KARIŞIK ÇARŞIYI İYİCE KARIŞTIRMAK

30 Aralık 2009 11:24 tsi
“Darbe paranoyası” bitti, şimdi “suikast paranoyası” mı başladı?

Karışık çarşıyı iyice karıştırmak

Ahmet Hakan, 5 Temmuz günü Hürriyet’te şunları yazıyordu: “Biz böyle suskun Bülent Arınç istemiyoruz... Biz eski Bülent Arınç’ı istiyoruz...
Hadi silkin, ayağa kalk, vur yumruğunu masaya... Hadi daha da karıştır zaten karışık olan çarşıyı... Bizi kör kuyularda merdivensiz bırakma...”
Bülent Arınç bir silkindi, pir silkindi.
Masaya yumruğunu bir vurdu, pir vurdu.
Zaten karışık olan çarşıyı bir karıştırdı, pir karıştırdı.
Bildiğimiz Bülent Arınç, bizi kör kuyularda merdivensiz bırakır mıydı hiç?
Hadi şimdi inin o merdiven basamaklarını inebilirseniz, ya da çıkın çıkabilirseniz.
*
Gündem nasıl da birden bire değişiverdi.
Herkes “Kürt açılımı” ya da “Demokratik açılım”a kilitlenmişken, günlerdir “Bülent Arınç’a suikast iddiası” ile yatıp kalkmaya başladık.
Neden Bülent Arınç?
Suikast yapmayı düşünecek bir geri zekalı varsa, bula bula Bülent Arınç’ı neden bulsun ki?
Suikast yapılacağı iddia edilenler arasında TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’ın de adı var. O neden konuşmuyor da, sürekli Bülent Arınç konuşuyor? “Durum ciddi... Hem de çok ciddi...” gibi sözlerle, zaten karışık olan çarşıyı büsbütün karıştırmaya çalışıyor?
“Arı kovanına çomak soktuk” diye de övünüyor.
“Arı kovanı” dediği, Seferberlik Tetkik Kurulu mu?
“Darbe paranoyası” bitti, şimdi “suikast paranoyası” mı başladı?
*
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın iddiası hiç de yabana atılacak gibi değil:
“Özel Kuvvetler’e haber verip sizin aradığınız muhbir şimdi Arınç’la biraraya geldi, ona bilgi veriyor diyorlar. Buluşup Arınç’ın adresini veriyorlar. Sonra da Arınç’a suikast yapacaklar diye emniyete ihbar ediyorlar. Olabilir, siz eğer bir güvensizlik ortamı yaratırsanız bu iki kurumu birbirine düşürmek isteyenler her türlü fitne fesatı araya sokabilir.”
“Nasıl bir ülkede yaşıyoruz” dedirten, hatta isyan ettiren olaylar oluyor Türkiye’de.
Önceki akşam Avrasya TV’de Saygı Öztürk’ün CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’le yaptığı söyleşiyi izledik.
Ersin’in, laikliğe karşı olan bir cemaati himaye etmek için, Erzincan’da MİT ve Jandarma istihbaratının nasıl ve neden çökertildiğine, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı hakkında 26 yıl hapis istemiyle neden dava açılmak istendiğine, yargıya nasıl baskı yapıldığına ilişkin iddiaları doğru ise, “demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti”nde değil, “aşiret devleti”nde yaşıyoruz demektir.
Ersin’in iddiaları kanıtlanırsa ne mi olur?
İddialar kanıtlanıncaya kadar, öyle bir yeni iddia gündemde bomba gibi düşer ki, bunların hepsi unutulur.
İddia veya komplo mu yok?
Hem yargıya baskı yapmaya ve talimat vermeye kalkan, hem de yargı kararını beklemeye bile tahammülü olmayanlar, aklımızla ve hafızamızla alay edip duruyorlar.
Ama nereye ve ne zamana kadar?

Sırrı Yüksel Cebeci-Tercüman*

 

*http://www.tercuman.com.tr/v1/yazaryazi.asp?id=13

 

Bu haber 515 defa okundu.