En Sıcak Konular

İRAN'LA DÜŞMANLIĞA GÖTÜREN DIŞ POLİTİKA

27 Eylül 2011 22:56 tsi
İRAN'LA DÜŞMANLIĞA GÖTÜREN DIŞ POLİTİKA Nasıl bir dış politika yürüttüğümüzü anlamak mümkün değil...

İran'la düşmanlığa götüren dış politika

Nasıl bir dış politika yürüttüğümüzü anlamak mümkün değil. Öncelikle "Komşularla sıfır sorun" olarak takdim edildi ve sihirli bir formül gibi her şeyi çözebileceği havası estirildi. Bin bir türlü havalarla Kıbrıs'ta "çözümsüzlük" yerine güya "çözümden" yana olma pozlarına girildi. Halihazırda bağımsız bir devlet varken ve bunun uluslararası camiada tanınması için çaba sarf etmek gerekirken (Batı'nın aleni ikiyüzlülüğü ve çifte standardı da ortadayken), KKTC'yi lağvedip Birleşik Kıbrıs adı altında eski düzene dönmeyi bir "çözüm" gibi önümüze koydular mesela. Bugün, haklı bir şekilde, Filistin devletinin BM tarafından tanınması gerektiğini söyleyen Türkiye, kendi milli davası olan Kıbrıs konusunda neden aynı tavrı göstermiyor sorusu geliyor akla. Sebep, "İsrail'le kriz" kaynaklı bir siyasi rantın olmaması mıdır yoksa?

Annan Planı ile ilgili yapılan referandumda Birleşik Kıbrıs devleti lehinde bir kampanya yürüten Türkiye, Kuzey Kıbrıs'ta "Yes be annem" sloganıyla yüzde 65 oranındaki "evet" oyunun çıkmasında da önemli bir rol üstlendi. Allah'a şükür, Rumlar belki ilk kez hayırlı bir icraat gerçekleştirdiler de, "hayır" oyu vererek Annan Planı'na geçit vermediler. O günlerde, Annan Planı'na karşı çıkan birisinin "çözümsüzlük taraftarı" veya "statükocu" olarak damgalanması vaka-i adiyedendi. Aradan geçen yaklaşık 7 senede anlı şanlı dış siyasetimizin geldiği nokta, o gün "çözümsüzlük" dedikleri noktanın ta kendisidir. Bu nasıl bir vizyon ve öngörüyse artık, gerisini siz düşünün.

Obama'nın Nisan 2009'daki ziyaretinden sonra bir anda gelen ilhamla girişilen Kürt açılımı ve o gazla devreye sokulmaya çalışılan Ermeni açılımı da "pro-aktif" dış siyasetimizle bağlantılı girişimlerdi. Hatta, Ermenistan'la yapılan milli maçta "sıfır sorun" ve "çözüm uğruna kırmızı çizgi falan dinlemeyen" dış politikamız öylesine başarılı oldu ki, Ermenistan'daki maçta Türk taraftarlara üzerinde Ermenice "Soykırımı tanıyorum" yazan tişörtler giydirildi (kimsenin ruhu duymadı) ve bu olay tabii ki basına fazlaca yansımadı. Herkes, kendi milli davasını savunurken, Türkiye manasız bir "kırmızı çizgileri silme" girişkenliğine tutuldu birden bire.

Bu kırmızı çizgilerden bir tanesi de Kuzey Irak ile ilgiliydi hatırlanacağı üzere. Bölgede yapay bir oluşuma izin vermemekti Türkiye'nin hassas noktası. Böylesi bir oluşum (elbette ki dış kaynaklardan beslenen), Türkiye içindeki ayrılıkçı unsurların da cesaret ve zemin kazanmasına sebep olur kaygısıyla çizilen bu "kırmızı çizgiler" de silindi. Bugün, federasyon özerklik, sivil itaatsizlik, şehrin göbeğinde terörist anmaları, terör örgütünün kutsanması vs. gibi şeyler toplum tarafından kanıksandı. Muhtemel bir ayrılıkçı hareket, belki de beklendiği gibi bir tepkiye bile sebep olmayacak bu ülkede. Şark Meselesini 100 sene önce yarım bırakan Batı, İslam coğrafyasını tarumar ederken bundan Türkiye de nasibini alacak demektir bu.

Arap Baharı olarak adlandırılan hadiselere ilk etapta temkinli yaklaşıp, sonradan Batı ittifakıyla aynı argümanları savunmak, küresel güçlerin devamlı duyduğumuz masalları olan "demokrasi, insan hakları, özgürlük gelecek" sloganlarını yinelemek şeklen bir "ağabeylik" olarak gözükebilir. İslam coğrafyasının yeniden şekillendirilmesi projelerine ses çıkarmayıp, Medeniyetler İttifakı eşbaşkanlığıyla övünmek, Batı'dan farklı hiçbir şey söylemeden Arap dünyasının lideri pozlarına yatmak da kitleleri oyalamaya vesile olur sadece. Ortada duran şey, İsrail ile kriz görüntüsü perdesinin gerisinde cereyan eden İran'a karşı Füze Kalkanı projesinin üssü, Batı'nın argümanlarını savunan bir "Truva atı" ve küresel güçlerin sömürü çarklarını devam ettirmekte faydalanacakları bir "rol model" olmaktır sadece.

İran'ın, zaman zaman sertleşen tondaki uyarılarına rağmen Füze Kalkanı ile ilgili Batı'ya teslimiyetten vazgeçmemek, NATO'nun ve İsrail'in güvenliği uğruna (devamlı tu kaka edilen, ancak küresel güçlere karşı işbirliğine ihtiyaç duyulan) İran'ı karşımıza almakla eşdeğerdir. İslam ülkeleri birbirleriyle işbirliği ve dayanışma içinde olmadan emperyalizmin kanlı çarklarına karşı duramazlar. Batı medeniyetinin bilinçaltında İslam, daima yok edilmesi gereken bir düşmandır ve işbirliğine girmeleri de olsa olsa konjonktür gereğidir.

Tavır ve strateji belirleme, öngörüde bulunma anlamında devamlı sınıfta kalan dış politikamız, sahte bir "bölgenin ağabeyi" pozlarının arkasına saklanmak istiyorsa kendi bileceği bir şeydir. Dışarıda ağa kesilip, içeride kendi vatandaşının, personelinin, memurunun can güvenliğini sağlayamayan bir yapı, nasıl olur da liderlik iddiasında bulunabilir? Dün "ak" dediğine bugün "kara" demek (bkz. Suriye, Libya örnekleri, Kıbrıs meselesi vs) dışında herhangi bir icraatı olmayan, tutarsız, kafası karışık bir portre vardır karşımızda. Öylesine Batı'ya teslim  olmuş vaziyette ki, göz göre göre ve İran'ın uyarılarına rağmen Füze Kalkanı ve İsrail'in güvenliği uğruna İran'ı karşımıza alacağız. Daha önceden de yazmıştık. Sayın Bakan, 25 sene önce İlim ve Sanat'taki yazısında Batılı güçlerin Ortadoğu'nun İslami karakterini hedef alacaklarını, bunun Batı için olmazsa olmaz olduğunu yazmıştı. Bugün, nasıl olup da bunu inkar noktasına gelmiştir? Hangi saikler değişmiştir? Asıl sorulması gereken soru budur.

Bir de şöyle bir şey var ki, bugün gelinen noktada Siyonizm, Büyük Ortadoğu projesi ve İkinci İsrail gibi kelimeler artık solcuların ağzından çıkıyor. Güce, şana, şöhrete, prestije kavuşan Müslümanlar ise "hepsi birer paranoya" havalarında seslerini çıkarmıyorlar ve küresel sisteme gün geçtikçe daha da güzel entegre oluyorlar. Olaya bir de bu açıdan bakmak lazım.

 

Burak Kıllıoğlu - Milli Gazete

 

Kaynak: MİLLİ GAZETE {http://www.milligazete.com.tr/makale/iran-la-dusmanliga-goturen-dis-politika-217037.htm}



Bu haber 641 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,497 µs