UĞUR MUMCU'NUN KATİLLERİ NE OLDU?
2 Ocak 2012 15:42 tsi
Derin yapıların bir bir deşifre edildiği böyle bir dönemde birileri de kalksa Uğur Mumcu suikastinin kriptolarını açıklasa..
Mumcu'nun katilleri ne oldu?
Ocak ayında hafızalarımda yer edinen en önemli olay gazeteci-yazar Uğur Mumcu'nun Ankara Çankaya'daki evinin önünde (24 Ocak 1993'te) bombalı suikaste kurban gitmesidir.
Hatırlarım;
Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'ya, "Bu işi devlet yapmıştır, siyasi iktidar isterse çözülür." diyen DGM Savcısı Ülkü Coşkun'un bu sözlerini,
"Bu iş onur meselemizdir. Mumcu'nun katilleri yakalanacak" diyen ama arkasını bir türlü getiremeyen dönemin Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü'nün inanarak sarfettiği bu demecini,
Güldal Mumcu'nun ''Bu işin arkasındakileri ortaya çıkarın, tuğlayı çekin'' dediğini, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'ın ise ''Yapamam, tuğla çekilirse duvar yıkılır, biz de altında kalırız.'' karşı cümlesini,
TBMM'de Ersönmez Yarbay'ın başkanlığında kurulan Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonu'nu, Komisyonda konuşulanları, itirafları..
Bunların tümünü hatırlarız da..
Aradan bunca yıl/yıllar geçti..
Söyler misiniz, gerçekten Uğur Mumcu'yı kim/kimler öldürdü?
Gerçek katilleri yakalanabildi mi?
Mumcu'nun öldürülmesinin ardından Ankara'da 500 bin kişinin iştirak ettiği ve'Türkiye laiktir laik kalacak' sloganlarının hedefine konulanların o günlerde girdikleri sıkıntı ve girdap kimlerin hanesine ne olarak yazıldı, acaba?
Biliyor musunuz, parlamento muhabiri olarak basın koridorunda o dönem ne sıkıntılar çektik!
Başta Cumhuriyet Gazetesi'nin muhabirleri olmak üzere genel basın çalışanları günlerce bizim mahallenin elemanlarını o koridordan tecrit etmeye çalıştılar, yüzlerimize bakmadılar. Sanki Uğur Mumcu'yu biz öldürmüştük!
Amaç da bu değil miydi, zaten?
Topluma korku, yeis, ümitsizlik, nifak tohumları saçmak, tarafları birbirinden uzaklaştırmak, uzlaşmayı sıfırlamak...
Uğur Mumcu 24 Ocak 1993 tarihinde öldürüldü. Bundan kısa bir süre sonra 9 Şubat 1993'te dönemin Refah Partisi Genel Başkan Yardımcılarından Şevket Kazan TBMM'de suikaste ilişkin ilginç bir belge açıkladı. Zamanın MİT Müsteşarı Sönmez Köksal her ne kadar belgeyi yalanlayıp 'yok böyle bir şey' dese de yetkili makamlar bu iddiaların üzerine yeteri kadar gitti mi acaba?
Hafızaları tazelemek açısından işte o belge:
ÇOK GİZLİ
T.C. BAŞBAKANLIK
MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
Ankara, 02 Şubat 1993
Sayı: 01.786.8879/435
Konu: Uğur MUMCU
BAŞBAKANLIK MAKAMINA
ABD'nin güvenliğini ve hayat çıkarlarını yakından ilgilendiren 'Türkiye'nin gerekli yerlerinde kuvvet bulundurmak ve bu maksatla, Orta Doğuyu kontrol altına alıp, Türkiye'nin dine dayalı bir yönetim altına girmesini önlemek maksadıyla;
ABD Haberalma Servisi CIA denetiminde, İsrail Kabine görevlisi HAİM-BAR LEV kontrolünde, İsrail "GADNA" birliklerinde eğitim gören altı kişilik özel tim "Hayfa" deniz üssünden botla Türkiye'ye giriş yapmışlardır.
Mezkur timin ülkemizdeki görevleri Teşkilatımızın değerli haber kaynaklarından Gazeteci Uğur Mumcu ve Mehmet Ali BİRAND'ı öldürmektir.
Gazeteci Uğur MUMCU'yu öldüren tim elemanları ikinci görevleri olan Mehmet Ali BİRAND'ı öldürmek için ülkemizden çıkış yapmışlardır. Tim elemanları yaptığımız istihbarat neticesinde İsrail Hükümetinin Ankara Temsilciliği'nde kaldıkları tespit edilmiştir.
Arzederim.
Sönmez Köksal
Müsteşar
Senaryolara gelince; Uğur Mumcu'nun katledilmesiyle ilgili senaryolar neydi sahi? Sabah'tan M. Çetingüleç bu senaryoları şöyle özetlemiş;
İran parmağı: Mumcu cinayetinin işlendiği dönemde İstanbul İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı olarak görev yapan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan Vekili Hanefi Avcı, Meclis Araştırma Komisyonu'na şu bilgiyi verdi: "Cinayet yüzde yüz İran bağlantılı. Şimdiye kadar yaptığımız çalışmalarda tuğlaları üst üste koyunca bu sonuca varıyoruz. Türkiye'de İran hesabına çalışan 4-5 örgüt var. Bunlardan Çağırıcılar grubu Çetin Emeç cinayetine karışmıştı. Biz bir süre o gruptan şüphelendik ama Mumcu cinayetini Çağırıcılar dışındaki taşeron örgütlerden biri işledi."
Irak parmağı: "Yeşil" kod adlı kişinin yardımcısı oldukları ve birçok eyleme karıştıkları öne sürülen Murat İpek ve Murat Demir de, Mumcu'yu İran'dan yönlendirilen biri Iraklı iki kişinin öldürdüğünü ve bu kişilere ait fotoğrafın kendilerinde olduğunu söylediler. İpek ve Demir'in iddiasına göre, Iraklı katil, Türkiye'de MİT tarafından da kullanılıyordu. Ancak, arandıkları için Meclis'e gelmek yerine komisyon üyelerini Ankara Oteli'ne çağırarak ifade veren İpek ve Demir'in iddiaları görüşmeye katılan milletvekillerince ciddi bulunmadı.
Başka bir dış bağlantı: Dönemin Ankara Emniyet Müdürü Mehmet Canseven, cinayetin dış bağlantılı olduğunu doğruladı ama kaynağın İran olmadığını söyledi. Canseven "Bu işin arkasında İran mı var" şeklindeki soruya "Hayır" yanıtını verdi. Canseven'e göre, bölgedeki başka ülkeler ve hatta Rusya bile bu işin arkasında olabilir. Türkiye'yi karıştırmak için böyle bir cinayet işlendiğini savunan Canseven, Türkiye'de bu kadar profesyonel bir terörist örgütün bulunmadığını, taşeron kullanıldığını belirtti.
İBDA-C parmağı: Komisyona ulaşan başka bilgilere göre, cinayet İBDA-C tarafından işlenmiş olabilir. Komisyon üyeleri bu iddiaları araştırmak üzere İstanbul'da cezaevinde bulunan örgüt yöneticileriyle görüşmeyi planlıyor. İBDA-C olasılığının bazı emniyet yetkilileri tarafından da gündeme getirildiği belirtiliyor.
PKK'ya giden silahlar: Komisyonda açıklamalar yapan ve JİTEM'de görev yaptıktan sonra emekliye ayrıldığı belirtilen bir astsubayın iddiası ise şöyle: "Türkiye, Turgut Özal döneminde Talabani'ye silah yardımı yapmıştı. JİTEM, Talabani'nin bu silahları PKK'ya satacağı yolunda dönemin yetkililerine raporlar verdi. Ancak bu raporlara rağmen silahlar gönderildi. Talabani'ye gönderilen silahlar daha sonra PKK'ya satıldı. Bir emekli jandarma albayı, bu satışa ilişkin belgeleri Uğur Mumcu'ya gönderdi. Mumcu bu belgeleri aldıktan sonra öldürüldü."
Cantürk bağlantısı: Komisyonda ifade veren ve Mumcu'yu yakından tanıyan bir tanığın, "Mumcu Cinayetini Behçet Cantürk ve PKK ortaklaşa işledi" dediği bildiriliyor. Mumcu'nun Behçet Cantürk ve PKK arasındaki uyuşturucu işbirliğini ortaya çıkardığı için öldürüldüğü öne sürülüyor.
Çakıcı olabilir: Meclis Araştırma Komisyonu'na gelen belgelere göre, Uğur Mumcu'nun öldürüldüğü dönemde Alaaddin Çakıcı da Ankara'daydı. O zaman Çakıcı'nın yanında olan Tevfik Ağansoy'un, yolları ayrıldıktan sonra Mumcu cinayetiyle ilgili bilgiye sahip olduğunu söylemesi, komisyon üyelerinin kafasında "Cinayeti Alaaddin Çakıcı mı işletti?" sorusunu doğurdu.
Şüpheli kadınlar: Mumcu'nun komşusu olduğu belirtilen bir başka tanığın, yaptığı açıklamalar, şüpheliler listesine yenilerinin eklenmesini sağladı. Mumcu'nun komşusu, patlamadan hemen sonra olay yerinde üç kadın gördüğünü, kadınlardan birinin fotoğraf çektiğini söyledi.
Uzun süre araştırma yapıp yarıda bırakan MİT "Bilgimiz yok" derken dönemin Ankara Emniyet Müdürü Mehmet Canseven, MİT'in olaydan hemen sonra araştırmaya başladığını belirtiyor. Devlet Güvenlik Mahkemesi ise, olayla ilgili 13 dosya dolduracak kadar çalışma yapılmış olmasına rağmen bilgi vermekten kaçınıyor. MİT ve DGM, Meclis Araştırma Komisyonu'nun talebine rağmen, komisyona bilgi göndermedi.
Derin yapıların bir bir deşifre edildiği böyle bir dönemde birileri de kalksa Uğur Mumcu suikastinin kriptolarını açıklasa..
Sahi, kim öldürdü Uğur Mumcu'yu?
Adnan Öksüz - Milli Gazete
Kaynak: MİLLİ GAZETE http://www.milligazete.com.tr/makale/mumcu-nun-katilleri-ne-oldu-225938.htm
Bu haber 1,331 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle