu.
Eğer siz halâ bir barış ve çözümden bahsedebiliyorsanız, bu dayatmaların birini dahi değil, tümünü, hem de tümünü ve aynı anda kabul etmiş olmalısınız. Aksi taktirde, Apo-PKK-BDP’ye göre çözüm mözüm yok gözüm. Bunu halâ anlayıp göremiyorsanız, ki öyle anlaşılıyor, o da sizin kör ve sağır zihinsel sorununuz.
Durum çok daha net anlaşılsın diye, çünkü halâ anlayamayanlar çoğunlukta, ülkenin yarısından çok çok fazlasının gönülden ilgilendiği bir spor dalından, bir futbol müsabakasından küçük bir örnek vererek konuyu açıklamaya çalışalım.
Diyelim ki, öyle veya böyle, maçı bir şekilde hak ederek 1-0 kazanmış bir takımın, maç sonrasında kırmızı kart cezalısı bir futbolcu oynattığı tespit edilmiş olsun. Kural şunu gerektirir; 1-0’lık galibiyet iptal edilip, 3-0’lık mağlubiyet tescil edilir. Kural budur ve tüm dünyada da böyledir, aksi asla düşünülemez. Yani, bu durumda siz, çatışma çıkacak diye, takım küme düşecek diye, takım şampiyonluktan olacak diye, karar doğru ama sportif anlamda yanlış diyerek, kuralın çiğnenmesine göz yumamazsınız.
Hep, “Hukuk Devleti” deriz ama, işimize gelen veya gelmeyen bazı durumlarda ise bunu “Guguk Devleti”ne dönüştürmeye çalışırız her nedense!
“Hukuk Devleti” mi dediniz? O zaman öyle düşünüp, öyle davranınız, aksi taktirde “Guguk”lamaya devam ediniz…
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle