En Sıcak Konular

MARAŞ'A FAŞİST DİYEN ŞAŞKIN...YİNE Mİ SES ETMEYELİM?

10 Aralık 2009 15:46 tsi
MARAŞ'A FAŞİST DİYEN ŞAŞKIN...YİNE Mİ SES ETMEYELİM? Gayrı millilik damarları tutup da, insanların ülkelerine sahip çıkma hassasiyetine faşist, şovenist gibi yakıştırmalar yapanlarla, bayrağı yakan hainler arasında da hiçbir fark yoktur son tahlilde....

Maraş’a faşist diyen şaşkın

Bir alıntı: "İzmir, faşizmin başkenti haline gelmiştir. İzmir, Türkiye'nin yeni Maraş'ıdır. 1978'in Maraş'ına benzer bir şekilde toplumun farklı kesimlerinden sivillerin boğazlaşma ihtimalinin en yüksek olduğu yer İzmir'dir. Bu etnik boğazlaşma ihtimalinin olduğu diğer bir şehir olan Mersin'de taraflar belli bir sağduyu zemininde uzlaştığı için Ergenekon'un Mersin planı geçersiz hale geldi. Bu yaz başlarında Mersin'de incelemelerde bulundum. Yan yana olan ve olası provokasyon ihtimallerine birlikte karşı koyan DTP'li ve MHP'li iki belediyeyi de, iki partinin il başkanlarını da tebrik ettim. Ama benim tüm sülalemin yaşadığı şehir, memleketim İzmir o durumda değil."

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya güzel bir örnek yukarıdaki sözler. Hemen her laflarında Türk'e, Türkiye'ye sataşmayı, çamur atmayı marifet sayan zihniyetin yeni mahsulü olan bir gazetenin yazarı bunları söyleyen. Aklı başında ve tutarlı bir fikir örgüsüne sahip olamamanın eksikliğini işi edepsizliğe ve ucuzluklara dökerek gidermeye çalışan, bu arada da medya cenahında kendisine süslü bir isim ve şöhret sağlama peşinde koşan bir tipin hezeyanlarıdır bu.

Bahsi geçen kimse, şimdi de kalkmış, aklınca faşizme karşı mücadele verir olmuş. Merak ediyorum, faşizmin ne olduğunu biliyor mu acep? Bir olayın öncesine, sonrasına bakmadan kendince ahkamlar kesiyor, neticelere varıyor, yaftalar yapıştırıyor. Bu memlekete dair her şeye karşı aklın almayacağı bir hınç duyan garabet bir yayın organına da gayet güzel yakışıyor hani.

Bu gibi düşünce fakiri olup da, ahkam kesmekten bir türlü kaçınmayan kimselerin eline bir oyuncaktır Ergenekon denen şey. Adeta bir joker gibi her boşluğa Ergenekon koyup dolduracağını zannediyor bu şahıs da. Duymayanlarınız iyi dinlesin. "Ergenekon'un Mersin planı" diye bir şey varmış. (Böyle yazıyorum diye Ergenekoncu demeyin hemen. İlle de ikisinden biri olmak zorunda değil hiç kimse) Ancak, tarafların (?) belli bir sağduyu zemininde uzlaşması işi bozmuş. Polis karakoluna saldıran PKK'lıları görmediği nasıl da belli oluyor. Görmezden mi geliyor yoksa? "Sağır duymaz uydurur" derler, o kabilden olmuş bu da. Olan biten hakkında belli ki bilgisi yok ama ahkam kesmekten aşağı kalmıyor. Öncesi var arkadaş, aynı İzmir'deki olaylar gibi.

Mersin'in son 10-15 senedir yaşadığı göç ve bu göçün toplumsal yapıyı pek de olumlu olmayan bir yönde değiştirdiğini bildiğini hiç zannetmiyorum. Ondan sonra kalkıp da plandan falan bahsediyor. Plana ne gerek var kardeşim? Huzuru kaçan insanlar, kimliği, karakteri bozulan bir şehir söz konusu. Acaba ne incelemesinde bulundu Mersin'de, tantuni mi yedi, ne yaptı? İki belediyeyi de tebrik etmiş bu arada. Aman ne büyük bir protokol hazretleriyle karşı karşıyaymışız meğer? Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlara kötü bir örnek daha.

