En Sıcak Konular

BAĞIRSAKLARI BOŞALTMAK!

27 Şubat 2010 12:13 tsi
BAĞIRSAKLARI BOŞALTMAK! İlk "Ergenekon" dalgalarında bazı yazar ve yorumcular, Türkiye’nin çetelerden temizlendiği ve her şeyin hukuki olduğu anlamında, “Sistem temizleniyor, Türkiye bağırsaklarını boşaltıyor” diye yazarlardı.

Bağırsakları boşaltmak!

İLK Ergenekon dalgalarında bazı yazar ve yorumcular, Türkiye’nin çetelerden temizlendiği ve her şeyin hukuki olduğu anlamında, “Sistem temizleniyor, Türkiye bağırsaklarını boşaltıyor” diye yazarlardı. Bu laf çok tutmuş epey popüler olmuştu. Şimdi unutuldu. Kimse şu son gözaltılarda bu ve buna benzer laflar kullanmadı. Zira, artık olayların hukuki gelişmeler ve bir organize hadisenin ortaya çıkarılmasından çok, siyasi mücadele olduğunu herkes biliyor. Herkes az çok olayların “temizlik” amaçlı değil, devleti ele geçirme hedefli olduğunun farkında. Dolayısı ile de hukuka uygunluk veya adalet değil, güçlü olmak esas. Statükoyu değiştirmekten ziyade iktidarın aslında statükoyu ele geçirme peşinde olduğu çok bariz artık. İş devleti yönetmekten, devlete sahip olmaya dönüştü, darbe iddiaları da işin bahanesi oldu. Bu durumda da “bağırsakları temizlemek”, “demokratikleşme sancıları” teraneleri palavradan ibaret kalıyor, kimse kullanmıyor.

Enaniyeti yenmek!
KARI - koca, uzun yıllar belli bir kaderi paylaşmışların veya ortakların kavgasında konu ne olursa olsun gerçek sorun gururdur. Gurur ve duygusal sorunlar aşılamadığı sürece uzlaşma temin edilemez. Mevcut çekişmeyi ben biraz bu duruma benzetiyorum. Enaniyet, devlet yönetiminde son derece tehlikeli. Çeşitli nedenlerle askere düşman 3-5 zımpırın, “Valla helal olsun, yine paşaları iyi hırpaladınız” yağcılığı buna sebep olmamalı. Tamam benzer tavrı “karşı taraf” da gösteriyor, ama Ebebali’nin Osman Gazi’ye vasiyeti diye bilinen, “Ey Oğul! Beysin! Bundan sonra...” diye başlayan ünlü nasihatında olduğu gibi, öfke ve eleştirinin muhalefete, hoşgörü ve bağışlamanın iktidara ait olması gerekmez mi? Tabi devleti ele geçirme mücadelesi yoksa iyi niyet söz konusu olabilir. Amaç devleti ele geçirme, yarış güç yarışı olunca “darbe” ve “demokrasi” gerçekte kimin umurunda?
Demek istediğim, savcıların raporlu olduğu bir dönemde evleri aranarak adi bir suçlu gibi götürülen komutanların, -ki yaklaşık 45 yıllarını Orduya şerefle vermişlerdi hafta sonuna kadar süründürüp “delilleri yok etmeleri söz konusu olamaz” gerekçesi ile serbest bırakılmaları hem rezalet hem de ekonomi için çok büyük bir riskti. Ne yazık ki onların bu hallerinden mutlu olanlar, bıyık altından gülenler çoktu. “Ayrıcalıkları mı var?” diye diklenenler oluyor. Evet, henüz ispat edilmiş bir suçları yoksa her ülkede ki gibi ayrıcalıkları vardır. Çünkü, onların şerefi ordularının şerefidir.
Darbe iddialarının yargılaması inanın böyle olmaz. Burada çok yanlışlık var...

Askeri vesayet
ASKERİ vesayet konusunda hassasiyet gösterenleri anlamakta zorlanıyorum. Genelkurmay Başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı ile eşit seviyede biri gibi “zirve”ye katıldı. Normalde kuvvetler ayrılığı prensibinin geçerli olduğu bir ülkede Yargı, Yasama ve Yürütme organları başkanlarının veya muhalefetin “zirve” toplantıları yapmaları gerekir. Bu gerçeği ihmal eden devleti temsil eden Cumhurbaşkanı, sadece Başbakan ve Genelkurmay Başkanı ile “zirve” yapmış ve fiilen askerin ayrı bir güç olduğunu onaylamıştır. Herkes biliyor ki Başbakan ve Genelkurmay Başkanı çanta dolusu bilgilerle geldiler ve farklı iki ülke temsilcileri gibi pazarlık ve tartışma yaptılar. Böyle bir toplantıyı kamuoyu ve projektörler önünde yapmak, nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın demokrasi için hoş bir durum mu? Eğer bu asker-AKP savaşı ise, İlker Başbuğ kazançlı çıkmıştır.
Toplantı sonucu müşterek bir basın toplantısı ile açıklama yapılmaması ise, uzlaşma değil, anlaşmazlık olduğunun göstergesidir.

Zekai Özcan
ANKARA Milletvekili Zekai Özcan, İçişleri Bakanı ile ilgili gensoruya inandığı doğrultuda oy vererek miletvekillerinin de iradeleri olduğunu göstermiştir. Kutlamak gerek.

Haftanın Fıkrası
EPİKTETOS, bugünkü Pamukkale’de doğmuş bir filozoftur. Roma’da esir düşer. Efendisi oldukça zalim birisidir. Bir gün Epiktetos’un bacağını bir işkence aletine koyarak sıkıştırmaya başlar.
“Kıracaksın” der Epiktetos.
Adam bükmeye ve sıkıştırmaya devam eder. Epiktetos yine “Kıracaksın” der. Adam işkencesine devam eder ve Epiktetos’un bacağı çat..! diye kırılır. Hayatı ve insanların halini ciddiye almamaya çalışan Epiktetos, acısına aldırmaz bir tarzda sözünü söyler.
“Sana kıracaksın dememiş miydim”

“KIRACAKSIN” diyoruz da inşallah iktidara “Dememiş miydim?” demek zorunda kalmayız!

*Bilgelik Hikayeleri, Cevdet Kılıç İnsan Kitap, 56. baskı sayfa 85

Bülent Kuşoğlu-Tercüman

Kaynak: Tercüman Gazetesi,http://www.tercuman.com.tr/v1/yazaryazi.asp?id=140



Bu haber 612 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,849 µs