En Sıcak Konular

ŞEHADETE UÇAN ÇOCUK YİĞİTLER

18 Mart 2014 12:27 tsi
ŞEHADETE UÇAN ÇOCUK YİĞİTLER Çanakkale Zaferi’nin 99. yıldönümü. Türk Milleti’nin yedi düvele karşı verdiği onurlu mücadelenin belki de en anlamlı zaferi. Öyle ki, bu savaşta daha çocuk yaştaki askerler gözlerini kırpmadan şehadete koştular

Şehadete uçan çocuk yiğitler

Bugün Çanakkale Zaferi'nin 99. yıldönümü. Türk Milleti'nin yedi düvele karşı verdiği onurlu mücadelenin belki de en anlamlı zaferi. Öyle ki, bu savaşta daha çocuk yaştaki askerler gözlerini kırpmadan şehadete koştular 

Çanakkale Savaşı'nın üzerinden nerede ise yüzyıla yakın zaman geçti. 2008 yılı içinde Genelkurmay Askeri Arşivi'nde bulunan Çanakkale Savaşı ile ilgili fotoğraf albümleri içinde bulunan bir fotoğraf seçilerek yayınlandı. Üzerinde elle yazılmış olarak 47455 numara yazılmıştı. Ve kısa bir not düşülmüştü el yazısı ile: "Gönüllü Bombacı." Ve hakkında çok kısa bilgiler vardı. "Çanakkale Savaşı'na katılan 13 yaşında gönüllü bombacı" sözleri not düşülmüştü. 
Başına giydiği şapkası Çanakkale Savaşı'na katılan diğer askerlerle aynı idi. Ormanlık bir alanda, ağaçların arasında ve ayakta asker kıyafetini giymiş olarak çekilmişti fotoğrafı. Ayağında manda derisinden çarığa benzer ayakkabısı, dizden aşağısı dar paçalı pantolonu ve askeri üniformaya benzer ceketi… Duygulu bakışları, sağ eli göğsünü tutarken görüntülenmişti. Hakkında fazla bir bilgi de yoktu. Annesi veya babası kimdi, Osmanlı ülkesinin hangi şehrinden veya köyünden gelmişti? Hepsi bir yana, neden gönüllü bombacı olarak yazılmıştı fotoğrafının üzerine.  Gençliğe daha yeni adım atarken, henüz bıyıkları terlememişken çekilmişti fotoğrafı. Kendi isteği ile gönüllü olarak askere geldiği anlaşılıyordu. Bomba eğitimi alarak en ön saflarda düşmana hücum eden ve ölüm tehlikesini her an yaşayan, vatanı uğruna hayatını ortaya koyan isimsiz bir kahramandı o.
Ölüme korkusuzca koşan yiğitler

Çanakkale Savaşı'nın yaşandığı 1915 yılı mart ayından itibaren özellikle 24 Nisan 1915 tarihinden sonra yaz aylarında Gelibolu Yarımadası'nın ucundaki Seddülbahir'den 30 kilometre uzaklıktaki Arıburnu ve Conkbayırı tepelerine kadar olan alanda Osmanlı ordusundaki askerler bir ölüm kalım savaşı veriyordu. Zaman geliyor bir günde hayatlarını kaybeden şehit sayısı 10, 15, 20 bine kadar çıkıyordu. Kumandanlar ve genç askerler ölüme koşarak gidiyordu. Osmanlı ordusunun acil olarak kumandana ve savaşacak askere ihtiyacı vardı. Ülkenin her yerindeki liselerden, medreselerden onbinlerce öğrenci askerlik şubesine koşarak cepheye gidiyordu. 1916 yılı başlarında Çanakkale Savaşı sona ermiş gibi idi. Ve 250.000 civarında Türk askerinin hayatını kaybettiği yazıldı tarih kitaplarına. 
Ülkenin bir yerinden kendi isteği ile gönüllü olarak cepheye savaşmak üzere gelen gönüllü bombacının yaşanmış bir hikayesi mutlaka vardı. Belki o da arkadaşları gibi siperlerin en ön safında hücum esnasında şehit düşmüştü. Onun için özetle "Çanakkale'nin isimsiz kahramanı, 13 yaşındaki gönüllü bombacı" denebilirdi. 
Onun fotoğrafı, sözün bittiği yerde yaşanan ve şehit kanları ile yazılan Çanakkale destanını anlatıyordu. Hiç unutulmamak üzere… 
Onbeşliler şehadete gidiyor

Kulakları çınlatan türkü sözleri; sevinci, özlemi, gözyaşlarını barındırıyordu. 
"Hey onbeşli onbeşli
Tokat yolları taşlı 
Onbeşliler gidiyor 
Kızların Gözü yaşlı." 
Türkünün söylendiği tarih 1915 idi. Çanakkale Savaşı'nın yaşandığı, yüz binlerce askerin cephelerde karşı karşıya geldiği, savaştığı unutulmaz günlerin kısa hikayesi.
Türküdeki Onbeşli sözü, doğum tarihi Rumi 1315 yılını gösteren genç askerlerin seferberlik ile birlikte askere alınmasını anlatıyordu. Miladi karşılığı ise 1899 yılına denk geliyordu. Osmanlı Devleti, Ağustos 1914'te savaşa girdiğinde doğum tarihi 1899 tarihi olanlar bile askere alınmıştı. 
Köydeki evinden ayrılırken annesinin elini öpen, hayır duasını alan bu gençlerin askere gitme anının fotoğrafı da çekilmişti o günlerde. Bir dere kıyısındaki yol boyunca yürüyen askerlerin sağ tarafındaki duvarın üzerinde ellerini duvara dayamış genç bir kız onlara bakıyor halde bir görüntü var. Yakından tanıdığı, zaman zaman buluştuğu, göz göze geldiği "Seni seviyorum" diye mırıldandığı, aşık olduğu genç, hayat arkadaşı ve onun gibi olanlara özlem ve sevgi ile bakışın belgesi idi o fotoğraf. Ayaklarında şalvar, gömlek ve yelekleri ve başlarında bulunan kırmızı fesleri ve bir de sırtlarındaki torbaları ile yürüyor ve yol alıyorlar... Kendileri ile birlikte yürüyenler içinde onları birliklerine teslim edecek kumandanları da var. Uzun bir yürüyüş, günler, haftalar ve aylar da sürebilir. İstikamet neresi ise…
Torbasında nesi var Mehmetçiğin?

Askerlerin torbalarında neler olabilir: İç çamaşırı, çorap, yiyecek olarak da kuru üzüm, incir, yağlı bazlama, biraz şeker.
Çukurova ve Toros dağlarını çevreleyen her yerden, dağlardaki köylerden, ovada bahçeler içinde bulunan evlerden, şehir merkezinden… Askerin o zamanki ismi "nefer" olarak yazılıyordu defterlere. Adana şehir merkezine gelenlerin toplanma yeri şehrin kuzeyinde bağlar ve bahçeler arasındaki tren istasyonu idi. İstasyona düdük çalarak giren kara trenleri ayakta bekleyen yüzlerce ve binlerce asker. Çok geçmedi tren yavaş yavaş istasyona girdi. Vagonların kapılarını aralayan neferler buldukları yerlere oturdular. O kadar fazla asker vardı ki, bir kısmı vagonların üzerine çıktı. Sıra sıra oturdu. Hatta birbiri üzerine yığılırcasına oturmuşlardı. Ve o anın da fotoğrafı çekildi. Çok geçmedi, trenin siren sesi acı acı öttü. Motoru çalıştı, tekerleri döndü. Kara dumanlar saçarak ilerledi ve gözden kayboldu, ufukta kaybolan nokta oldu. Bundan sonrası ise onları bekleyen uzun bir yolculuk idi. Akşam karanlığında Karaisalı'dan Toros dağlarını tünellerden yararak ilerlediler. Çakıt suyu kıyısındaki Belemedik istasyonunda bir süre durdular. Ve yine yola devam ettiler. Bundan sonrası ise Ulukışla, Konya ovası, Afyon üzerinden Balıkesir'e kadar ulaşma. Ve oradan da yaya yürüyerek Çanakkale şehrine ve içinde aynalar bulunan çarşıya ulaşma. Birliğe teslim olup asker tıraşı olanlar, elbiselerini giyip, kumandana verdikleri tekmille silahlı eğitime başlarlar. Sıraya dizilme, yürüme, kumandana selam verme, yerde sürünme, yakın mesafede döğüş teknikleri, silah kullanma gibi… Bir siper içinde veya toprak tabyadaki top başında veya bir tepede bulunan çamlar arasında düşmanı gözetleme…
Ve cephe… Vatan müdafaası. Şehadet… Bu vatan bize böyle emanet edildi, kıymeti biline…

 

Cezmi Yurtsever/Tarihçi-Yazar.



Kaynak: YENİ MESAJ GAZETESİ http://www.yenimesaj.com.tr/?haber,13005408/sehadete-ucan-cocuk-yigitler


Bu haber 1,090 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,374 µs