En Sıcak Konular

AÇILIMIN MİLADI

5 Ekim 2009 21:25 tsi
AÇILIMIN MİLADI Açılıp saçılmadan, şapkayı öne koyup şöyle bir gerilere bakmak lzım değil mi?.Sorarsanız değil!. Biz gene de hem soralım hem de şöyle geriye tur atalım..

İşin aslı budur..
 
Açılıp saçılmadan, şapkayı öne koyup şöyle bir gerilere bakmak lzım değil mi?.
Sorarsanız değil!.
Biz gene de hem soralım hem de şöyle geriye tur atalım..
Bugünlerde o günler “devletin sivilleri infaz ettiği günler!” diye sunuluyor bu durum, Türk devletinin tasfiyesi, PKK stratejisinin nihai hedeflerindendir, tümüyle bilinçlidir..
Çatışmada ölen PKK militanları, “infaz edilen siviller!..”
Hesaplaşmada ölen, PKK -devlete sızmış çete taşeronu uyuşturucu kaçakçıları- ise “demokratik arayışları nedeniyle öldürülen Kürt işadamları!..” diye, gazete ve tv haberlerinde anlatılıyor!..
Bu durum, aynı zamanda PKK çetesinin devlete karşı yürüttüğü kan davasının da intikamının alınmaya
başlamasıdır!..
AB kaynaklarının desteklediği bu projeye çanak
tutuluyor...
Biz, böyle bir ortamda o günlerden özetle iz sürmeye devam edelim...
Devletin infazından, karanlık örgütlenmesinden dem vuranların hiç üzerlerinde durmadıkları, yok saydıkları bazı olaylardan söz edelim..
DYP-SHP koalisyonu kurulmuş, Demirel Başbakan, İnönü yardımcısı...
Zanagiller, SHP kanalından TBMM’deler...
O günlerde İstanbul Polisi büyük bir uyuşturucu operasyonu yapıyor.. Uyuşturucu baronu Savaş Buldan’ın evini basacak.. Evde, PKK bağlantılı külliyetli miktarda uyuşturucu var.. Polis eve giremiyor, çünkü içeride Leyla Zana ve kocası Mehdi de var!.. Leyla’nın dokunulmazlığı polisi durduruyor. Abluka sürüyor ama bir süre sonra İstanbul Emniyet Müdürü bizzat Başbakan’dan gelen talimatla operasyonu geri çekiyor!..
Zana ve o ekip, Apo adına Türkiye’yi kilitliyor... PKK militanları, Orhan Doğan’ın yanında TBMM’de dolaşıyor, yaralılar Ankara’da bu vekillerin kontenjanından tedavi görüyor!.. Leyla Zana, Apo’dan gelen “elçi!” yi DYP’li Urfa Milletvekili Sedat Bucak’a götürüyor... Apo’nun adamı, Leyla’nın aracılığı ile Bucak’tan aşiretini ve Siverek’i PKK çetesine terk etmesini istiyor, bu durum polis tarafından tespit ediliyor...
Koalisyon, bazı “açılımlardan” söz ediyor, patronlar federasyonları dillendiren “raporlarla” ortaya çıkıyor, SHP mensubu gibi görünen bazı Kürtçü belediye başkanlarının çıkışları dikkat çekiyor (örn:dönemin Nusaybin bld başk) Ve Apo “tek taraflı ateşkesten!” bahsediyor... Eşkiyabaşına Türkiye’den gömlek takım elbise gravat götürülüyor, TBMM’deki adamları, Özal’dan mesaj götürdüğü söylenen birtakım tiplerle Apo basın toplantıları yapıyor (Bekaa’da)
Bu günlerde Başbakan Demirel, İstanbul Hilton Oteli’nde basın toplantısı düzenliyor.. Basın toplantısının başlayacağı sırada, gazetecilere bir haber ulaşıyor, “33 askerimiz, karayolunda sivil-silahsız birliklerine giderken baskın yemişler, şehit edilmişler” belli ki bu haber, daha Başbakan’a verilmemiş... Demirel bu faciadan habersiz, memlekete hakimiyetini anlatıyor “..isteyen istediği yere özgürce gitmektedir!.” diyor...
Özal’ın vefatı ile Demirel’in Köşk’e çıkışı... Çiller Başbakan...
Görüntü hoş değil...! Devlet Doğu ve Güneydoğu’ya yönetici göndermekte zorluk çekiyor... Dönemin komutanı, Eşref Bitlis’in yerine yeni komutan tesbitinde güçlük çektiğini söylüyor, bu görevi kabul etmek istemeyen bir üst rütbeli subayı azarlıyor.. (Bu görevden kaçan kişinin, daha sonra terfi alarak, 28 Şubat’ta öne çıktığı ve kendisini azarlayan Güreş Paşa’nın adını karargahlardan çıkarttığı biliniyor!..)
Bürokraside de durum farklı değil... Diyarbakır Bölge Valiliği için aday bulmak zorluğu yaşanıyor!.. (Bu göreve talip olan Ünal Erkan’ın fedakarlığı ve bölge halkıyla bütünleşen hizmetleri imdada yetişiyor.. Aynı şekilde askerlerde de benzer durumlar yaşanıyor, mesela Albay Osman Pamukoğlu, bölgedeki en önemli tugaya koşa koşa gidiyor, general rütbesi burada görevdeyken geliyor kurmayları ile dengeleri PKK aleyhine çeviriyor..)
Türkiye, PKK ile mücadelede daha etkin tedbirler için örgütlenme kararı alıyor... Mehmet Ağar, Emniyet Genel Müdürü oluyor, özel tim yapılandırılmaya başlanıyor...
Hedef Apo...
Bu nedenle MİT’te bir yapılanma düşünülüyor, “..kontr terör dairesi” gündeme geliyor.. ve Mehmet Eymür..
Çiller’e iki strateji kabul ettiriliyor, birincisi PKK’yı vuracak “böcek yiyen böcekler” denilen kontra...
MİT kontrterör dairesinin başına, MİT’ten ayrılma Eymür’ün yeniden getirilmesi...
İkinci uygulama Çiller’e ağır maliyet getiriyor!..[1]

