En Sıcak Konular

ERMENİ AÇILIMININ BAŞKA BOYUTLARI

13 Eylül 2009 13:26 tsi
ERMENİ AÇILIMININ BAŞKA BOYUTLARI "Diaspora Ermenilerinin 2015 için hazırladığı menfi propagandaya dayalı edebiyat ve sinema eserleri, büyük paralarla Amerikan yapımına dönüşmek üzeredir."Mustafa Miyasoğlu Ermeni açılımının başka boyutlarını yazdı.

Ermeni açılımının başka boyutları

1071'den 1870'li yıllara kadar 800 yıl birlikte yaşadığımız, Osmanlı için "teb'a-i sâdıka" olan Ermenilerle aramızdaki bağları dostluktan düşmanlığa çeviren Yabancı Okullarda görev yapan Misyonerler olmuştur. Bunların faaliyetleriyle 50 yıl gibi kısa bir zaman içinde beraber yaşamanın bütün imkânları ortadan kaldırılmış ve Ermeni çeteler önce Rus, sonra da Fransız desteğinde isyana başlamış, birbiri peşinden üç aşamalı çatışmalar sonunda artık iki tarafın da birbirine güveni kalmamıştır.

Böylece, Birinci Dünya ve İstiklâl Savaşı içindeki bu kanlı çatışmalardan sonra, Anadolu'daki Ermeni nüfusu anavatanlarını terk etmek zorunda kalmışlardır. Burada kusuru Osmanlı tehcir politikasının sonucu olarak tek taraflı aramak, sadece çatışmalara yol açan Ermenilere uygulandığını söylemek ve bunlar dışında yollarda telef olan insanların ölümünü de bir soykırım gibi sunmak, bugüne kadar Ermenilerin ezber yaptığı Türkiye aleyhinde menfi bir propagandadır. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün öncülüğünde başlayan Ermeni Açılımı'nın en önemli hedefi, bu menfi propagandanın Ermenistan desteğini keserek, Diaspora Ermenilerini yalnız bırakmaktır. Çünkü bu ülke yaşadığı bölgede etrafındaki ülkelerle hiçbir ilişki sürdüremiyor, 20 yıla yakın bir zamandır nüfusu göçler yüzünden neredeyse yarıya inmiş gibidir.

Diaspora Ermenilerinin 2015 için hazırladığı menfi propagandaya dayalı edebiyat ve sinema eserleri, büyük paralarla Amerikan yapımına dönüşmek üzeredir. O yüzden de bunların yaptığı menfi propagandaları ortadan kaldıracak kadar etkili bir yayın ve benzer yapımlar ortaya koymalı ve politikacıların görüşmeleriyle tarihçilerin tartışmalarını barış için yeterli saymamalıyız. Çünkü bir çok mesele gibi Ermeni meselesi de görmezden gelerek çözülmiyor.

Açılımın çerçevesi
Birbiri ardından AB ülkelerinde aleyhimize parlamento kararları çıkararak bizi soykırım yapmakla suçlama çabalarını ABD'yi içine almak hedefini gerçekleştirmek ve ardından da BM'ler nezdinde toprak ve tazminat taleplerini başlatmak istiyorlar. Eğer bunun yolu açılacaksa, Birinci Dünya Savaşı öncesi topraklara herkes dönebilecekse, biz de Osmanlı'nın Rumeli'ndeki topraklarını talep etmemiz lazım değil mi?

Bütün bunlar konuşulması bile bir çok Hıristiyan ülke için söz konusu olmayan hakları elde etmek için değil, Türkiye'yi yıpratmak ve uluslararası ilişkilerde güçsüz hale getirmek için planlanmış propaganda çabalarıdır ve biz bu programı daha önce Rumlarla Kürtlere de verdiklerini biliyoruz. Tarihte hiçbir zaman gerçekleşmemiş Büyük Ermenistan ile Büyük Yunanistan ve Büyük Kürdistan'ı gerçekleştirme hayali için Osmanlı'da dostluk içinde birlikte yaşamımızı bile görmezden gelerek, sanki bu devletler varmış da Osmanlı bunları yıkmış gibi, Osmanlı'nın varisi olan Türkiye Cumhuriyeti'ne bunların bedelini ödetmek istiyorlar. Bunların saçmalığını biz politikacı ve tarihçilerle dünyaya yeterince anlatamadık, çünkü karşımızdakiler sadece bu yolları değil, edebiyat ve sinema eserleriyle propagandalarını çok büyük kitlelere kabul ettirebiliyor ve tek taraflı romantik tarihi hikâyelerle ve çatışma trajedilerini iyi anlatabilmek için iftira düzeyine varan insafsız bir politika ile sürdürüyorlar.

Bizim bunların amaçlarını fark eden ve gerekli tedbirlerini alabilen politikacılarımızla Hariciye görevlilerimiz o kadar az ki, 30 yıl önce Büyükelçiliklerimize yapılan silahlı saldırılar bile Türk yöneticilerini ve konuyla ilgili uzmanları yeterince harekete geçiremedi.

Bu ortamda başlayan Ermeni Açılımı'nın sonuç verebilmesi için yeterli bir ön hazırlığa sahip görünmediğimizi ve AKP hükümetinin bu konudaki görüşmelerle diplomatik faaliyetleri, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün teşebbüslerini ne kadar geliştirdi, henüz  bilinmiyor.

Nisan ayında Türkiye ve Ermenistan arasında imzalanan protokole ilişkin olarak CHP ile MHP'nin yaklaşımları, "Ermenistan'ın Azerbaycan'daki işgali sona ermedikçe Meclis'te onay vermeyiz" şeklinde özetlenebilecek bir noktaya gelmiştir. Bununla birlikte ortaya atılan  Demokratik açılımların da netice vermeyecek hale gelmesini ister gibi tavrı sürdürüyorlar.

Yukarı şehir veson Ermeni

Sinema ve televizyon filmleri yönetmeni Nazif Tunç dostum geçen gün beni aradı ve bir film tasarısından söz etti. Bunu özetlemeden önce, onun 40 kadar filme imza atmış, çalışkan ve cevval bir sinemacı olduğunu ve TRT'de yönetmen olarak çalıştıktan sonra sinema filmi yaptığını, ardından da Halk Film adında şirket kurarak TGRT, Show ve Atv gibi kurumlara ilgi çekici yapımlar ürettiğini ifade etmek istiyorum. Yeni nesilde belki de Yücel Çakmaklı tavrını en iyi sürdüren bir sinemacı olarak onu tanıtmanın sevincini ifade edeyim.

Onun film tasarısının konumuzla yakından ilgisi var. Şöyle ifade ediyor tasarısını: "Ermeni meselesini başlangıcından itibaren ele alan nefis bir roman dizisi var. Emekli Albay Şemsettin Ünlü'nün Yukarışehir, Toprak Kurşun Geçirmez ve Yüz Uzun Yıl adlı romanları... Türk tarihinin en sancılı yüz yılını ele alan bu romanların yazarı o bölgenin insanı."

Nazif Tunç bunu hem Tv. Dizisi, hem de sinema filmi olarak ortaya çıkarmak ve Diaspora Ermenilerinin 2015 için yapmaya çalıştıkları propaganda filmlerine karşı, gerçeği anlatarak bu toplumdaki bir dostluk ve komşuluk hikayesini ortaya koymak istiyor. Bunun gerçekçi bir eser olarak, elbette bir aşk hikâyesi çerçevesinde şekillenmesi ve dostluğun nasıl bozulduğuna ait gerçeğin ortaya konması, yapılacak Ermeni Açılımı'nın uzun ömürlü olması için de son derece önemli ve gerekli. Bu hikâyenin gelişimini de yine onun dilinden aktaralım: "Osmanlı devletinin son dönemlerinde, merkeze uzak ama en az merkez kadar önemli bir şehrinde, Harput'ta başlıyor roman... Yüzyıllarca din, dil ve ırk farkına karşın kardeşçe yaşamış Ermeniler'in, Misyoner kimliğiyle bölgeye gelen yabancı güçler tarafından nasıl yoldan çıkarıldıklarını, bir maşa gibi kullanıldıklarını; Osmanlının zor gününde en yıkıcı darbeleri acımasızca vuruşlarını anlatır. Tarihsel açılımlarıyla belgesel özellik taşıyan romanlar, Ermeni bozgunculuğu yanında, Osmanlı-Rus savaşına da okuyucuyu iç burkarak tanık ediyor."

Bu insanlık dramının Harput'tan görünüşü böyle... Bir de bu olayın Kapadokya'nın tarihi merkezi olan Kayseri ve çevresinden görünüşü de önemli... Bunun bir yansıması olan Son Ermeni adlı romanın yazarı Abdullah Ayata ile kitabının çıktığı günlerde Kayseri'de bir kitapçı dostun yanında tanışmış ve eseri üzerinde konuşmuştuk. Onun yeni kitaplarında farklı meseleler peşinde koşarken, ilk göz ağrısı olan Ermeni meselesini başka kitaplarla da sürdüren bir çalışma içinde olduğunu ifade edeyim. Onlardan da ayrıca söz edeceğim...

Bu konuda bir kitap ve bir film ile değil, biz de Ermeni propagandasına karşı en az 10 film ve onlarca hikâye ve romanla 2015 yılına hazırlık yapmalıyız ki, bizim milletimize sürülmek istenen soykırım iftirasının utancından yeni nesilleri kurtaralım... İftira ancak gerçek bütün boyutları ve inandırıcı yanlarıyla ortaya konduğu zaman geçersiz hale gelebilir. Aslında 20. yüzyılın en büyük Soykırımı Osmanlı'nın çocuklarına uygulanmış, 500 yıllık vatanlarından koparılan insanlar perişan olmuşlardır. Bütün bunları biz, bu ülkenin eli kalem tutan insanları yeterince anlatamazsak, karşı görüşler bizi iftiralara boğar, kendi evlatlarımıza bile Osmanlı atalarının katil veya katliamcı olduklarını inandırırlar. Nitekim kötü örnekleri görülüyor da... O yüzden sinemacılara iyi ve doğru metinler verilmeli, bu romanlar değerlendirilmeli ki, Prof. Dr. Mim Kemal Öke'nin 25 yıl önce yaptığı Duvardaki Kan filminden başka yapımlar ortaya çıksın ve sinemanın ruhu olan senaryo cephesi güçlensin...

Evet, bölge dillerinin YÖK kararıyla üniversitelerde okutulması çerçevesinde, Ermeni arşivlerinde çalışacak uzmanların da yetiştirilmesi gündeme gelmişken, bu kültür bizim açımızdan da ortak dostluk ve komşuluk hikâyelerinin anlatılması, Misyonerler araya girmeden nasıl bir Osmanlı barışı sergilendiği ortaya konması gerekir. Bu hepimizin görevidir...

 Mustafa Miyasoğlu-Milli Gazete

Kaynak: Milli Gazete,http://www.milligazete.com.tr/makale/ermeni-aciliminin-baska-boyutlari-138366.htm


 



Bu haber 452 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,247 µs