1929 yılında Elazığ'ın Ağın İlçesinin Tatarağası mahallesinde doğdu.Babası
Mehmet Sait Efendi, Annesi Zeynep Hanımdır. Bir rivayete göre aile kökü Bağdat'ın fethinde kahramanlık gösteren Gençosman'a dayanır.
İlkokulu Ağın'da tamamlayan Gençosmanoğlu, daha sonra Akçadağ köy enstitüsünü
bitirerek Elazığ'ın muhtelif yerlerinde bir süre öğretmenlik yaptı. Daha sonra ilköğretim müfettişi oldu. Milli Eğtiim Bakanlığının çeşitli kademelerinde çalışan Niyazi Yıldırım GENÇOSMANOĞLU MEB Yayımlar Dairesinde Şube Müdürlüğü ve bir süre sonra Devlet Kitapları Müdürlüğü ve Yayımlar Dairesi Başkanlığına atandı. Emekli olduktan sonra Türk Musukisi İstanbul Delet Konservatuarı Genel Sekreterliği, Türk Edebiyatı Vakfı Müdürlüğü ve Doğu Türkistanlılar Vakfının yayın organı olan Doğu Türkistan'ın Sesi dergisinde yayın yönetmeliği yaptı. 21 Ağustos 1992 yılında vefat etti. Türk Dünyasının büyür şairlerinden biridir.Bu milli şairimizin yayınlanmış olan bir çok şiir kitabı vardır.
Bunlardan bazıları;Kopuzdan Ezgiler, Bozkurtların Ruhu, Bozkurtların Destanı, Salur
Kazan Destanı, Genç Osman Destanı, Destanlar Burcu, Malazgirt Destanı, Destanlarda Uyanmak.
Edebi Şahsiyeti:
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu,gençlik yıllarında başladığı şiir sanatını bir delikanlı hevesiyle sürdürürken Nihal Atsız’ın “Bozkurtların Ölümü” adlı romanını okur. Genç bir köy öğretmeni iken okuduğu bu roman, ileride onun şiirinin kaynağını oluşturur. Manzum yazıların hafızalardan daha geç silineceğini düşünen şair, romanı manzum hikâyeye dönüştürmeye çalışır. Nihal Atsız da teşvikiyle çalışmalarına hız verir.
Niyazi Yıldırım’ın şiirleri, bent, kıta ve beyit şeklinde tertip edilmiştir. Serbest nazmı da zaman zaman kullanan şair beyitlerini genellikle gazel tazında yazmıştır.
Türk tarihinde efsaneleşmiş Dede Korkut Hikâyelerinden (Bu hikâyeler 12 tanedir.) bir kaçını manzum olarak yeniden yorumlarken fikirlerini de tarih çerçevesi içine yerleştirir. Dede Korkut üslûbuyla oluşturduğu manzum hikâyeler, eski tarihin yeniden gözden geçirilmesi gibidir. Diğer bir ifadeyle; tarihî şahsiyetler ön plâna çıkarılmış, efsane ve mitolojik motifler yeniden çizilmiştir. Tabiî bu arada uçsuz bucaksız Asya Bozkırları üzerinde vatan kuran alperenler de devleştirilmiştir.
Alp, İslâmiyet öncesi hayatımızın kahramanları; Eren İslâmiyet sonrası hayatımızın bilge kişileridir. Şair kimileri gibi Türk tarihini İslâmiyet’in doğuşuyla başlatmaz, bilâkis İslâmiyet öncesinin Alp’i ile İslâmiyet sonrasının Eren’ini birleştirerek yeni bir terkip oluşturur. Ardından da: “Alperen, maddî ve manevî erdemleri şahsında birleştiren bir insan tipidir.” diyerek onları yüceltir. Bununla da yetinmeyen şair; alperenleri Anadolu’yu doğudan-batıya defalarca kat eden sıradağlara benzetir. “Bu sıra dağlar, Alperen dedelerime ne kadar benziyor. Sırt sırta, omuz omuza yaslanan bu dağlar ve Alperenler ölmüşler, fakat dümdüz toprak değil, ulu ulu dağlar olmuşlar” diyerek yeri sabit tutan dağları Türk’ü ayakta tutan alperenlerin mezar tümseğine benzetir.
Uyan Ey Türkoğlu Er meydanlarından çekilir oldumÇorak iklimlere ekilir oldum Eğilmek bilmezdim bükülür oldum Sürer mi bu gaflet daha kaç sene Uyanıp kendine dönmeyi dene Acımda ne varsa kurudan, yaştan Al Dede Korkut'tan Hacı Bektaş'tan Malazgirt, Tuna, doğ yeni baştan Dilerim Allah'tan bu devran döne Uyan durma uyan, uyumak nene Boşaldın boşaldın dolabilmedin Gidişin o gidiş gelebilmedin Döktüğün kanları alabilmedin Şah damarlarına yapışan kene Sömürür mü seni daha kaç sene Seni aldatmasın batı denilen Onun mayasıdır katı denilen Onun iç yüzüdür kötü denilen Budur öz suyunu sömüren kene Sen uyan, onu da uyandır gene Sen Oğuz Ata'nın has milletisen Sen Son Peygamberin has ümmetisen O seni boğmadan boğ ümmetisen Uyan durma uyan, uyumak nene Kalk, doğrul yerinden, yürü geç öne Medet ummaya gör kızıl surattan Seni mahrum koyar aşktan, murattan Çağla Sakarya'dan kükre Fırat'tan Kara kızıl, sarı sür, topla yine Bunlardır özünü sömüren kene Düşün, kaç parçaya bölmüşler seni Sonsuz bir sahraya salmışlar seni Kanadını kırıp yolmuşlar seni Kalk, doğrul yerinden, yürü geç öne Uyanıp da kendine gelmeyi dene Destanlar yazılır şanına layık Yine de erişmez ününe layık Olusan soyuna, dinine layık Geçer bu gafletin, sürmez çok sene Uyan durma uyan, uyumak nene |
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu |
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle