En Sıcak Konular

BİR MİLLETİN TANIMI: TAM BAĞIMSIZLIK

6 Ağustos 2012 11:26 tsi
BİR MİLLETİN TANIMI: TAM BAĞIMSIZLIK İnsanların fert olarak iyiliği, saadeti, asil bir hayat yaşaması, bu dünyada insan olarak var oluşunu tam anlamıyla gerçekleştirebilmesi, dünya insanlığına da katkı sağlayabilmesi, tam bağımsız ve bağlantısız hür bir millet mensubu olarak yaşamasına bağlı

Bir millet tanımı: Tam bağımsızlık -I-

İnsanların fert olarak iyiliği, saadeti, asil bir hayat yaşaması, bu dünyada insan olarak var oluşunu tam anlamıyla gerçekleştirebilmesi, dünya insanlığına da katkı sağlayabilmesi, tam bağımsız ve bağlantısız hür bir millet mensubu olarak yaşamasına bağlıdır.   
Tam bağımsızlık, insanî bir erdemdir. İnsandan başka diğer hayvanlar ehlîleştirilince bağımlı hâle gelirler. Bu bağımlılık, onların temel özellikleri olur. Köpek, eşek gibi hayvanlar sahiplerine, efendilerine ne kadar sadık ve bağımlı iseler o oranda sevilirler, sevinirler ve mutlu olurlar. İnsan ise hayvanlardan farklıdır. Kölelik, hür iradesini yok etmek anlamındaki bağımlılık, insanî bir özellik değildir. Köpekleşme bağlamındaki bir bağımlılık, insan olma onurunun yok olup gitmesi demektir.   
İnsan, yaratılmışlık noktasında diğer yaratıklarla eşit konumda olduğu gibi yaratıcılıktan uzaklık noktasında da eşittir. Dolayısıyla insan, sadece yaratıcıya boyun eğer. Böyle bir boyun eğiş, ne kadar onur verici bir şey ise hemcinsi olan insanlara boyun eğmek de o oranda rezilce bir şeydir. İnsan, ne kendi cinsinden olan insanların ne de maddî, dünyevî anlamda başka nesnelerin kölesi, bağımlısı olur. Öyle olursa insan olmaktan çıkar. 
Dünyadaki bütün milletler için genellenebilecek olan millî bağımsızlık meselesi de bu bağlamda irdelenmelidir. Bağımsızlık ruhu, tamamen zihinseldir. Zihinler bağımsız olursa millet de bağımsız olur. Tam bağımsız ve bağlantısız bir millet, kendine güveni tam, özgüven sorunu olmayan, reşit olduğundan emin, ne yaptığını ve yapacağını bilen, tarihsel yolculuğunda şerefle, asaletle, alnı ak, başı dik, vakarlı bir şekilde yürüyen ahenkli, bilgili ve bilinçli bir organizmadır. Tarih boyunca Türk milleti gibi tam bağımsızlık ruhuna sahip milletler olduğu gibi bağımlılığı karakter hâline getirmiş milletler de vardır.   
Öncelikle hemen şunu vurgulayalım: Tam bağımsızlık, dünyadan yalıtılmışlık, dünyayla bütün ilişkileri kesmek, kapıları dış dünyaya kapamak, içe kapanmak değildir. Tam bağımsızlık, bütün dünya milletleriyle eşit şartlarda, adaletli ve insanî bir şekilde, kendini sömürtmeden, ezdirmeden, aşağılatmadan, karşılıklı menfaat ilişkisine dayalı olarak medenice ilişki kurmaktır.   
Tam bağımsızlık, bir milletin kimsenin iç ve dış işlerine müdahale etmesine izin vermeden kendi kendisini tamamen bağımsız ve hür iradesiyle yönetmesidir. Aldığı kararlarda, çıkardığı kanunlarda, yaptığı anayasada tamamen kendi menfaatlerini gözetmek, kendi iyiliğini göz önünde bulundurmaktır, başka bir ülkenin sömürgesi gibi davranmamaktır. Zihnini sömürge esaretinden kurtaramayan millet, bağımsız değildir. Kendi ülkesini iç ve dış düşmanların her türlü müdahalesine açık tutan, onun bunun yol geçen hanı hâline getiren, bağımsız karar alma ve uygulama iradesini kaybetmiş, müttefik diye seçtiği ülkelerin emir eri hâline gelmiş, yine bu müttefik diye seçilen ülkelerin millet düşmanlarını silahlandırarak bölmeye, parçalamaya, kargaşalık çıkarmaya çalıştığı bir millet, bağımsız değildir.   
Tam bağımsız bir millet, kendine özgü kültürü, düşüncesi, duyma, yaşama, davranma, yönetme, inanma, siyaset, hukuk, ekonomi biçimiyle özgün bir millî yapı ortaya koyan ve başka milletlerin de bu anlamda örnek alabileceği, gıptayla bakabileceği bir millettir. Kendi şahsiyetini bulmuş, reşit olduğuna inanmış, özgün üretimler peşinde olan, dünyayı her daim güzelleştirmeye, iyileştirmeye çalışan, dünya toplumuna artı değerler üreten millet, hür ve bağımsız millet denilmeye layık millettir. Tam bağımsız millet, kendi yöneticilerini seçerken öncelikle, iç ve dış düşmanlar tarafından parayla, şanla, şöhretle, makamla, mevkiyle satın alınamayacak karakterde olmalarına bakar. Para, kadın, şan, makam, etnik ırkçılık zaafı olan insanların yöneteceği millet, bağımsız olamaz. Emperyalist güç odaklarının, Avrupa Birliği ve Amerika kaynaklı küresel nitelikli fitne fesat şebekelerinin para ve propaganda imkânlarıyla desteklenmiş yerli işbirlikçilerinden oluşan kişi ve kuruluşların söz sahibi olabildiği bir ülke, bağımsız olamaz.   
Emperyalist ülkelerin, içerdeki millet düşmanlarına, bölücülere, yıkıcılara büyük imkânlar sunduğu, onların hamisi kesildiği, onları devleti ve millî birliği yıkmak adına tanklar, silahlar verdiği, pek çok haklar vaad ederek kullanabildiği bir ülke, bağımsız değildir. Bir ülkenin kan dolaşımı demek olan ekonomisini küresel sömürü şebekelerine teslim etmiş, emperyalistlere ödeyemeyeceği kadar aşırı şekilde borçlanmış, özelleştirme adı altında ülkenin bütün önemli işletmelerini, kurumlarını, şirketlerini, fabrikalarını, limanlarını, gelir kaynaklarını yabancılara satmış bir ülke, bağımsızlığa veda etmiştir.   
Ülke içinde yabancı sermaye hareketlerine sınırsız imkân sağlamış, para yönetimini yabancılara teslim etmiş, millî ekonomisini çökertmiş, sıcak paranın insafına terk edilmiş bir ülke ve millet, bağımsız olabilir mi? Üretim, gelir ve para kaynaklarının başına yabancıları getirmiş, millet evladını da buralarda sadece işçi ve memur olarak çalışmak durumunda bırakmış bir ülke, acaba bağımsızlıktan ne anlıyor?  Yabancı ülke vatandaşı sömürgen emperyalistlerin bir milletin alın teri ve el emeği olan yüz yıllık birikimlerinin üzerine alavere dalavere ile oturtulup onların "sahip", milletin de "Cuma" (köle) yapıldığı böyle bir ülke ve bu durumu olağanüstü ekonomik zeka, gelişme, iyileşme, çağ atlama, uluslararası ekonomiye entegre olma gibi laflarla yutturmaya çalışan küresel sermayenin sözcüsü ve memuru olan siyasetçi, gazeteci ve televizyoncuların eline kalmış bir millet, bağımsızlığını çoktan yitirmiştir. Dünyanın bir çok yerinde böyle ülkeler var ve onlar kendilerini bağımsız zannediyorlar. 
Demokrasi adına bütün millî değerlerini, motiflerini tasfiye etmiş, ülke içinde kabile devletçiklerin oluşumuna yol açan bir yasal düzenleme yapmış, dil birliğini, bayrak birliğini, vatan birliğini, kültür birliğini, hedef birliğini yok etmiş bir ülke bağımsızlığını çoktan kaybetmiştir. 
Geleceğe dönük özgün projeler üretemeyen, millî bir gelecek inşa etme iradesinden mahrum, kendini tamamen günün şartlarına, esen rüzgara bırakmış, hatta bütünüyle Avrupa Birliği ve Amerika'nın emrine girmiş bir ülke ve milletin, hemen oturup, bağımsızlığımı nasıl tekrar elde edebilirim, diye kara kara düşünmesi gerekir. 
Bir ülkenin sinir sistemi demek olan iletişim, ulaşım, basın yayın kurumlarının yabancılara satıldığı ya da millete yabancılaştırıldığı bir ortamda o ülke, bağımsızlığını nasıl izah edebilir? Mensup olduğu büyük, sahih, evrensel medeniyetin temel ilkelerine, özlerine bağlı kalarak millî ruhunun özgün üretici cevherinden kaynaklanan bir kültür üretemeyen, emperyalist batının her saniye televizyon ve bilgisayar ekranlarından akan kokuşmuş cüruf kültürüne ve bilgi kirliliğine maruz kalan bir millet, bağımsız değildir; haddi zatında o, millet olmaktan da çıkmıştır.[1]  

Bir millet tanımı: Tam bağımsızlık -II-

"Milletin efendisi ona hizmet edendir." ilkesini unutan, hizmet etmek üzere seçilip vekalet alan yöneticilerin milletine ağalık tasladığı bir ülke bağımsız değildir. Milletin istekleri, beklentileri, ihtiyaçları doğrultusunda hareket etmeyen, eli böğründe kalmışları sevindirmeyen, milletin evlatlarına aş, iş, eş temininde uygun şartları hazırlamayan yöneticilerin olduğu bir memleket, bağımsız olmak için çok çalışmalıdır. 
Gavur illerine gidip de oralarda kapalı kapılar arkasında milletten habersiz, milletin aleyhine olacak şekilde, milletin rızasını almadan gizli anlaşmalar yapan yöneticilerin hâkim olduğu bir ülke, bağımsızlık meselesini hemen tartışmalıdır. 
Hukukunu, siyasetini, eğitimini, kültürünü, ekonomisini, kafasını, dinini, diyanetini, geleceğini, geçmişini Avrupa Birliği'nin ve Amerika'nın insafına teslim etmiş, bu durumu da uygar dünyayla birlikte hareket etmek, çağın gerisinde kalmamak olarak pazarlayanların itibar gördüğü bir millet, bağımsızlık kelimesini çoktan unutmuştur. 
Emperyalist Batılı şer odakları, bir ülkenin bazı bölgelerine gidip, o bölge insanlarının kavmî özelliklerini öne çıkarıyor, ayrılık noktalarını, biyolojik farklılıklarını kutsal bir hak olarak propaganda ediyor, onları güya himayelerine alıyor görünüyorsa, Avrupa Birliği fonları, Soros fonları, bilmem ne proje paralarıyla yardım etme, koruyup kollama adına onları sürekli devletlerine, asıl millet gövdesine karşı kışkırtıyorsa, bu anlamda o bölgelerde gazeteci, misyoner, araştırmacı, diplomat bilmem ne kılığında rahat rahat cirit atıyorsa o ülke, acaba bağımsızlık kavramına nasıl bir anlam yüklüyor? Emperyalist ülkelerin bölüp parçalama faaliyetlerine açık hâle gelmiş bir ülkenin bağımsızlığı çoktan tarih olmuştur. 
Yazarının, çizerinin, profesörünün, siyasetçisinin, televizyoncusunun, proje yapıcı uzmanının, şusunun busunun Avrupa Birliği işbirlikçisi, Amerikan postalı yalayıcısı, bilmem neci olduğu, bunların da büyük ve önemli adam sayılıp köşe başlarını tuttuğu, milletinin ve devletinin millî menfaatleri yerine sürekli yabancıların menfaatlerini koruyan uşakların itibar gördüğü bir ülkeye nasıl bağımsız denilebilir? Aklı eren varsa söylesin. 
Ensesi kararmış kaşarlı Türk düşmanlarının her Allah'ın günü çöreklendiği şeytan ininden Türk'e Türk düşmanlığı propagandası yapmayı meslek saydığı, bunların küfürnamelerini rahmet belleyip yüzüne gözüne sürenlerin az olmadığı bir memleketin neresi bağımsızdır? 
Türk milletini, tarihini, değerlerini, dinini, diyanetini, kültürünü, medeniyetini orada burada sürekli kötüleyip alaya alan, bunlardan güya postmodern abuk sabuk metinler üreten, emperyalistlerin hoşuna gidecek şekilde konuşarak Türkleri barbar, yok Ermeni, yok bilmem ne katili diye suçlayan, her türlü eşkiyayı, bölücüyü, caniyi, teröristi masum insan hakları, kültür hakları savunucusu gösteren, böyle yaptıkça küresel emperyalist efendilerince ödüle ve paraya boğulan romancı, yazar, gazeteci, siyasetçi, bilmem necilerin en yüksek seviyelerde adam sırasına sokulduğu, ülkenin gururu sayıldığı bir ülkenin bağımsızlığını izah edecek bir aklı tam adam varsa ortaya çıksın. 
Kendi kendisini idare etmekten umudunu kesmiş, "biz adam olmayız, gelsin bizi başkaları adam etsin, yönetsin", ruh hastalığına maruz kalmış insanların devlet yönetmeye soyunduğu ve bunların da devlet yönetmeyi Avrupa Birliği'nin, Amerika'nın, NATO'nun, İMF ve Dünya Bankası'nın emirlerini uygulamak olarak anladığı bir ülkenin bağımsızlığı nasıl bir şey acaba? 
Türkiye'yi iki milletli, iki kimlikli, iki dilli gören, ülkemizi etnik kabileler ve mezheplere bölen bir Avrupa Birliği, başörtülü bir Türk kızının kendisini istemeyen Avrupalı bir erkeğin kollarına atılmasını temsilî olarak gösteren ve altına da "viagra ile bile olmaz… Türkiye, ne bir gecelik ne ömür boyu" şeklindeki yazılarla Türkiye'nin hiçbir zaman Avrupa Birliği'ne girmeyeceğini belirten afişlerin sokaklarına asıldığı bir Avrupa Birliği sevdası ile yanıp tutuşan, her meselesinin çözümünü Avrupa Birliği'ne girmekte gören bazı millet mensupları, bağımsızlık ruhunu kendi kendileri öldürmüştür. 
Türk milletine küfretme "özgürlüğüne!" engel olan 301. maddenin anayasadan çıkarılmasını ve böylece rahat rahat Türk milletine küfredebilme şehvetini yaşama talebini özgürlük, demokrasi, insan hakları diye yutturmaya kalkanların büyük fikir adamı sayıldığı bir memleketin bağımsızlığı derin derin düşünülmelidir. 
Biz şanlı Millî Mücadelemizi "ya istiklâl ya ölüm!" parolasına dayalı olarak Mustafa Kemal'in önderliğindeki Kuva-yı Milliye ruhuyla batı emperyalizmine esir olmamak, Haçlı zihniyetiyle üzerimize çullanıp son bir darbeyle bizi tarihten silmek isteyen bu akbabalara yem olmamak, onların kırbacı altında köle gibi yaşamamak, şanlı ve asil bir ecdadın torunları olarak millî irademizin hükmettiği, kendi ülkemizde kendi kültürümüzü, kendimize ait her şeyi, dinimizi diyanetimizi hür bir şekilde yaşamak, kendi işimizi kendimiz görmek, kendi işimizin hem patronu hem amelesi olmak için verdik. Türk milleti tam bağımsız ve bağlantısız kalabilirse yaşayabilir, tarihî yolculuğuna ancak böyle devam edebilir, yoksa silinip gider. Bizi siyasetten ekonomiye, eğitimden kültüre, medyadan tarıma kadar her alanda küresel emperyalizme, Haçlı/Siyon ittifakına bağımlı kılarak zaman içinde silinip gitmemizi isteyenler, kimler olabilir? Bir düşünün.[2] 

Prof. Dr. Nurullah Çetin - Yeni Mesaj

 

Kaynak: YENİ MESAJ GAZETESİ

[1] http://www.yenimesaj.com.tr/?artikel,12002552/bir-millet-tanimi-tam-bagimsizlik--i-/prof-dr-nurullah-cetin

[2] http://www.yenimesaj.com.tr/?artikel,12002564/bir-millet-tanimi-tam-bagimsizlik--ii-/prof-dr-nurullah-cetin


Bu haber 776 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,364 µs