DİNLERARASI DİYALOG İLMİHALİ

14 Eylül 2011 16:44 tsi
Ülkemizde yeni bir ilmihal oluştu. Bu ne mızraklı ilmihal, ne de çok okunan Ömer Nasûhi Bilmen'in ilmihali. Bu 'dinler arası diyalog sürecinde' üretilen ilmihal.

Dinler Arası Diyalog İlmihali 

Ülkemizde yeni bir ilmihal oluştu. Bu ne mızraklı ilmihal, ne de çok okunan Ömer Nasûhi Bilmen'in ilmihali. Bu 'dinler arası diyalog sürecinde' üretilen ilmihal.

Diyalogcu müttefikler tarafından üretilen bu ilmihal itikâdî ve amelî alanda yeni esaslar ihtiva edip, devlet güvencesi altına alınmıştır. Çünkü bunu her hangi bir gerekçeyle eleştirmek suçtur. Takibâtı, dinlenmeyi ve dışlanmayı gerektirir.

Bu ilmihal'e göre 'bir insan hem İsevî hem Müslüman, hem Müslüman hem de İsevî olabilir. Din alanında çok kimlikli olmak geçerlidir.' İletişim ağlarının zaman-mekânı kenetlediği bir dönemde artık tek kimlikli insan yoktur. Bir insan hem Türk hem Alman olduğu gibi, hem Müslüman hem Hıristiyan olabilir. Önemli olan Allah'a, Ahiret gününe inanmak ve amel-i salih yapmaktır.

Çağımızda barışı sağlamak için İsa Mesih'in etrafında birleşmeliyiz. Gelecekten haber veren dini ifadeler insanlığın kurtuluşunu sağlayacak şahsiyetin Meryem'in oğlu İsa olduğunu söylemektedir. Nitekim bu kural, Vatikan'ın kurtuluş üzerine yayımladığı belgede şöyle ifade edilmektedir: 'İslâm, ilahi gelenekten parçalar taşımaktadır. Bu nedenle İslâm'ın mensuplarıyla diyalog kurmalıyız. Fakat kurtuluşun İsa Mesih'e bağlanmakta olduğunu herkesin kabul etmesi gerektiğini bilerek ve söyleyerek.' İki müttefikin geliştirdiği bu kurala bağlı olarak Müslüman olmak için 'Allah'tan başka ilah yoktur' demek yeterlidir. Hz. Muhammed 'Allah'ın kulu ve elçisidir' denilmese de olur. Yeni İlmihal'e göre 'Müslüman olmak için 'Allah'tan başka ilah yoktur' deyip, dünya barışını sağlamak ve kurtuluşa ermek için İsa Mesih'in etrafında buluşmayı kabul etmek gerekmektedir.

Yeni İlmihal'e göre 'din etiketi altında belli devletler adına çalışan Tanrı'nın işçilerini' eleştirmek büyük günahlardandır. Onlar, dinin dışında başka işlerle uğraşsalar, Irak'ın Kuzeyi'nde çeşitli faaliyetler yapıp, terör örgütüyle içli dışlı olsalar da onlar Tanrı'nın kuzularıdır. Onlara 'sizin bu yaptığınızın dinle alakası yoktur' demek, büyük günahtır. Bu günahın affı, diyalogcu müttefiklerin huzurunda günahı itiraf edip, bir daha böyle bir sözü kullanmamaya 'karar verdim' deyip, barış elçisi!!! Olmaya niyet eyledim demekle mümkündür. Dini politik-stratejik amaçları için kullanan misyon şeflerini üzmek şirke yakın günahtır!!!

Osmanlı'nın çöküşünde Fener-Rum Patrikhanesi'nin İngilizlerle işbirliği yaptığını, Milli Mücadele döneminde bizzat Patrik'in Yunan ordusunun yanında yer aldığını, Karadeniz'de masum insanlara saldıran Rum çetelerini desteklediği gibi şeyleri söylemek affı mümkün olmayan günahtır! Yeni İlmihal'e göre bunlar düzmecedir. Hiçbirisi olmamıştır. FRP gece gündüz Tanrı'yı tespih ve takdis eder! 1920-1933 yılları arasında Yunan gizli servisiyle içli dışlı olduğunu ima etmek, Soğuk-Savaş döneminde ABD ve Vatikan ile irtibat içine girerek Türkiye aleyhinde demeçler verdiğini söylemek düzmecenin düzmecesidir. 'Yalan söyleyen tarih utansın.' Böyle şeyler hiç olur mu!!! İsa Mesih'in barış nefesini soluyan Tanrı'nın kuzuları hiç böyle bir şey yapar mı!!! Yeni İlmihal'in bütün kurullarını bağlayan dördüncü kuralı belirtilen şeylerin düzmece olduğunu söylemek, avukat aracılığıyla masumiyet-mağduriyet propagandasını yapıp, desteklemek, bunun aksine görüş ileri süreni 'özgürlük ve diyalog' düşmanı ilan etmektir.

Gerçi CBS'te yayınlanan programda Patrik Türkiye'ye yönelik ağır suçlamalarda bulundu. 'Türk yetkililer, dünyanın en eski Hıristiyan kilisesine baskı uyguluyor' 'Patrikhane dikenli tellerle ve kameralarla çevrili olarak 24 saat korunuyor' gibi laflar etti, ama bunlar dil sürçmesidir. Duygusal anına veya Tanrı ile iletişime girdiği bir anda söylenmiş sembolik şeyler. Bunları büyütmemek lazımdır. Hukuk, çok yönlü ve destekli avukat buna izin vermez. Üstelik diyalog müttefiklerinin olduğu yere servis yapar! Susalım, konuşmalıyım. 'Görüşümüz yok' diyelim.

Şu soruya verilen cevabı işitelim 'bir elimde ayna, bir elimde cımbız, umurumda mı dünya' diyelim. Soru: Neden milyonlarca Hıristiyan'ın lideri olan birinin nüfusunun yüzde 99'u Müslüman olan ülkede yaşamaktadır. Cevap: Çünkü bu ülke Müslüman olmadan önce biz buradaydık, Constantinople Kilisesi'nin kurulmasından beri. Patrik hızını alamıyor, devam ediyor: 'Türkiye'de ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyoruz. Türk vatandaşı olarak tüm haklarımızı yaşadığımızı hissedemiyoruz.' Bu ifade karşısında Muhabir soruyor: Eğer Türkiye'de ikinci sınıf vatandaş gibi muamele görüyorsanız ne işiniz var. Siz Yunansınız ve neden Yunanistan'a gitmiyorsunuz? Patrik bu ilginç soruya tarihi ayağa kaldıran bir cevap veriyor: 'Çünkü ülkemizi seviyoruz. Burada doğduk. Burada ölmek istiyoruz. XVII. yüzyıldan beri bizim misyonumuzun burası olduğunu düşünüyoruz.' Bunların tümü dil sürçmesidir, psikolojik boşalmadır. Yeni İlmihal'e göre 'bunun dışında her hangi bir yorum yapmak, söylenen sözleri gerçek dalaletiyle kabul etmek recmi gerektirecek kadar büyük bir günâhtir.' Susalım, konuşmayalım, taş yiyelim, böyle bir günah işlemeyelim. Bedeli çok ağır. İstersen basında diyalog pozu veren DİB'in başkanına ve Fetva Komisyonu'na müracaat et!

Diyalog müttefikleri başka bir şey söyleyemez. Bazı gazetelerde Akdamar ve Sümela Manastırı'nda düzenlenen ayinler için şu kıyas yer alıyor: 'Bu tablo, harika tablo, Türkiye'nin zenginliği, buna tepki gösterenleri anlamak mümkün değil. Kardeşim görmüyor musun: Bütün Avrupa ülkelerinde camilerimiz var.' Ne diyeceksin, Yeni İlmihal'in kıyas anlayışı böyle. Saygı göstermek lazım. Fakat aklıma bir konu takıldı: Dünyanın hangi ülkesinde Müslümanlar o ülkeyi Kur'ân ülkesi sayıyor. Müslümanlar hangi ülkede 'bu ülkenin şu bölgesi bana ait, devlet kuracağım' diyor? Fakat bunlar; 'Anadolu ikinci İncil ülkesidir. Vaftiz edilmiş topraklardır ve Tanrı'ya aittir. Türkler bu toprakları işgal ederek günah işlemişlerdir Ağrı dağı (Ermeniler Ararat, derler) ve etrafındaki iller Ermenistan topraklarıdır. Karadeniz Pontus Rum toprakları, İstanbul Bizans kenti, yeniden Bizans olacaktır,' gibi sözleri her yerde söylemekte ve bunun mücadelesini verdiklerini açıkça ilan etmektedirler.

Böyle bir ortamda teo-politik anlamı olan yerleri bir gösteri merkezine dönüştüren yöneticiler, aydınlar, din ve imândan bahseden simsarlar müttefikinin ürettiği Yeni İlmihal'e göre İslâm'ın şartı altıdır!!! Bunlardan birisi de teo-politik değeri yüksek olan merkezlerde tarihi sicillerinden hiçbir şekilde pişmanlık duymayan kesimlere gösteri yapacak yerler belirlemek ve hizmete açmaktır. Bundan sonra Hac farizası eda edileceği zaman önce Mekke'ye, sonra FRP'ye, Sümela'ya, Akdamar'a gitmek ruhani, nurani itibara yükselmeye neden olacaktır!!! Ruhani ve nurânî nefesin kutsadığı ilmihal böyle, diyor!

Nadim Macit - Ortadoğu

Kaynak: ORTADOĞU GAZETESİ {http://www.ortadogugazetesi.net/makale.php?makale=dinler-arasi-diyalog-ilmihali&id=9718}

Bu haber 686 defa okundu.