Açılımın miladı!
 
Gerilere tura devam edelim...
TEKRAR edelim, mesele şuydu.. Çete var diye, devlet içerisindeki (çeteleşmeye) yapıya karşı durup, asıl çetenin yanında saf tutarak Türkiye’nin tepe noktalarını ele geçirme operasyonu yapıldı!..
Siyasi-ticari-bürokratik egemenler, yeniden su başlarını tutarken, devletin terörle mücadele insiyatifine de (AB itelemeleri ile de) paldır küldür dalarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yapısına baltayı indirdiler...
90’lı yılların göbeğinde Türkiye’deki operasyon budur... Adına kısaca  “Susurluk”  deniyor!..
Ortam nasıl hazırlandı?..
Elbette  “zemin”  PKK’nın yükselişi ve bu yükseliş karşısında Türkiye’yi yönetenlerin aciz kalışı sayesindedir!..
90’lı yılların başı PKK için milad oldu!... Ağır kıskaçla yok edilmek üzere olan, birkaç bin kişilik bir  “militan gücü”  iken, birdenbire serpiliverdi!..
Bunun ana unsurları şunlardır;
a) ABD’nin Irak’a işgali ile dağılan Saddam silahları, Irak’ın kuzeyi...
b) SHP sayesinde siyasallaşma kapısının aralanması ve militan kadroların devlet dairelerine dalması (Sadece DYP koalisyonu ile meclise girenleri değil, bölgedeki belediyeleri ellerine geçirenleri, büyük yerleşim merkezlerinde SHP üzerinden il ve belediye meclislerine sızan bölücü kimlikleri de kast ediyoruz... Bu sayede Kürtçü yayılmacılığın nasıl ülkenin kılcal damarlarını sarmaya başladığının sırları, dönemin bu militanlarının hatıralarında mevcuttur... Bu sayede, devlet ihaleleri ele geçirilmiş, bölücü unsurlar zenginleşmeye de başlamıştır)!..
c) Zaten var olan uyuşturucu ticaretinin tavan yapması ve illegal ticaretin yükselmesi (Bunda, bölgeye yerleşen ABD Çekiç Güç unsurları başrolü oynamıştır... Çekiç güç helikopterleri uyuşturucu silah ticaretinin göbeğinde yer almış hem PKK’lılara hem de, Türk güvenlik birimleri içindeki çeteleşmiş unsurlara, uyuşturucu kaçakçılığı işbirliğinde koordinatörlük yapmıştır.)
PKK, böyle bir uygun ortamda, Türk topraklarında milis gücünü yaymaya başlamıştır, yerleşim merkezleri ele geçirilmiş, sayıları yüzbinlerle ifade edilen, yerleşik milis PKK gücü oluşmuştur!.. Örgüt, militarize edilmiş aileleri göçe kaldırmış, PKK’nın bindirilmiş kıtaları halindeki aileler, Adana, Mersin, Antalya hattından Akdeniz’e bu bölgedeki illerin varoşlarına, hazine arazilerine yerleştirilmiş mahalleler oluşturulmuş, aynı sistemle Ege ve Marmara bölgesine de uzanılmıştır...
90’lı yılların başında, Abdullah Öcalan şöyle konuşuyordu; “Artık hedefimiz Diyarbakır, Urfa, Mardin, Hakkari değildir... İstanbul da kazanılmıştır, Antalya’da... Bu kazanımlar kolay olmamıştır ve kaybedilmeyecektir, bütün coğrafya hedeftir...”  Çetebaşının o zaman daha da ilginç bir açıklaması da şuydu;  “Bizi destekleyen sadece aydınlar değil, sermaye de bizden yana destekleriyle ortadadır..!”  (O sıralar, patronlar doğu raporları ile ortalıkta geziyorlar, federasyonlar dillendiriliyor, siyasete Bask modelleri v.s telaffuz ettiriliyor, Türkiyelilik, Başbakan’ın ağzından duyuluyordu) Apo, bu açıklamaları, İstanbul’da yayınlattığı günlük gazetesinde yaparken, aynı gazetenin sayfalarında, Türkiye’nin en büyük zengin ailesinin birinin ferdine, bir köşe yazısında Kürtçü açılımı nedeniyle şükranlar sunuluyordu!..
PKK, Apo’nun emirleri doğrultusunda basın yayında da açılım-yayılım atağı başlatmıştı... İstanbul basınından köşe yazarları devşiriliyor, örgüte meyilli öğrencilerden matbuata eleman yönlendiriliyordu... Hem örgütün yayın organlarında, hem de  “ulusal gazetelerde”  PKK sempatizanı gazeteciler boy göstermeye başlamıştı... Dönemin çok satan gazetelerinde Abdullah Öcalan, son derece özenli seçilmiş,  “poster”  fotoğraflarla, sempatik görüntülerle ve  “PKK’nın lideri”  sıfatı ile okuyuculara sunuluyordu!.. Bu  “örgütlenmiş”  medya gücü, PKK aksiyonlarını haberleştirirken, devlete karşı bir dil kullanıyordu... Bölgede çatışmalar yoğunlaşıyor, gündüz sade vatandaş gibi davranan militanlar, gece devlet kuvvetlerine silah çekiyordu... Bu çatışmada ölen militanlar, işbirlikçi matbuat tarafından  “infaz edilmiş siviller”  diye gazetelerde haberleştiriliyordu!...
Uyuşturucu trafiği had safhadaydı... Uyuşturucu ticareti, PKK ile devletin içine sızmış, devleti satan resmi görevlilerin de karıştığı ortak çetelerle gerçekleştiriliyordu.. Olaylar tırmanıyor, Türkiye çözülüyordu!..[2]

Behiç Kılıç-Yeniçağ

 

Kaynak: Yeniçağ Gazetesi

[1].http://www.yenicaggazetesi.com.tr/a_haberdetay.php?hityaz=10308

[2].http://www.yenicaggazetesi.com.tr/a_haberdetay.php?hityaz=10321



Bu haber 453 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,830 µs