En Sıcak Konular

TÖKEZLEMEK

31 Mart 2010 11:26 tsi
TÖKEZLEMEK Ömer Hoca zamanımızın profesörlerindendi. Onu çok az kişi tanıdı. Çoğu onu sadece Fransa’nın güneyinde bir peynir fabrikasında çalışıyor sandı.

Tökezlemek

«Rüzgârın çıkardığı sesi, küçük bir çocuğun gözlerindeki derinliği,
iftira ile oğlu tutuklanan bir annenin çarpan yüreğini,
tekel işçisinin, öğretmenin, çiftçinin, fakirin, öğrencinin düşünce zenginliğini
herhangi bir şekilde cebinden parası çalınan bir işçinin küreğini ve alın terini,
bir subayın hizmetlerini, kıymetini, bilgisini, vatanseverliğini iyi okumak gerekir. »

   
 
Ömer Hoca zamanımızın profesörlerindendi. Onu çok az kişi tanıdı. Çoğu onu sadece Fransa’nın güneyinde bir peynir fabrikasında çalışıyor sandı. O uzun süre bir ayağı Mekke’de bir ayağı da filan kişinin yüreğinde çevresini aydınlattı.  O mendilini, ülkemizde oğulları şehit olan  anaların gözyaşlarını silmek için taşıdı... Bakmakla görmek arasında binlerce fark var derler ya büyüklerimiz, o bakarken gördüklerini bir kelimenin içine sığıştırarak bize takdim etti. Biz ise onun söylediklerini hiç anlamadık.
 
Hakan onunla tanışmak için Paris’den yola çıktı. Amacı ondan ders almaktı. Altında aracı olmasına rağmen zor buldu evini. Ömer Hoca ona: «Geleceğini biliyordum, dedi. Ve ekledi : «Adın Hakan...»
Sonra çantasından iki siyah kağıt çıkararak : «Sen hayatın ve gerçeklerin dışında kalmışsın... İçin ve dışın bu iki kağıt gibi simsiyah...»
Hakan şaşırdı? «Bunları neye dayanarak söylüyorsunuz?» dedi.
Ömer Hoca : «Tanımadığın bir eve geldiğinin farkında değilsin… Yani çok yakınlık duyduğun insanlara göre ben bir yabancıyım… Biliyorsun bir anne 9 ay karnında şekillendirdikten sonra çocuğunu doğurur ve annelik unvanını alır. O annelik üniversitesinden mezun olduğunu çocuğuna gösterdiği sevgiyle ve ilgiyle ispatlar. Bir insanı ziyaret etmek ya da bir şeyi savunmak için önceden onun hakkında bilgi sahibi olmak gerekir.»
Hakan :  «Efendim Paris’e doktora çalışmaları yapmak için geldim. Şu an iktidarda olan bizim partinin genel başkanından adınızı duymuştum. Bana “biz ondan faydalanamadık… mutlaka görüş” dediler. »
Ömer Hoca :  «Bahsettiğin insanlarla benim hiç ilişkim yok... Onları kendime yakın da bulmuyorum.  Ben sırtımda kambur değil Allah’a karşı sorumluluk taşıyorum. Gölgeler beyin ve inanç taşımazlar.»
Hakan :  «Zannedersem  sorumluluklardan bahsediyorsunuz?»
Ömer Hoca :  «Bana hocalarımdan biri sık  sık  kirli siyasetten elini çek… Bir partinin maşası veya maşaların maşası olma. Dini kullanarak kendilerine çıkar sağlayanlardan uzak dur! Hainlerle ilişki kurma. Dostluğa kapılarını aç. İnsanları Allah için sev.  Kahramanları kucakla... Atatürk’ü hayırla an...  Ordumuzla öğün... İnancına sahip çık... Anana ve babana itaat et. Büyüklerine saygı göster, küçüklerini sev. Düşmanlıklardan medet umma… Düşmanlara güvenme ! Hata tekrarları insanları çıkmaza götürür... Oylarını verirken nereye ve kimlere verdiğine dikkat et, derdi.
Biz ne yazık ki bulunduğumuz yeri, kendi kimliğimizi, bizi etkileyenlerin kişiliklerini ve niyetlerini bilmiyoruz. Bak dün insanlara zulüm yapanların kurduğu tezgâhlarda bugün senin bahsettiğin insanlar zulüm yapıyorlar… Dün veya bugün zulme uğrayanların kabahatleri ne? Öncekilere solcu diyorlardı, bugünkülere sağcı diyorlar.  Bir fark var aralarında; öncekiler bugünküler gibi dışa bağımlı ve maşa değillerdi. Ülkemizin bugünkü kadar bağımsızlığı ve  bütünlüğü tehlikede değildi. Irak’ta Müslüman kanı döken askerlere dua etmek gibi çelişkili yaklaşımlar onların akıllarından bile geçmemişti. Filistin’de kan döken askerlere dua edenlerle işbirliği yapmamışlardı. Topraklarımız, zenginliklerimiz, fabrikalarımız, stratejik kurumlarımız yabancılara peşkeş çekilmemişti. O zamanlarda bugünkü gibi yolsuzluklar ve hırsızlıklar yapılmamıştı.  Emperyalist ülkelerden icazet alınarak, eşgüdüm başkanlığı yapılarak, ülkemizin ve milletimizin bütünlüğünü  tehdit eden, devletimizi parçalamaya yönelik kararlara imza atılmamıştı.

Sana kırk gün süre veriyorum. Git, partimiz dediğin o çirkin tezgâhtaki sevgi ve inanç taşımayan, milleti fakirleştirirken kendilerini ya da yakınlarını zengin eden, istismarlardan başka dayanakları kalmayan insanları incele! Onlardan ve onların şerlerinden uzak durarak içini temizle, özünü beyazlat sonra uygun görüyorsan veya ihtiyaç duyuyorsan buraya gel. Haksızlığa sırt dayamak, zulme çanaklık yapmak, masum kalpleri kırmak, emperyalist ülkelerin çıkarları için kendi ülkesini parçalamak, duyarlılıkları kurutmak gibi görevlerle yola çıkanlar iflah olmazlar. Onlar ne zaman tökezlerlerse,  o zaman onları ayağa kaldıracak bir tek kişiyi dahi ortalıkta göremiyeceksin. Zincirlenen basiretlerle, çökertilen değerlerle, acıları, sıkıntıları göğüslemek mümkün değil... İnsan Allah’a yakınlaştığı ölçüde sevgi taşır, ülkesine, bayrağına, dinine ve  milletine sahip çıkar,  üslubu yumuşar, davranışları kontrollü, sözleri ahenkli olur. »
 
Hakan Ömer Hoca’nın sözlerinden oldukça etkilenmişti. İçinde sorular bulunan defterini çantasına koydu. Ve «Allahaısmarladık» diyerek oradan ayrıldı. Duydukları uzun süre kulaklarında akislendi. Ve her insana bir «Ömer Hoca lâzım» diye düşündü. 
 
Doktora tezi olarak :  «İnsanın siyaset, siyasetin de insan üzerindeki etkisi» konusunu seçti. Bu konu Fransız Profesör Lévi’nin de dikkatini çekti. Ömer Hoca’nın yaptığı konuşmalardan etkilenerek,  «insanın, siyaset üzerinde daha etkili olabileceğini» savundu. «İnsanları yargılayan, sorgulayan, aşağılayan bir siyaset, dine de inanca da darbe vurur.» «Körü körüne siyasetin kontrolüne veya etki alanına girmek yerine siyasete yön vererek akla, iradeye, duyarlılığa işlerlik kazandırmak hizmeti, dostluğu, kardeşliği ve dayanışmayı pekiştirir. Bunun aksini düşünmek bile istemiyorum.» başlıkları altında görüşlerini aksettirdi.
 
Tezin bir başka yönünü incelemek için de Türkiye’ye gitti. Önce halkla ilişki kurdu. Yüzlerce kişinin sorunlarını dinledi. Babaları veya amcaları iftira ile Ergenekon’cu diye diye tutuklanan vatanseverin çocuklarının ve akrabalarının iş ararken, iş takibi yaparken nelerle karşılaştıklarını tespit etti. Adeta küçük beyinlerin soyadı benzerliğinden terörist damgasıyla damgalanarak , tacizi andıran sorgu, itham ve baskılarla karşılaştıklarını öğrendi. İktidar partisine destek olmayanların ne hallere düştüklerine bizzat şahit oldu. Makam, para ve çıkar  için insanların en yakınlarına dahi kaba, sinsi, ahlâka ters, dine aykırı davranışlar içerisine girdiklerini gördü. Milli iradeyi hiçe saymak, yargıyı ele geçirmek, dilediklerini tutuklatmak, istedikleri kişileri yüceltmek veya bitirmek gibi bir tavırlar içinde olan iktidar partisine ram olanların, bu partiye bağlılıklarını göstermek için zulüm çarkı, iftira müessesesi gibi bir göreve soyunduklarını ibretle izledi. Bu araştırmalarından sonra 287 koruması  Olan Başbakan’la ve bakanlarla görüşmeler yaptı. Onlara, karşılaştıklarını da ileterek «yanlış ve tehlikeli yolda» olduklarını hatırlattı. «İstediklerini yargılamak, dilediklerini aklamak gibi krallara mahsus usullerle kendilerini yetkilendirmek isteyenlerin demokrasiye, cumhuriyete ve insan haklarına saygılı olamayacaklarını vurguladı.  Devletin yüce menfaatlerini kişisel çıkarları ve saltanatları için heba etmek isteyen bu kişilerin kendi dokunulmazlıklarının kaldırılması ve güvenilirlik sergilemeleri gerekirken Genel Kurmay Başkanlarını ve kuvvet komutanlarını yargılama ve yargılatma yetkisini istemeleri iyi niyetle, vatanseverlikle asla bağdaşmaz. Dinî hassasiyetlerden uzaklaşılarak dindar gözükmenin yanlışlığı yanında milli unsurlara düşmanlık yaparak Peygamber sevgisinden bahsedilemeyeceğini» söyledi. Çok geçmeden polisler onu babaevine yaptıkları baskınla  terörist damgası vurarak tutukladılar.
Tutuklu olduğu sırada polislerin Müslüman oldukları ilân edilmelerine rağmen namaz dahi kılmadıklarını gördü.

Oldukça yorgun düşmüştü. Gözyaşlarını tutamıyordu. Tahta bir sandalye üzerinde uyuklarken rüyasında Ömer Hoca’yı gördü. O : «Bak dindar dediğin adamlar çıkar damarlarına bastığın zaman seni cezalandırmak istediler. Şerri ve gerçekleri tanımak için eğitim gerekir… Şartlandırılan insanların iyiyi ve kötüyü ayırt etmeleri güçleşir. Paraya, makama, taltife, alkışa tapanlar Allah’ı unuturlar.  Kul hakkı kişiye taşıyamayacağı ağırlık  yükler. Üzülme sabahleyin kurtulacaksın.» dedi.
Uyanır uyanmaz kalbi sevinçle doldu. Ama annesinin üzüntüden kalp krizi geçirerek öldüğünü duydu.  Sabahleyin mahkemeye çıkarıldı ve suçsuz görülerek serbest bırakıldı. Ağlayarak kendi kendine : «Ben beraat ettim,  ama annem adaletsiz bir şekilde idam cezasına çarptırıldı !» dedi.
 
Annesinin cenazesinin kaldırılmasından sonra,  yakınlarıyla vedalaşarak tekrar Fransa’ya döndü. Bütün tespitlerini yazarak, tezini tamamladı. Ve belirtilen günde teslim etti. Bir kaç gün sonra tezi başarılı görüldü ve doktor unvanını aldı. Bir hafta sonra tekrar Ömer Hoca ile görüşmek üzere yola koyuldu. Yolda annesini hatırlayarak sık sık ağladı.

Ömer Hoca onu güler yüzle karşıladı. Ona çantasından iki beyaz kağıt çıkardı.  «Hakan, şu  an senin için ve dışın bembeyaz... İçi ve dışı kara olan insanlardan uzak durmanın bir sonucu bu! » dedi. Orada bir ay kaldı. İnsan olmanın kurallarını ve sorumluluklarını bütün yönleriyle öğrendi.  Sütü beyazlatan, çiçeklere farklı renk ve özellikler veren kudrete bakışı tamamıyla değişmişti. Hırs sahiplerinin inancı, siyaseti, ticareti nasıl yozlaştırdıklarına dair düşüncelerle farklı bir kişiliğe girdi. Adeta kabuk değiştirmişti.
 
Paris, 27.03.2010

Selam ve sevgilerimle.
 
Üzeyir Lokman ÇAYCI

Concepteur industriel - Architecte d'intérieur
İç Mimar – Endüstri Tasarımcısı
55, rue Louise Michel
78711 Mantes la Ville
FRANCE
 
 
uzeyir.cayci@free.fr



Bu haber 1,217 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,521 µs