Konuk Yazar-Aydınlarocagı.org
Prof.Dr.Mustafa Erkal-Aydınlar Ocağı Genel Başkanı
18 Ekim 2011
Anayasa Tuzağı ve ''Emperyal Devlet''
Yeni Anayasa çalışmalarında uzlaşma komisyonu işi aceleye getirmemelidir. Belirli bir tarihe kadar bu çalışmalar bitecek diyenlerin anlaşılan ellerinde hazır ve ısmarlama bir anayasa vardır. Yeni anayasa çalışmaları devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmak ve ülkenin ve Türk Milletinin ufalanması amacı ile yapılmaz. Devletin üniter yapısı, ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü, Türk Milleti, Türk kimliği, milliyetçilik gibi kavramları ve Türkiye Cumhuriyetini kuran iradeyi içlerine sindiremeyenlere teslim olunmamalıdır. Anayasanın başlangıç kısmının tartışılacak bir tarafı yoktur. Ancak, etnik ırkçı ve etnik özürlü olanlar bundan rahatsız olabilir. Türklük ve Türk kimliği etnik bir sıfat değildir ki, etnik çağrışım yapabilsin. Türk Milleti milletleşme sürecinden geriye döndürülüp etnik ve mezhep asabiyetine, taassubuna teslim edilmemelidir. Demokrasi ile milletleşme arasında çok yakın bir bağ vardır. Demokrasi ile ırkçılık bağdaşmaz. Etnik ırkçılığa teslim olacak bir anayasa hazırlık çalışmasını kimse demokratik diye yutturmaya kalkmasın. Farklılıklar bütünü zedelemediği ölçüde demokrasi işleyebilir.
Anayasada modası geçmiş, Batılı ülkelerin bile artık uzaklaştığı çok kültürlülüğü çağrıştıran ifadelere ve grup haklarına yer verilmemelidir. Kolektif haklar değil; her fert için eşit, geçerli hak ve hürriyetler esastır. 1982 Anayasasının 66. Maddesi ayrımcılığı, etnik taassubu ve etnosantrizmi reddeder. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını bütünü ile milli kimlikte kucaklamak en isabetli yoldur. Türkiyelilik saçmalamaları aynı coğrafyayı paylaşmanın ötesinde kültürel bir kimlik olamaz. Anayasal vatandaşlık gibi özentiler de ismi konmamış bir çocuk veya cami avlusunda bulunmuş bir bebek gibidir.
Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri her şeyden evvel Milli Mücadele ve onun tacı olan Cumhuriyete, Devletin temel kuruluş ve varoluş gerekçeleri ile uzlaşmak, onlara sadakatle bağlı kalmak zorundadırlar. Böyle yapılmadığı takdirde hazırlanacak yeni bir anayasa sakat bir doğum gibi olacaktır.
Bu iktidarın en büyük yanlışı genelde aldığı sağ oylarla bağdaşmayacak bir şekilde dün aşırı sol olup bugün neoliberalleşen, kendi ülkesi ile başkaları adına kavgalı bir kesimin etki alanına girmiş olmasıdır. Ortadoğuda Müslüman kanı akıtan emperyalist gücün emrine girmiş ve onunla işbirliği yapan sözde İslamcı bazı çevreler de bu liboş takımının ortaklarıdır. Türkiyeyi Türkiye yapan değerleri yok sayarak düzenlenecek bir Anayasanın yeri ancak çöp sepeti olabilir.
Türkiye önce bölgesinde daha sonra da Ortadoğu ve Kuzey Afrika İslam coğrafyasında izne tabii bir emperyal devlet olmaya zorlanmaktadır. Kolayca dolduruluşa gelmekteyiz. Bize önce içeride çoğulcu ol, milli devlet ve üniter yapıdan uzaklaş, bize uymasa da çok kültürlü bir yapıya gir ve Anayasanı ona göre yap ki Ortadoğuda ve İslam Coğrafyasında yeni imkânlar kazanasın denmektedir. Önce Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş amacını inkâr et, Milli Mücadeleyi dışla, milli kimliği göz ardı et ki, yeni Osmanlı ağabeyliği yürüyebilsin telkinleri yapılmaktadır. Bize Dünya devleti olacaksın. Bugün ısrarlı olduğun, pek de taviz vermediğin konularda yumuşa ve daha çok taviz ver, milli davaları unut aklı verilmektedir.
Eğer Suriye politikamız aniden değişebiliyor ise, terör örgütü ile müzakere yapılabiliyor ise, Somali ve Gazze ile daha fazla ilgileniliyor ise, Ortadoğudaki rejimlere karşı muhaliflerin kolu kanadı oluyorsak bu sebepsiz değildir. Hatta bilinene bir gerçeğin, bir Alman Vakfının PKKyı desteklediği açıklanması Sayın Başbakandan geliyorsa Türkiyenin rotasının döndüğü yer bellidir.
Önümüze romantik ve pembe bir gelecek konulurken Irakın Kuzeyinde kara harekâtımız engelleniyor, TBMMden sadece karar çıkarmakla yetiniyoruz. Ordu hedef alınıyor, itibar ve güç kaybettiriliyor. Gelişmiş yerli savunma sanayimizde yeterli değil. İnsansız istihbarata uçaklarını kafa tutar göründüğümüz İsrailden veya ABDden alıyoruz.
Sözde dostlarımızın anladığı manâda emperyal devlet olma anlayışı bize uymamaktadır. Türk kültüründe böyle bir anlayış yok. Osmanlı bile Batılı manâda emperyalist olamamıştır. Olmayacak şeylere özenmeyelim.
Bu yazı 1,736 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
11 Nisan 2022
Değerli Devlet Adamı Rahmetli Alparslan Türkeş'in Ardından
-
25 Mart 2021
''Türk-İslam Sentezi'' ve Garip Yakıştırmalar
-
28 Mart 2020
Virüslü Genel Manzara
-
4 Şubat 2020
İstanbul Kanalı Üzerine
-
1 Ocak 2020
Milli Marşımıza Ve Türkçeye Yapılan Saygısızlık ve Bir Sapıklık Örneği
-
26 Kasım 2019
Aranan Bir Kayıp: İnsan Hakları
-
7 Şubat 2019
Türk Dünyasının Bazı Sorunları
-
9 Ocak 2019
Ümmet Soslu Yeni Türkiye Oyunu
-
21 Aralık 2015
Türklüğün Gururu Prof.Dr. Aziz Sancar
-
24 Kasım 2015
Iğdır'da 42. Şura
-
5 Eylül 2015
Psikolojik Savaş ve İstikrar
-
14 Temmuz 2015
Koalisyon Mecburiyeti
-
23 Nisan 2015
Seçim Öncesinin Gündemi
-
9 Şubat 2015
Başkanlık Sistemi Tuzağı
-
1 Aralık 2013
1920 Ve 1923 Ruhları
-
4 Ağustos 2013
İleri Demokraside İlerlerken !
-
12 Haziran 2013
Kosova ve Balkan Gerçeği
-
30 Nisan 2013
Çözüm ve Barışın Arka Planı
-
8 Nisan 2013
Çelişkiler Yumağı
-
30 Mart 2013
Ters İşleyen Barış Süreci
Yorumlar
+ Yorum Ekle