Bakınız, kısa bir paragraf alıntıladım yukarıda, ancak neredeyse doğru bir satır yok. Üstüne üstlük, yalan yanlış bilgi üzerine kurulmuş sakat bir mantıkla üretilen saçma sapan fikirler. Saçma sapan olmasından da öte, hakaret eden, suçlayan ve aklınca hüküm giydiren satırlar. Zaten öyle olmasa, her insan gibi saçmalama hakkı bu arkadaşın da baki ve bu hakkını da maşallah pek bir cömertçe kullanıyor.

Asıl bahsetmek istediğim kısmı sona bıraktım özellikle. "İzmir, Türkiye'nin yeni Maraş'ıdır" buyuruyor kendileri. Maraş olaylarını referans almış kendisine belli ki. Referans almış ama kulaktan dolma bilgiyle çıkarım yapmış. "1978'in Maraş'ına benzer şekilde toplumun farklı kesimlerinden sivillerin boğazlaşma ihtimalinden" bahsediyor. Aman Allah'ım, bu tespit karşısında bir süre donup kalmak gerekiyor. Yahu arkadaş, '78'in Maraş'ını nereden biliyorsun sen? İzmirli olduğunu da söylemişsin. Ayrıca, Maraş'ı da o dönemde görme şansın teknik olarak imkânsız. Nereden bu kanıya varıyorsun? "Toplumun farklı kesimleri" seni arayıp da izlenimlerini mi aktardılar? Yoksa resmi temasların sırasında belediye başkanları mı anlattı? 78 Maraş'ı hakkında ne biliyorsun da ahkam kesebiliyorsun? Mesela, o olaylardan önce şehirde gizlice fink atan ABD'li subaylar hakkında bir fikrin var mı? Camiden çıkan kalabalığı kışkırtanlar veya bilerek engel olmayanlar hakkında bilgi sahibi misin peki? Elbette ki değilsin. Ama en iddialısından tespitler eksik olmuyor nedense.

Her dem diline pelesenk olmuş "karanlık odakları" merak ediyorsan, Maraş olaylarına bakman yeterli. Maraş şehrini kendince faşist ilan ediyorsun ve payesini İzmir'e devrettiğini yazabiliyorsun. Maraş, bir şairler, edebiyatçılar, yazarlar şehridir. Yetiştirdiği bu değerleri de bilmeni beklemiyorum doğrusu. Ama kalkıp da, 80 öncesi dönemin karmaşasını bir şehre özgü bir kimlik olarak sunma hakkına sahip görüyorsun kendini. Türkiye'nin her yeri kaotik bir ortamdan muzdaripti, her yerde olağanüstü kötü bir hava hakimdi. Uzaklara gitmeye gerek yok, büyük şehirlerde bile üniversitelerin kapalı olduğu zamanlar oldu. Ayrıca, o güne kadar da, bahsettiğin "toplumun farklı kesimleri" yüzyıllarca bir arada yaşamış ve en ufak sorun da yaşanmamıştı. Olayların sebeplerini inceleme zahmetine katlanmadan, kıt bilginle sonuçlara ulaşmaya kalkınca böyle komik duruma düşüyorsun işte. Sana kalsa, İzmir'de PKK bayrağıyla dolaşanlar da mağdur olacak muhakkak. Ama sen ve gazeten henüz daha o evreye gelmediler demek.

Medyada şöhret sahibi olmak, polemiklere, tartışmalara girerek nam salmak için iddialı laflar ediyor, ithamlarla, suçlamalarla, yaftalamalarla "büyük düşünür" havanı tamamlıyorsun. Allah yolunu da açık etsin. Ama bir daha Maraş ile ilgili bir şeyler yazacakken bir destur çek, bir daha düşün. Soracak kimseler bulamazsan bana sor arkadaşım. Faşist kelimesini öğrenmişsin (!), pek güzel. Ama Maraş'ın lakabı faşist değildir, Kahraman'dır. Bunu da bir köşeye yaz. Ve Maraş halkı, senin gibilere çok garip gelecek ama bağımsızlık uğruna canını tehlikeye atarken, senin o dönemdeki muadillerin Pera'da işgalcilere yaltaklanıyordu. Bunu da unutma.[1]


Yine mi ses etmeyelim?


Belediye otobüsünde yanan kızcağızı da, otobüse molotof kokteyli atanı da "bu memleketin evladı" olarak takdim etmekten öte nedir açılım? Her iki tarafı da mağdur addetmenin ne kadar da sakat bir mantık olduğunun vesikasıdır. Bu sakat mantıktan hareketle çizilen tablonun son noktası da yakılan bayrak, katledilen bir kızcağızdır.

Şemdinli'de, son zamanlarda giderek dozajı artan ve insanların sabrını zorlayan kalkışma provalarından birisini, bölücülerin Türk bayrağını güpegündüz yakmalarını da es geçmemeli. Açılım adı altında hangi akla hizmet ettiği bilinmeyen ve sonrasında yaşananlara bakıldığında kimlere fayda sağladığı açıkça görülen sürecin, giderek teröre daha fazla güç ve cesaret kazandırdığının resmidir bu yaşananlar. Ama daha da vahimi ve manasızı ise, tüm bu yaşananlara gayet haklı olarak tepki gösteren insanların statükonun devamından yana, darbeci veya şovenist olarak itham edilmesidir, ki yaşadığımız bu sefalet tablosunu tamamlar. Kendi halinde yaşayan, hayat gailesiyle meşgul bir insanın nasıl olup da statükocu, darbeci veya şovenist olacağını hiç düşünmezler tabii. Yekten İzmir'e faşist diyerek işin içinden çıkar ne de olsa beyzadeler. Omurgasız liberal jargonla konuşmanın sonucudur tüm bunlar.

Geçmişte yaşanan ve beylik bir ifade olarak "ders çıkarmamız gereken olaylara" bir bakınca, ki yakın tarihimiz genelde birbirini tekrarlayan kopya olaylardan ibarettir zaten, maalesef toplumu birbirine kırdırmak isteyenlerin tercih edeceği bir ortama doğru gidiş var gibi. Karışıklığa, kalkışmaya mahal vermemek, toplumsal huzuru ve sükûneti sağlayabilmek; Devletin kudreti de burada gizlidir halihazırda. Güneydoğudaki birçok yerde, batıdaki bazı yerleşim yerlerinde derken, şehirlerimizde de anarşi görüntülerine aşina oluyoruz giderek. Eğer bir devlet, kurallarını çiğneyenleri cezalandıramıyor, huzursuzluk yaratanlara karşı aciz kalıyor,  masum vatandaşlarının can güvenliğini temin edemiyor ve hele hele simgesi olan bayrağını dahi koruyamıyorsa, egemenlikten nasıl bahsedilebilir ki? Aynı, terör suçlularının sınırda karşılanıp, uğurlarına özel mahkemeler kurulması olayındaki gibi bir manasızlık hali.

Geçen yazıda bahsettiğimiz Maraş olaylarından hareketle bugünkü manzarayı anlamak mümkün olabilir kanısındayım. 1980 Darbesine götüren bir kavşak noktası gibi tanımlanabilecek olan Maraş olayları, gerçek sebeplerinden bağımsız ele alındığında bambaşka ve yanıltıcı sonuçlara götürdü Türkiye'yi yıllarca. Belli kesimler, belli yaftalarla suçlandı. Başımızın belası kardeş kavgasının ateşinin söndüğünü düşünürken, '80 öncesi günlere benzer şekilde ve benzer yöntemlerle kirli tezgâhlar konuluyor tekrardan önümüze. Aleni şekilde zemin hazırlanıyor bazı istenmeyen durumlara.

Maraş olayları ile ilgili en çarpıcı durum, dönemin İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı'nın hazırladığı raporun sümen altı edilmesi veya söz konusu edilmemesidir. Meselenin nirengi noktası budur. Yapılan araştırma neticesinde, Özaydınlı, olayların salt bir halk galeyanından öte olduğunu görmüştür. "Bazı gizli servislerin" müdahil olduğunu belirtmiş ve dönemin başbakanı Ecevit'e de durumu bildirmiştir. Ancak, bir türlü gündeme gelmemiştir daha sonra. O rapordaki tespiti bugün için de düşünebiliriz. Kuzey Irak'ta, Türkiye'nin kırmızı çizgi saydığı ve istemediği bir kukla devletin kurulmasını müteakip, sıra yavaş yavaş güneydoğunun koparılmasına doğru gelmektedir. Komplo teorisi diye her şeyi küçümseyenler, ciddiye almayanlar için mevcut tablo da bir şey ifade etmeyebilir. Ancak, hangi ülkenin/ülkelerin çıkarlarının söz konusu olduğunu az çok bilenler için sürpriz bir şey de sayılmamalı bu durum.

Son zamanlarda hem doğuda hem batıda meydana gelen olaylarla aleni olarak bir isyan provası yapılıyor. Önce küçük çaplı başlayan olaylar, gösteriler veya saldırılar, giderek artan dozajlarla ve pervasızlaşan söylem/taleplerle toplumun sabrını sınar hale geliyor. Ege'deki bir takım halk tepkilerine (Bigadiç ve İzmir) bakınca, insanların da artan bir öfke ve tükenen bir sabırla hareket ettiklerini, tepki gösterdiklerini görmek mümkün. Korkulan odur ki, basit bir olay yüzünden, tamamen suçsuz insanların, sırf belli bir aidiyet dolayısıyla hedef haline gelmeleridir. "Kardeş kavgası"nın asıl motifi de budur zaten. Türkiye'nin bu anlamda sabrı sınanıyor şu günlerde.

İstanbul'da belediye otobüsüne molotof kokteyli atılıyor ve bir kızcağızın yaşamı sönüyor. Şimdi tüm bütün bunlara bakıp da, "analar ağlamasın" derken hangi anaları baz alırsınız? Ölenle öldüren arasında ne fark olacak o zaman, şayet bu içi boş ve açılım denen "şeyin" meşruiyet zemini yapılmaya çalışılan "analar ağlamasın" sloganına odaklanırsak? Meseleyi çözeceğiz derken ateşi daha da harlandırmaya toplum elbette tepki verecektir. İyi veya kötü, aklı başında veya hoyratça, ancak sessiz kalması beklenemez artık insanların.

Tüm bu yaşananlar, toplumun kamplaşması, düşman saflarına bölünmesi gibi bir tabloya açılan kapıların anahtarlarıdır. Her kimlikten insanına elden geldiğince, iyi veya kötü ekmek veren/vermeye çalışan, en önemlisi bir vatan olan (bazı kimselerin hiçbir zaman anlayamayacağı bir şeydir bu) bu ülkenin bayrağını yırtanlara, şehirlerini tahrip edenlere, insanlarını, askerlerini katledenlere pabuç bırakması, terör destekçilerinin patavatsızlıklarına göz yummasıdır acziyetten söz ettiren. Türk kültüründe devlet, ne kadar yanlışları olsa da, eleştirilse de, olumlu yönde değişmesi istense de, kutsaldır ve bu ülkenin insanları da dua ederlerken bile "Allah devlete, millete zeval vermesin" diye dua ederler. Gayrı millilik damarları tutup da, insanların ülkelerine sahip çıkma hassasiyetine faşist, şovenist gibi yakıştırmalar yapanlarla, bayrağı yakan hainler arasında da hiçbir fark yoktur son tahlilde.[2]

 

Burak Kıllıoğlu-Milli Gazete

 

[1].http://www.milligazete.com.tr/makale/marasa-fasist-diyen-saskin-145043.htm

[2].http://www.milligazete.com.tr/makale/yine-mi-ses-etmeyelim-145755.htm



Bu haber 940 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    15,272 µs