En Sıcak Konular

MEHMET ŞEVKET EYGİ ''ZÜLF-İ YARE'' DOKUNDU

8 Haziran 2009 09:44 tsi
MEHMET ŞEVKET EYGİ ''ZÜLF-İ YARE'' DOKUNDU "Müslümanları sekülerleştirmek isteyenler İslâm'ı yıkmak istiyor." Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi'nin yorumu...

Müslümanım, İslâmcı değilim...

İslâmcılık adıyla yeni bir doktrin, ideoloji çıkarttılar. Bendeniz bunu kesinlikle kabul etmiyorum, benimsemiyorum. Müslüman olmak bana yetiyor.

Müslümanlıkta olumlu, faydalı, müsbet çeşitlilikler vardır.

İtikaden Mâturidî mezheben Hanefîyim.

Şu veya bu tarikata mensubum demek bence yanlıştır.

Tarikat reklamı yapılmaz.

Ülkemizde çok faydalı dinî cemaatler var. Bunlardan birine mensup olmak iyidir, cemaatçilik yapmak iyi ve doğru değildir.

Dindar bir Müslümana dinci demek de yanlıştır. Zaten bu dinCİ kelimesini din düşmanları çıkartmıştır.

Dinini, vatanını, devletini, halkını savunan Müslümanlara terörist demek yanlıştır. Onlar, fıkıh ve şeriatin hükümleri dairesinde savaşıyorlarsa yaptıkları iş cihaddır, kendileri de mücahidtir.

Müslümanlar dinî alt-kimliklerini bayraklaştırmamalıdır.

Lüzum ve zaruret varsa "Ehl-i Sünnet Müslümanıyım..." denilebilir.

İslâmcılık tuzağına düşülmemelidir.

Cemaatlere ve tarikatlara karşı değilim; cemaatçiliğe ve tarikatçılığa karşıyım.

İkinci Mahmud'tan bu yana Türkiye'de ve İslâm âleminde dine en büyük hizmeti Nakşîler yapmıştır.

Tekkelerin ve tarikatların kapatılmış olmasına rağmen Türkiye'de İslâm'a ve Ümmet'e en büyük hizmeti tasavvuf mensupları yapmaktadır.

Nurculuk tarikat ve cemaat değildir. Risale-i Nur yoluyla imana, İslâm'a, Kur'ân'a büyük hizmetler edilmiştir.

Kendilerini Nurcu olarak tanıtanların hepsi gerçek Nurcu değildir.

1. Gerçek Nurculukta tarikatçılık ve cemaatçilik yapılmaz.

2. Gerçek Nurculukta din ve iman hizmetleri parayla yapılmaz.

3. Gerçek Nurculukta, din ve siyaset, din ve particilik birbirine karıştırılmaz.

4. Gerçek Nurculukta, Ehl-i Sünnet ve Cemaate aykırı hiçbir şey yoktur.

5. Gerçek Nurculuk tefrikayı, hizipleşmeyi, Nurcu geçinenlerin birbirleri aleyhinde konuşup gıybet yapmalarını kabul etmez.

6. Bediüzzaman hazretlerinin sağlığında bir tek Nur hareketi vardı. Bugün yirmi kadar... Hangisi aslına uygun, hangisi değil?

7. Gerçek Nurculukta müsbet veya menfi kavmiyetçilik yoktur.

Bugün Nurcu geçinen bazıları, Bediüzzaman hazretlerinin hizmet metodlarına aykırı işler yapmaktadır.

Müslümanlıkta mânevî üstünlük takva iledir. Takva da ilimle, irfanla, yüksek ahlâkla, faziletle, mürüvvetle, ihlâsla olur. Lâfla, edebiyatla, ben çok dindarım demekle olmaz.

Farz namazları açıkça ve cemaatle kılmak fazilettir. Nafile ibadetleri göstermek riyakârlık ve faziletsizliktir. Biz her gece kalkıyor ve teheccüd namazı kılıyor, tesbihat yapıyoruz reklâmı yapanlar münafıktır. Nafile ibadetler söylenmez, gösterilmez, fahr ve reklâm konusu yapılmaz.

