‘‘...8 Kasım 1938 Salı günü bir kere daha gelen ve bütün dikkat ve ihtimama rağmen ilerlemesine mani olunamayan ve büyük bir hızla gelişen ikinci büyük koma içinde 10 Kasım 1938 Perşembe sabahı, saat dokuzu beş geçe, muazzez ve büyük hasta terk-i hayat eylemiştir’’.
Atatürk'ün de her fani gibi ebedi aleme göç ettiğini dünyaya duyuran bu Ölüm Raparu'nun altında Türkiye'nin önde gelen dokuz tıp profesörünün imzası bulunuyordu. Milli mücadelenin kahramanı,hastalığına karşı verdiği mücadeleyi kaybetmişti.Naaş'ı, ilaçlanlanarak,hazırlanan bir tabut içinde Dolmabahçe Sarayının geniş salonuna Türk bayrağı'na sarılı olarak getirildi.
O sırada bir kadının,Dolmabahçe Sarayı'nın derin sessizliğini bozan feryadı duyuldu:
"- Ağabeyimin cenaze namazını kılmayacak mısınız?Ağabeyim kafir mi? O Müslüman bir ana babanın çocuğudur. Neden sessiz duruyorsunuz!”
Laikliğin anayasaya girdiği daha bir yıl anca olmuştu.Laik bir devletin cumhurbaşkanı dini vecibelerle defnedilebilir miydi?
Devlet ricalindeki bu tereddütleri hisseden Makbule Hanım,her müslüman gibi Ağabeyi'nin de cenaze namazının kılınmasını istiyordu.Feryat etmesi bundandı.Yanına devrin başbakanı Celal Bayar yanaştı ve kendisini teskin etti." Atatürk'ün cenaze namazı elbette kılınacaktı".
Atatürk'ün sarayda günlerdir gözyaşları içinde bekleyen kız kardeşi Makbule Hanım (Atadan),namazın İstanbul'da kılınmasını ve tabutun yola dini merasimin tamamlanmasından sonra çıkartılmasını istiyordu. Hükümet Makbule Hanım'ın isteğine uydu ve cenaze namazı nakil töreninin başlamasından hemen önce, Dolmabahçe Sarayı'nda,19 Kasım 1938 sabahı saat sekizi on geçe kılındı. İmamlığı o dönemin Diyanet İşleri Başkanı Prof. Şerefeddin Yaltkaya yaptı.
Namaz ‘‘Allahu ekber’’ yerine Türkçe ‘‘Tanrı uludur’’ sözleriyle başladı ve selâmlar ‘‘esselâmu aleykum ve rahmetullah’’ yerine yine Türkçe olarak ‘‘Esenlik üzerinize olsun’’ şeklinde verildi.
Atatürk’ün cenaze namazını kılanlar arasında saray personeli, yakınları, bazı generaller, diyanet görevlileri ve onun on beş yıl boyunca müzisyenliğini yapmış olan Binbaşı Hafız Yaşar Okur da vardı. (Hafız yaşar okur,Dolmabahçe Sarayı'nda o sabah yaşananları ve namazın kılınış öyküsünü yıllar sonra kaleme aldığı anılarında bütün ayrıntılarıyla yazacaktır).
Tam dört dakika süren namazdan sonra tabut generaller tarafından sarayın avlusuna çıkartılıp top arabasına yerleştirildi.
............
Atatürk’ün ölmeden önce son sözlerinin; "saat kaç" olduğu söylenir. Doğrudur o sözü söylemiştir,ama resmi tarihin sakladığı ve bizzat en yakınındaki insanlardan biri olan Kılıç Ali'nin hatıratında yazdığı son sözü şu olmuştur.“ve Aleykümselam”.
Odadakiler kimseyi görmemişlerdi haliyle.Peki Atatürk'e "Selamun aleyküm" diyen kimdi,yada Gazi Paşa kimin selamına "ve Aleykümselam "demişti.?
O herşeyden önce;" mabedin göğsüne uzanan namahram eli " kıran askerlerin kumandanıydı.
Allah Rahmet Eylesin.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle