Bakınız tartışmalara “Kürt meselesi” ya da “Kürt sorunu” nun izine rastlıyor musunuz?
Kürtlere Kürt oldukları için kapalı bir kapı var mı?
En üst derece hakimler arasında Kürtler çok…
Bütün siyasi partilerimizin en üst düzey yöneticileri, geçmişteki ve bugün ki bakanlarımız arasında Kürtler çok… Milletvekillerimiz arasında da…
Askeri okullara öğrenci alınırken “Kürt mü? değil mi?” diye bakıldığını hiç duydunuz mu? Duymadınız…
En üst düzey zenginlerimiz arasında Kürt kökenlilerimizin sayısına bir bakınız… Türk Cumhuriyetlerinde “Türk oldukları için” iş alan ve itibar görenlerimizin de bir çoğu Kürt kökenli değil mi?
Şirketlerimizde, basın yayın çalışanları arasında “Kürttür” diye dışlanan var mı?
Peki… “Kürt sorunu” deyip duranlardan herhangi bir kimsenin bu işlerin böyle olmadığına dair görüş bildirdiklerini gördünüz mü? Görmediniz… Göremezsiniz de… Mesele gün gibi ortada…
Ortada bir sorun olduğu belli de bunun adı “Kürt Sorunu” değil…
MESELENİN, DOĞRUSU KÜRTÇE SORUNU’DUR VESSELAM…
“Ana dil, ana dil öğretimi, ana dilde eğitim” söylemlerinden belirtilen sorunun adı “Kürt sorunu” değil ; “Kürtçe sorunu” dur.
Kürtçe adı altında toplanan lehçeler topluluğun adına, Kürtçe deniliyor. Kürtçenin herhangi bir lehçesinden birkaç cümle bile konuşamayan ama Kürtçülüğü de kimselere bırakmayan kimi yurttaşlarımıza ne dersiniz? Kusurları yüzlerine vurulduğunda “kabahat bizde mi T.C de” diyorlar… Bak… Bak... Bak… Kendilerini nasıl da ucuz savunuyorlar… İnsanlara dillerini devlet mi öğretirmiş… Bu kadar önemliyse ve ana diliniz gerçekten Kürtçeyse niye biraz zahmete girip ana-babanızın dilini öğrenmediniz? İngilizceyi size devlet mi öğretti? Okulda mı? Okulda kim yabancı dil öğrenmiş ki?
NE YAPMALI?
12 Eylül 1980’ de darbecilerin bilgisizce çıkardığı “Başka dilde konuşma yasağı” ile ilgili yasağın ortadan kalkmasında yaptığım uğraşıyı bilenler bilir…
İnsanların ana dillerinde konuşmalarını yasaklamak kadar “cahilce zulüm” olamazdı…
Ülkemizde var olan bütün ana dilleri, lehçeleri, şiveleri ve ağızları “ortak milli” kültürümüzün zenginlik kaynağı olarak gördüğümü de çok çok yazdım, söyledim… Onları yok etmeğe çalışmalı değil korumalıyız.
Okullarımızda seçimlik ders olarak bütün diller, lehçeler ve onların edebiyatı isteyen yurttaşlarımıza öğretilmelidir. Öğretmen ihtiyacı için de yükseköğretimde yeterli bölümler açılmalıdır, deyip duruyorum…
Ancak!
Türkiye Cumhuriyetinin, resmi dili, eğitim dili, haberleşme dili “İstanbul Türkçesi”dir. Öyle olmalı, öyle kalmalıdır. Bir ülkede yaşayan herkes için doğrusu budur. Yararlı olanı da budur. Bütün ana dillerde eğitim lehçelerde eğitime kadar gider… Bu ise bilgisizlik değilse kötü niyetliliktir, değilse kötü niyetliliğe oyuncak olmaktır.
Söz gelimi TRT 6’daki Kürtçeyi anlamayan Kürtlere hangi anadilde eğitim yaptıracaksınız? Siz “biji” nin “serok” un bütün Kürt lehçelerinde kullanıldığını mı sanıyorsunuz. Bilmiyor musunuz? Öyleyse bilenlere sorun…
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle