UYUYAN VATANDAŞ HORLAYAN BASIN
17 Mart 2013 19:57 tsi
Bir ülkede basın, o ülkedeki insanların önünü aydınlatabilirse, yön verebilirse, sorgulamayı ve soru sormayı teşvik edebilirse, asli vazifesini yapıyor demektir.
Uyuyan vatandaş, horlayan basın
Bir ülkede basın, o ülkedeki insanların önünü aydınlatabilirse, yön verebilirse, sorgulamayı ve soru sormayı teşvik edebilirse, asli vazifesini yapıyor demektir. Var oluş sebebine uygun davrandığı söylenebilir. Türkiye örneğini düşününce, basının bu asli vazifesini hemen hemen hiç yerine getir(e)mediğini tespit etmek hiç de zor değildir. Türkiye'de basın, her daim iktidara yakın durmakla, güçle ters düşmemekle birlikte anılır. Birkaç basın yayın organı haricinde genelde bu böyle olmuştur.
Soru sormayan, sorgulamayan, haklı yerine güçlüden yana olan ve hakkı üstün tutmayı kendine dert edinmeyen Türk basını, nabza göre şerbetin, rüzgar nereden eserse oraya savrulmanın bir özetidir. "Patronun işleri" için otoriteye sıcak yaklaşmak ve yakın durmak her daim gerekebilir; dolayısıyla hakiki gerçeklerden ziyade "üfürülen" gerçekler (!) ön plana çıkarılır. Sanal başarı hikayeleri, aslı astarı olmayan pembe tablolar, gerçekle ilgisi olmayan dik (!) duruşlar pompalanır da pompalanır. Ne de olsa, devir iletişim devridir ve insanların zihnini fethetmek küçücük bir algıya bakmaktadır. O algıyı istediği yöne çevirmek de basın için çok da zor değildir artık.
Basının asli görevini yapmaması, topluma giden bilgi akışının da sağlıklı işlememesine neden oluyor. Siyasi otorite (ki sorumluluk mevkiindedir ve toplumu her yaptığından ötürü de hesap verme durumundadır), istediği gündemi belirliyor, istediğini topluma dikte diyor ve gerçekmiş gibi sunabiliyor. Basın, kendisini iktidara göre konumlandırdığından, ne sorguluyor ne de sorular sorabiliyor. Dolayısıyla toplum, doğru bilgiden mahrum kalıyor, gerçeğin kendisine anlatıldığı kadarına razı oluyor.
Mesela, köprü ve otoyolların satışı ihalesi yapılıyor. Basının büyük bölümü, müthiş bir coşkuyla "Cumhuriyet tarihinin en büyük 2. özelleştirmesi" güzellemeleriyle ele alıyor bu satışı. Halbuki, herkes biliyor köprü ve otoyolların resmen "para bastığını". Muhtemelen, herkes bu kadar kazançlı bir ekonomik varlığın neden satıldığını da soruyor kendi kendine. Ancak, basının büyük çoğunluğunun haberlerine yansımıyor bu durum. Meseleyi, en ilgisiz yerinden alıyorlar ve basit bir sorgulamayı bile yapmıyorlar. "En büyük 2. özelleştirme" güzellemesiyle verdikleri satış, kısa bir süre önce "düşük fiyat" gerekçesiyle iptal oluyor. Bundan daha ala bir tekzip olabilir mi bu basına?
Basın, bu işin nedenlerini, niçinlerini sorgulamadığı gibi toplum da sorgulamıyor. Bu noktada, kendisini iktidara göre konumlayan basının başarısından bahsetmek mümkün. Daha doğrusu, basın-yayın özelinde iletişim araçlarının halkı nasıl da oyaladığı, nasıl gereksiz gündemlere boğduğu ve en temel soruları bile sordurmadığı bir anda somutlaşıyor karşımızda. Artık halkın gündeminde ipe sapa gelmez televizyon dizileri, yarışmalar, saçma sapan siyasi tartışmalar, gereksiz polemikler var. Kendisini doğrudan ilgilendiren konuya bile öylesine uzak düşmüş ki, işte bu noktada iktidara ayarlı basının başarısı da olanca açıklığıyla ortada duruyor.
Bir anekdotla bitirelim. Geçenlerde bir vatandaş (ki gazetemizi takip eden birisi değil), milli gelirin nasıl hesaplandığını sormak için aradı. Diğer bütün gazete, televizyonları da aradığını, ancak tatmin edici bir cevap alamadığını söyledi. Sorusunu yanıtlayınca, bizle beraber Cumhuriyet gazetesi ve Bloomberg TV'nin de bu soruya cevap verebildiğini belirtti. Diğerlerinin ise cevaplayamadığını belirterek, bazı çok tanınmış kanallardan birinin "Biz Bakan ne söylerse onu giriyoruz" dediğini aktardı. "Size ilgisiz kişileri bağlamışlardır" desek de, ısrarla öyle olmadığını ve ilgili kişilerle görüştüğünü belirtti.
Burada önemli olan şey, vatandaşın sorusuna cevap alamamasından ziyade (ki basın yayın kuruluşlarında çalışanlar o soruyu cevaplayabilecek yetkinliktedir kanaatindeyim aslen), kafasında soru işareti olan bir vatandaşa yeterince ilgi gösterilmemesidir. Kamuoyunda çok konuşulan konulardan birisi olan milli gelir (ki bir gecede 3 binden 10 bin dolara çıktı hesap oyunlarıyla) konusunda, vatandaşın aklındaki soru işaretine cevap bulmaya çalışmayan basın, tam da iktidara ayarlı bir basındır. Son derece berrak olması gereken bir konunun bile sıradan insanın anlayamayacağı kadar muğlak olması, siyasi iktidarın işine gelebilir, ancak basının da bir ayıbıdır.
Asli vazifesinin yapmayan ve kendisini iktidara göre konumlandırmış olan basın, vatandaşın uyumasına vesile olur. Kendisi ise çoktan horlamaya başlamıştır.
Burak Kıllıoğlu - Milli Gazete
Kaynak: MİLLİ GAZETE http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Uyuyan_vatandas_horlayan_basin/14137#.UUYD1BfxqCk
Bu haber 674 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle