12 Haziran 2011 Genel seçimlerinden sonra Türkiye’nin nasıl bir dönüştürmeye uğrayacağının ipuçları bugünden belli oluyor. Dıştan kumandalı bir takım vakıf ve sözde işveren kuruluşlarının alışılmış sesi yine çıkmaya başladı.
İnsanlar bir çok şeyi farklı düşünebilir ve ifade de edebilir. Buna kimsenin de itirazı yoktur. Ama Almanya’da Alman, Fransa’da Fransız, Amerika’da Amerikan, İtalya’da İtalyan kimlikleri tartışma konusu yapılamıyorsa; Türkiye’de de Türke karşı ırkçılığın bir görüntüsü olan Türk kimliğinin de tartışılması fikir ve düşünce hürriyeti içinde ele alınamaz. Bazıları kendilerini Türk kimliği içinde göremeyebilir. Bunun için kimse de zorlanmaz. Türkiye’nin sosyal yapısı, böyle bir zorlamaya da ihtiyaç duyurmaz. Ancak, marjinal bir takım sözde aydın ve sermaye grupları bunları ifade ediyor diye Türkiye’nin sorunları bir tarafa bırakılıp Türk kimliği tartışmaya açılamaz.
Almanya’da Türkiye’nin benzeri bir takım gruplar ortaya çıksa; Alman kimliğini reddetse, Alman ifadesini sözde tekilci ve etnik bulsa; Almanya ne yeni kimlik arayışına gider; ne de bu görüşte olanları mükâfatlandırır.
Türkiye’de farklılıklara dayalı ırkçılık yapılmaktadır. Bir başka ifadeyle etnik ırkçılık yolu ile insanlar birbirlerine ötekileştirilmektedir. Türk kavramı etnisite ifade etmiyor ki, Türk Milleti etnik çağrışım yapabilsin. Bir ara Başbakanlıkda anayasa değiştirme komisyonunda görevlendirilen ünvanlı bir Anayasa hukukçusunun bilgisizlikle ve hezeyanlarla dolu açıklamalarını maalesef ekranlardan izledim. Sosyoloji ve sosyal boyuttan mahrum bir hukukçu ancak böyle yanlışlar yapabilir.
Türk bir kavmin, bir milli kültürün, milliyetin ve milletin adıdır. Kafaları etnik yobazlıkla dolu olanlar Türk deyince sadece biyolojik gerekçelere dayanırlar. Sözde ırkçılığa karşıymış gibi görünüp açıktan ırkçılık yaparlar. Libya’dan tahliye edilen vatandaşlarımızın sıfatı neydi: Türk. Peki, bunların ne kadarı Kürt, ne kadarı Zaza, ne kadarı Çerkez veya Gürcü olduğu üzerinde duruldu mu? Dünya sadece milliyetle uğraşır, etnik yobazlık emperyal güçlerin işbirlikçilerine düşer.
“Efendim, Anayasa değişiklikleri ile ilgili teklif paketinde birçok değişiklik maddesi varmış; neden sadece ilk üç maddeye takılınıyormuş?” Eğer siz Devletin ve milletin adıyla oynama küstahlığını gösteriyorsanız, bu noktadan hareketle getirmek istediğiniz doğru değişiklikler bile sakat hale gelir. İlk üç maddedeki değişiklikleri kafanızdaki gibi yaptığınızda ferdi hak ve hürriyetleri en mükemmel hale getirseniz bile ne ifade eder ki… Tepki anayasacılığından şikayet edenler, bizzat tepkici bir yola girerek Cumhuriyetle, mili devletle ve Türk kimliği ile hesaplaşma peşine düşmüşlerdir. 1982 Anayasası uzun olabilir, kısaltılabilir, yasalarda olan şeyleri Anayasaya taşımak doğru olmayabilir; ama 82 Anayasası da piç edilemez.
Sayın Cumhurbaşkanının da desteklediği ve ülkeyi yeni yörüngeye oturtmak diye tasvip ettiği bu değişiklikler; milliyetsizlik ve milli kimliksizlik talebidir. İzlenen bu çizgi, terörü azdırmış, örgütü cesaretlendirmiş, Türkiye’yi bugün malûm partinin milletvekillerini polise tokat ve yoldan geçen arabalara Van’da olduğu gibi taş atar hale getirmiş ve milletvekili terörü doğurmuştur. Bazı milletvekilleri destekledikleri PKK ile yarış halindedirler. Malûm parti “sivil itaatsizlik” çağrıları yapmaktadır. Türkiye bu çizgiye getirilmiştir. Bu tehlikeli yol ayrımından ülke kurtarılacak mı, yoksa kurtarılamayacak mı? Bunun cevabını 12 Haziran’da uyanmaya başlayan millet iradesi verecektir.
Ülkenin bütün sorunları bırakılmış, milli kimlikle oynanmaktadır. İşsizlik, cari açık, dış ticaret açığı, sıcak para, yatırımsızlık, gelir dağılımındaki bozulma, özelleştire özelleştire neredeyse elde kalmayan kamu kuruluşları, tarım ve sanayinin içine düştüğü üretim dışına çıkma zorlamaları, bir tarafa bırakılmış; anayasa değişikliği ile milli kimlik inkârı öne çıkarılmıştır. 12 Haziran genel seçimlerini diğerlerinden ayıran temel fark özellikle milli kimlik konusuna bakış olacaktır.
Not: Geçenlerde Allah’ın rahmetine kavuşan Maneviyat ve fikir dolu yazıları ile milli çizgideki bir aydın olan Ali Gedik Bey’i saygı ve rahmetle anıyorum; mekânı cennet olsun.
Prof. Dr. Mustafa E. Erkal
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle