Ortadoğu’da olup bitenler ibretle izlenmelidir. Tek patron haline gelen küresel gücün bu bölgede milli devletler üzerindeki şekillendirici rolü daha da netlik kazanmaktadır. Tunus ve Mısır’la başlayan daha sonra Yemen’e sıçrayan, bir bakıma uyanış hareketleri, aslında bu toplumların kendi iç dinamikleriyle ortaya çıkmış değildir. Sosyal hareketlerin sosyolojisinde sivil toplum kesiminin gelişmesi gibi, değişik demokratik tepki hareketleri de o ülkenin sosyal gelişme çizgisiyle atbaşı gider.
Görüldüğü kadarıyla Büyük Ortadoğu Projesinin birer parçası olan bu ülkelerde Batı ve küresel güç emrinde kullandığı emir kullarını yenilemek ihtiyacı duymuştur. Bir başka ifadeyle, daha önce görevlendirilmiş, kullanılmış “garsonlar” zorla emekli edilmektedir. Kontrol altına alınmış olan Ortadoğu’da dün İngiliz, bugün ABD çıkarlarına hizmet eden, Müslüman’ı devşiren, ılımlılaştırıp tepkisizleştiren, ülkesini savunamaz hale sokan, İslâm’ı yozlaştıran, Batıya boyun eğmeyi fazilet kabul ettiren politika hızlı bir şekilde uygulanmaktadır.
Mısır’ı farklı değerlendirmek gerekir. Mısır, stratejik konumu itibariyle Afrika ve Ortadoğu’nun önemli bir kapısıdır. Bu kapı üzerinde egemen olan güç veya güçler, Ortadoğu’yu ve İslam ülkelerini daha kolay kontrol altına alabilir. Mısır, diğer Arap ve İslam ülkelerine göre daha fazla gelişmiş, aydını ve bürokrasisi (önemli oranda Hıristiyan) daha güçlü, ancak Batı ve İsrail yanlı tutumuyla zaman zaman tepki çekmiş bir ülkedir. Bu ülke, Filistin’e götürülmek istenen yardımlara malum tünelde izin vermeyen ve dolayısıyla İsrail yanlısı bir politika izlemeyi ABD’ye hoş görünmek için uygulamıştır.
Diğer taraftan, Mısır ABD’nin çeşitli yardımlarına da mahzar olmuş bir ülkedir. Mısır’da Mübarek’e “artık iktidarın çok uzadı, eskidin, git” diyenler geri adım atmak ve yeni dengeleri hesaba katmak zorunda kalmışlardır. Mübarek sonrası ne olacağı belli değildir. Ordunun aslında taraf olmasına rağmen, tarafsız görünümü dikkatlerden kaçmamaktadır. Radikal dinci, Müslüman Kardeşler ve İran, Mısır üzerinde etkili olabilir. Başta ABD olmak üzere, Batı kolay kolay Mübarek’ten vazgeçer görünmemektedir. Halkın yoksullaştırılmış oluşu, emperyal güçler için önemli değildir. İç savaş Mısır’ın Batı tarafından tam teslim alınmasıdır.
“Türkiye Ortadoğu’da olup bitenleri tribünden izleyemez”, “Ortadoğu’daki gelişmeler bizi yakından ilgilendirir” diyen siyasetçiler, ABD politikalarına rağmen, Ortadoğu’da acaba milli bir politika oluşturabilecekler mi? Yıpranan ve itibar kaybeden Batı, ABD ve İsrail’e karşı zaman zaman kamuoyunda hoş da karşılanan çıkışlara rağmen, sonradan tam tersi icraatlar yapan siyasi irade, Batı tarafından cepte keklik görülmektedir. Sorunlar tribünlere oynamakla çözülemiyor.
Gazetemizin iktisat sayfasında yazıları çıkan İ.Ü İktisat Fakültesi’nin eski dekanı ve milletvekili Prof. Dr. Sayın Esfender Korkmaz’ın yazıları dikkatle takip edilmeli, hatta saklanmalıdır. Bazı çevrelerin özellikle basının çoğunluğu tarafından toz kondurulmayan iktisadi durumumuz, gerçekte çok iyimser bir şalla örtülmüştür. Bir çok sektör üretimi düşünemez, istihdam yaratamaz hale sokulmuş, iç ve dış paslaşmalarla gelir dağılımı daha da bozulmuş, halk yoksullaşmıştır. İhracat % 11 arttı diyenler, ithalatın % 32 oranında arttığını gizlemektedirler. İthalatta yatırım mallarının payı % 16 iken, ara malı ve hammadde ithalatının payı % 71’dir. Ara malı üreten iktisadi kuruluşlar birer birer kapanmış ve kapanmaktadır. Türkiye pamuk, deri, iplik gibi ara malı ve hammaddeyi maalesef ithal etmektedir. Sarımsak bile Çin’den gelmektedir.
Bu ithalata dayalı büyüme suni bir büyümedir ve çok sınırlı bir kesimi zengin yapar. Geçenlerde bir vesileyle Çukurova’da bulundum. Eski pamuk tarlalarını aradım. Tekstil sektörü son 3-4 senedir çok zor durumda. Kısa vadeli spekülatif hareketler olan sıcak para, ekonomiden siyasete kadar etkili hale geldi. Rusya’nın IMF ile yaptığı pazarlığı bile yapamıyoruz. Nişasta bazlı şeker ithalatı şeker pancarı üretimine büyük darbe vuruyor. Dünyada şeker ihracatında ilk 4 sırada bulunan Türkiye, şimdi çok gerilerde… Bu şeker ithalatı kimlere yarıyor? Son 10 yılda ikiye katlanan, kanser riski yüksek olan bu tüketim şekli kimseyi harekete geçirmiyor. Üretmeyen ama ithal eden, dış ticaret açığı katlanarak büyüyen, sıcak paranın at oynattığı, gelir dağılımının ve yoksullaşmanın arttığı bir Türkiye, 12 Haziran’da genel seçime gidiyor. Vatandaşa içinde bulunduğu durum fark ettirilmemek için her araç kullanılıyor. İktidar yanlısı bir avuç insanın soyduğu bir ülkede demokrasiyi konuşmak oldukça lükstür.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle