En Sıcak Konular

ESİR ŞEHRİN FEDAİLERİ VE KALPAKLILAR

27 Haziran 2011 10:04 tsi
ESİR ŞEHRİN FEDAİLERİ VE KALPAKLILAR 1919 yılı Temmuz ayına gelinmişti. Harbiye Nezareti'ndeki genç zabitler olan biteni, olacakları anlayabilmek için tetikteydiler. Sadrazam Damat Ferit, Ali Kemal'i Dahiliye Nazırlığı'na getirmişti

Esir Şehrin Fedaileri ve Kalpaklılar...

1919 yılı Temmuz ayına gelinmişti. Harbiye Nezareti'ndeki genç zabitler olan biteni, olacakları anlayabilmek için tetikteydiler. Sadrazam Damat Ferit, Ali Kemal'i Dahiliye Nazırlığı'na getirmişti.

Esir İstanbul'un gecelerinden birisi yaşanmakta. Dahiliye Nezareti'ndeki ser komiser Ali ile Harbiye Nezareti'ndeki Teğmen Mesut Şehremini'de oturmakta olan Serezli Ahmet Niyazi'nin kapısını çaldıklarında öfkeli halde kapının açılmasını beklediler. Yüzbaşı Dayı Maksut, Doktor Fahri, İstanbul'da vazifede bulunan Balıkçı Salih Reis, Bahriye Yüzbaşısı İsmail Hakkı birden davrandılar. "...Kötü haber..." dedi Dayı Maksut.

Teğmen Mesut, "...Anadolu'daki Mustafa Kemal Paşa'nın tevkifine karar vermekteler. Dahiliye Nezareti'nde hazırlıklar yapılmaktaymış, valilere de haberler gitmiş. Harbiye Nezareti'nde de mühim şifreler gidip gelmekte..."

"HABER DOĞRU ÇIKTI"...

Doktor Fahri, "...Demekki Nigar Hanım ile Nihat Hala'nın aldıkları haberler doğru imiş. Mustafa Kemal Paşa'ya bu ihtimal şifrelenmişti... Şimdi vaziyet ne olacak?..." Balıkçı Salih Reis, öfke ile atıldı söze, "...Mustafa Kemal Paşa'nın gidişinden önce yaptığımız teşkilat emre hazırdır. Tevkifatın vukuunda icabı halinde Sadrazamlığı baskına uğratmak mümkündür. Semt teşkilatlarını da ateşte tutmaktayız..." Ve o gece son karar verildi. Mustafa Kemal Paşa tevkif edilirse Sadrazamlık yangın yerine döndürülecekti.

"BOZ KALPAK GETİRDİM"...

Teşkilat-ı Mahsusa'cılar artık ateş üstünde. Öfkeli bekleyiş. Sokaklar bilindiği gibi. Yaralı askerler, kimisinin bir kolu kimisinin bir bacağı kalmış sayısız cephelerde. Çıplak ayaklı şehit çocukları. Kalpakçı Ali elinde kocaman bir paketle vardı Dayı Maksut'un yanına. Kocaman paketi açtı. "...Duymuşum ki Anadolu'da artık kalpaklar vaktidir. Mustafa Kemal Paşamıza da bir kalpak hazırlamışım. İpek astarı dualıdır. Ötekiler de arzusuna göre icab edenlere ulaştırılır..." Yüzbaşı Dayı Maksut, Teğmen Mesut'a döndü, "...Sen ötesi gün Mustafa Kemal Paşa'nın yanına varmak için yola koyulacaksın. Kalpakları ulaştırırsın..." Teğmen Mesut çocuklar gibi sevindi... Ve Anadolu'da kalpaklılar zamanı...

"NE DEMEK KUVVAYI MİLLİYE"...

Harbiye Nazırı Şevket Turgut Paşa'nın emir subayı İtilaf Devletleri generallerinin gelmekte olduğunu haber verince Şevket Turgut Paşa "...Geleceklerini tahmin etmiştim..." diye söylendi. Biraz sonra İtilaf Devletleri generalleri Şevket Turgut Paşa'nın karşısında öfke ile sormaktaydılar, "...Ne demek oluyor Anadolu'daki Kuvvayı Milliyeciler? Her tarafta hareket halindeler isyan hareketi. İtilaf Fırkacılar bize bunların isyancı olduklarını bildirmekteler. Derhal tedbir alınması icab etmez mi?" Şevket Turgut Paşa "...Kuvvayı Milliye adına daha çok duymanız zamanları gelecek. Eğer imkanınız varsa siz tedbir alınız. Ama Anadolu dağları çetindir..." Konuşma bitmişti. Yaver gece yarısı buluştuğu Yüzbaşı Giritli Enver'e bunları tek tek anlatmıştı. Ve o gün Şevket Turgut Paşa istifasını sadrazamlığa göndermişti.

SELVİNAZ'IN SİLAHI...

Nihat Hala, Nigar Hanımla beraber Ayazma'daki konağının kapısından girdiğinde Selvinaz gölgelikte oturmuş mahzende çıkardığı bir küçük tabanca ile meşguldü. Mahzende saklanan silahların hepsi dolu olurdu. Nihat Hala telaşla Selvinaz'ın yanına koştu. Soran gözlerle baktı Selvinaz'a. Ne yapıyorsun der gibisinden. Selvinaz boynunu büktü. Nihat Hala'nın bakışı değişmemişti. Selvinaz suç üstü yakalanmış bir çocuk masumiyeti ile, "...Hep diyorlar ki memleket meselesi var sevdaya zaman yok demedi mi Faruk bey. Düşman gelmiş oturmuş. Memleket meselesi var. Düşmana karşı silah icab etmez mi hala? Eder. Benden iyi bilirsin ki eder. İşte aldım silahı mahzenden bakarım nasıldır?" Nigar Hanım da yanlarına gelmişti. Anladı vaziyeti. Selvinaz vermedi silahı. Ve "...Bellemeliyim ben de bu silah nasıl atar? İcab ederse bende üstüme olan vazifeyi yaparım. Lakin öğrenmem icab eder bu silah nasıl ateş alır. Belkim bakarsınız yarın cepheye gitmek vazifesi bize de düşer. E o zaman bunun bilmemden ne yaparım cephede?" Nigar Hanım, Selvinaz'a öğretti Nihat Hala ile birlikte nasıl kullanılır o silah...

"YOL VER YÜZBAŞIM"...

Kehribar Ali yanına Deli Ömer, Deli Zeybek, Kör çavuş ile birlikte Yüzbaşı Dayı Maksut'un odasına girdi. Öyle hışımlıydı ki kapıyı da vurmamıştı. Balıkçı Salih Reis'in kaşları çatıldı. Rumelili Deli Ömer Kehribar'ın kulağına yavaşça "...Eyvah ki Reis'in kaşları çatıldı..." dedi. Kehribar Ali'nin öfkesi ateş gibi. Durmadı elindeki gazeteyi koydu Yüzbaşı Dayı Maksut'un masasına "...Bakın ne yazmış bu Ali Kemal ile Refii Cevat denilen herifler Kuvvayı Milliye'ye sövmekteler nerde ise... Kemal Paşamız da tevkif edilip mahpushaneye konmalıymış... Lakin ben duramam aç yolumuzu görelim hesabı..." Rumelili Deli Ömer, tasdikledi onu. "...He ya açın yolumuzu icabını yapalım..." Deli Zeybek atıldı, "...Yetti gayrı. Ben bunları kaldırırdım ya Çakırcalı Efemiz dağlarına lakin izin isterim izin..." Kör çavuş duramadı. "Kurbanınız olayım Yüzbaşım aç yolumuzu..."

"REZİLLİK GÖRÜLMELİ"...

Doktor Fahri dinledi sabırla. Balıkçı Salih Reis'e baktı. Kehribar Ali'ye "...Şimdi, desek ki açtık yolunuzu tamam. İcabı yapılır tez vakitte. Lakin Mustafa Kemal Paşamız emir vermedi ki bırakın millet görsün rezilliklerini, görsünler bunları. Dokunmak yok demedi mi... Bırakın vakti zamanı geldiğinde bunlar kimin yüzüne nasıl bakarlar. Yolunuzu açsak iş tamam. Lakin milletin bunları görmesi daha da evladır. Millet anlasınki kim kimden tarafadır.Benim deli çocuklarım şimdi anladınız mı?" Kehribar Ali, "Doğrusunuz. Lakin bilirsiniz biz bu işin siyasetini bilmeyiz. İcabı geldiğinde vurup yarıp çıkarız. Öfke ile geldik huzurlarınıza af ola... Velakin biz de böyleyiz işte ne yapalım memleket meselesi oldu mu öyle olmaktayız..."

FERMAN ONDA İDİ LAKİN...

Deli Zeybek atıldı söze, bizim efeler demişlerdir ki "Ferman padişahınsa dağlar bizimdir" demişlerdir ya. İşte o misal ferman şimdi padişahtadır.. Yedi Düveldedir, Sadrazamdadır. Lakin işte ferman yine bizdedir. Ve gayrı fermanı biz yazarız. Yazamaz artık ferman yedi düvel. Bir de vakit gelse de biz de atsak kendimizi Anadolu'ya..." Dayı Maksut cevapladı, "...Az durun Kocaeli'ne çıkacağız..."

Esir şehirler zamanları, sürüp gitmekte ve lakin Kalpaklar da artık başlarda. Hesap görüle... *

 

Taylan Sorgun - Ortadoğu**   

 

*[Esir Şehrin Fedaileri - Taylan Sorgun- Destek Medya Yayınları -500 sayfa .....Mondros Teslimiyeti'nin Esir İstanbul'u. Büyük kulüplerde eğlenceler, Türk mahallelerinde yaslar... Cephelerdeki şehitlerden söz etmeler ve duvardaki şehit olmuşların fotoğrafları... Bir yanda çöküş ve çürümüşlük, öte yanda yeni hayaller... İstanbul'da teşkilatlanma çalışmalarını yapan Mustafa Kemal Paşa o gün akşam üzeri, İttihat ve Terakki'nin zamanın önde gelen isimlerinden Sapancalı Hakkı Bey ile Pera Palas Oteli salonlarında buluşmuşlardı. Konuşmalar sabahın ilk ışıklarına kadar sürdü. Fethi Bey ve Sapancalı Hakkı, Mustafa Kemal Paşa'nın bir büyük tarih yolculuğuna çıkacağını anlamışlardı. Bu sözler o zamanlar sanki bir parola olmuştu. İstanbul teşkilatlanıyordu. Mustafa Kemal Paşa İstanbul Kuvvası'nı kurduruyordu. Başındakilerden birisi Yüzbaşı Dayı Maksut'tu. O sırada Dayı Maksut'un yanında bulunan Binbaşı Salih Bey, Gümüş Kabze Reşit gittikten sonra tek bir şey söyledi: 'Vatan evladı.' Yüzbaşı Dayı Maksut, heyeti Mustafa Kemal Paşa'ya götürdü. Gece vaktiydi. Gizlice gittiler; çünkü İtilaf Devletleri'nin istihbaratlarının takipleri vardı. Heyet Mustafa Kemal Paşa ile uzun uzun konuştu ve sonunda 'Sizin emrinizdeyiz' demişlerdi. Gecenin geç vakti. Bahçe kapısındaki çan işaret verir gibi üç defa aralıklarla çaldı. Dr. Münir gelenlerin yabancı olmadığını anladı. Kapıyı açtırdı. Gelenler Balıkçı Salih Reis, Rumelili Deli Ömer, Kehribar Ali ve Zeybek'ti. Yeni vazife verileceği için çağrılmışlardı. Yanlarında kolundan kan sızan bir başkası da vardı.İstanbul'un ünlü otellerinden Kroker, Yedi Düvel komutanlığının karargahı olmuştu. Balıkçı Salih Reis oraya bir baskın vermeye karar vermişti.

Taylan Sorgun'un Kaleminden Daha Önce Hiç Bilinmeyen Yönleriyle Mustafa Kemal'in Anadolu'ya Geçmeden Önce İstanbul'daki Gizli Teşkilatlanması Ve O Günlerin Hiç Bilinemeyen Mücadeleleri.... (Tanıtım Bülteninden) ]

 

 

**Kaynak. ORTADOĞU GAZETESİ {http://www.ortadogugazetesi.net/makale.php?id=9333}    
 



Bu haber 1,859 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,265 µs