5 Mart 2011

Üç hayalperest millet

Ermenilerin inanılmayacak kadar gülünç hayalleri var. Bununla, bilhassa Hıristiyan âlemini, doğrudan “Türklere” düşman etmeyi beceriyorlar. Yunanlıların, bize olan bitip tükenmez düşmanlıkları onları “büyük Yunanistan” hayali ile perişan ettikçe Türklere daha çok saldırıyorlar. Üçüncü olarak Siyonistlerin, ta kutsal Tevrat’a kadar uzayan akıl almaz ama yıkıcı hayalleri var.

Bu milletlerin her üçü Türk-Osmanlı düşmanlığını şifa kabuletmez bir şekilde milli ideoloji haline getirmişlerdir. Nitekim Osmanlının, Hıristiyan sömürgecileriyle büyük alçaklık birikimleri sonucu yıkılmasından beri, yine Batının kışkırtmaları yüzünden gözleri daima Türk-Osmanlı çıkarlarında ve topraklarında olmuştur.

Tarihin inanılmaz vak’ası şudur ki: Bu üç kavmin her üçü altıyüzyıldan beri Osmanlı Türklüğünden en büyük himaye ve iyilikleri görmüşlerdir. Adeta Osmanlının koruyucu kanatları altında büyümüşler. Din, ticaret ve her türlü vatandaşlık haklarını şımarıkça kullanmışlardır büyük devletimizin en uysal, en iyi, en sâdık uyrukları sayılmışlardır. Fakat ne gariptir ki devletimizin zayıfladığı 150 yıldan beri, düşman telkinleri ve Batı teşvikleri ile Türklere en büyük düşmanlığı yapanlar da onlardır. Bizimle olan husumetlerinin bitmesi gereken Cumhuriyet devrimizde bile bunların inanılmaz azgın düşmanlıkları, dünyayı kirletecek şekilde çirkin, pis yollara dökülmüştür.

Bunlardan her üçünün arka çıkanı, kışkırtıcısı ve güvencesi Batıdır. (Siyonist hayalleri bir yana) Bilhassa Rumlarla, Ermenilerin düşmanlıklarında bağnaz güç aldıkları kaynak ise ne yazık ki kindar papazlarca yönetilen Hıristiyanlıktır. Çünkü dar kafalı patrik ve papazlardan çıkan bu düşmanlık Hz. İsa’nın insan sever dinine de taban tabana zıttır.

Siyonizme gelince o: Hz. Musa dinine yakıştırılmak istenen Tevrat’a çok aykırı bir saldırganlık, çıkarcılık ve kurnazlık ideolojisidir. Musevileri kandıran düşmanlık formülleridir. Yazık ki, her yerdeki saf ama koyu dindar musevilere, Tevrat’tan alınmış ilahi bir mefküre gibi gösterilmektedir.

Esasında bu zalim ve ırkçı siyonizm zor ve silah gücüyle kazanamayacağını iyi biliyorlar. Bunun için “cihan hakimiyeti” ülkülerini dünyanın her ülkesine yerleştirdikleri paraları, bankaları yani ticaret gücü ile sağlamaya çalışıyorlar bu zenginlikle Amerika, İngiltere, Fransa vs. gibi büyük devletleri pençelerinin altında tutuyorlar. Zengin ülkelere maddî nakdî güçlerini kabul ettiren ve onları emellerine uygun politikalara sürükleyen siyonistlik dünyanın çok büyük bir derdidir. Bu yüzden 20. asrın başından beri de ordu, silah güçlerine dayanmaya başlamışlardır. Yani bilhassa Amerika’nın göz yumması ile İslâm ülkelerinde sömürgeler sağlamak çalışkanlığına da başlamışlardır.

Yukarıda belirttiğim gibi Ermeniler Türkiye düşmanlığı hayallerini şirretlik ve anarşist hünerine dayandırıyorlar. Rumlar Büyük Elenizm idealarını Batı ülkelerine yaltaklanmak ve hilekarlık suretiyle Türk düşmanlığını yürütüyorlar. Siyonistlerin en büyük güçleri ise karanlık oyunlar ve paraya dayalı kapitalistlikleridir.

Onlar da bu yolla “Nil’den Fırat’a kadar Musevi ülkesi diye sözde Tevrat’tan çıkardıkları ideolojik dolabı döndürüyorlar.

T.C’miz güçlü ve uyanık bir devlet olmadıkça her ay ve yıl Hıristiyan ülkelerden birinde, fesatlık, yapmaya devam edecektir. Bu halde Ermeni şerrinden kurtulmamız imkansızdır. Can düşmanı bildikleri Türklere türlü yalan ve şaklabanlık oyunları gösteren Rumlar, hükümetlerimizi, tacirlerimizi, basınımızı ve bilhassa diplomatlarımızı aldatmaya devam edeceklerdir. Siyonizm para ve kurnazlık gücü ile bizimle çok iyi dost geçinip bilhassa temel dostumuz olan Müslüman ülkeleri daimi haraca keseceklerdir. Bu arada katliamları ve zulümleri ile İslam alemini yıkarak bizi de zayıf düşürmeye devam edeceklerdir.
Şimdi millet ve devletimize düşen: Tarih boyunca yaptığı büyük iyilikler, sevaplar ve hak tanırlıklar dolayısiyle düşmanlarını bütün dünyaya yayan Türk-Osmanlı devletine layık vakarlı gururlu büyük bir devlet şahsiyetine ulaşmaktır. Kısacası ecdat tarihine layık olmaya çalışmalıyız. İlkokuldan başlayarak bütün çocuklarımızı ve gençlerimizi, bize ve Osmanlıya has şerefli ideal etrafında birleştirmeliyiz.

(29 Ekim 2000-Türkiye Gazetesi) 

Bu yazı 1,779 defa okundu.