Bugünkü Diyalogçuluğun Bediüzzamanla, Nurculukla, Risale-i Nurlarla bir ilgisi yoktur.

Nakşîlik çok yüksek, çok ulvî, çok muazzez bir tarikattir ama sırf Nakşî olmakla kişi yükseklik ve üstünlük kazanamaz. Takva bakımından daha ileride ise Kadirî Nakşîden üstündür.

Ben filan veya falan şeyhe bağlıyım... Benim tarikatım feşmekân tarikattır diye durmadan reklâm yapan, vır vır eden kimselere acınır.

Allah Kur'ân'da bütün mü'minleri kardeş yapmıştır. Bu kardeşliği bozanlar kötü ve günahkârdır.

Adamda Ümmet şuuru yok, tarikat veya cemaat asabiyeti çok... Böylesi iyi ve olgun Müslüman değildir.

Kendisine iyi diyen Müslüman iyi değildir.

İyi Müslüman ise iyiyim demez.

İyi Müslüman değil ise yine iyiyim diyemez.

Futbol kulübü tutar gibi tarikatçılık ve cemaatçilik yapanlar cahil kimselerdir.

Dinde holiganlık yoktur.

Bize şeref olarak iman ve İslâm yeter.

İSLÂM'IN SAF, DOĞRU ve TEMİZ YORUMU

İslâm İslâm diye feryat etmek yetmez. Bid'atsiz, reforme ve deforme edilmemiş, yanlış yorumlanmamış, Kur'ân'a ve Sünnete yâni aslına uygun, cumhur-i ulemânın anlattığı saf ve katışıksız İslâm için çalışmak, insanları ona çağırmak, ona bağlanmak, onu savunmak gerekir.

Yıllar önce bozuk bir mezhebe bağlı olan birisi "Sizin en sağlam hadîs kaynağı olarak gösterdiğiniz Buharî'de belki sadece iki sahih hadîs vardır" demişti.

Bu kişinin İslâm'ı aslına uygun İslâm değildir.

Yetmiş iki bozuk fırkanın mensupları İslâm İslâm demez değil.

İslâm'ın çeşit çeşit beşerî yorumları bulunmaktadır. Önemli olan şu ölçülere uygun olan gerçek ve saf İslâm'dır.

* Kur'ân'a uygun İslâm,

* Sünnete uygun İslâm,

* İcmâ-i ümmete uygun İslâm,

* Cumhur-i ulemânın anlattığı ve öğrettiği İslâm.

* Hepsi din konusunda âdil olan Ashab-ı Kiram radiyallahu anh efendilerimizin anladığı ve anlattığı İslâm.

* Yüce Allah'ın göndermiş olduğu bozulmamış, tahrife uğramamış ilâhî ve münzel (hak katından indirilmiş) İslâm.

* Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) insanlara tebliğ ettiği, kendi hayatına uyguladığı İslâm.

* Sevad-ı A'zam İslâm'ı.

* Ondört asırdır nesilden nesile icazetli ulemâ, fukaha, eimme tarafından bize ulaştırılan İslâm.

İşte gerçek ve saf İslâm budur.

Bunun dışında çeşit çeşit, türlü türlü yanlış yorumlar vardır.

Fazlurrahman'ın Tarihselcilik ekolü bu yanlış yorumlardan biridir.

Gerçek ve saf İslâm'a, Kur'ân'ın ve Sünnetin doğru yorumuna bağlı Müslümanların Fazlurrahman fırkasından uzak durmaları gerekir.

"Kur'ân âyetlerinin ve sahih hadîslerin önemli bir kısmı tarihseldir, hükümleri bugün geçerli değildir" dediniz mi, bir müddet sonra elinizde din diye bir şey kalmaz.

"Eskiden etler kontrol edilemiyordu. Şimdi ediliyor. Binaenaleyh, vaktiyle trişin yüzünden haram kılınmış olan domuz eti yenilebilir" diyen çıkarsa, dinden de çıkmış olur.

Din bir bütündür. Bu bütünün aslî ve zarurî bir hükmünü inkâr, red, tekzib eden (yalanlayan) iman dairesinden çıkmış, küfre sapmış olur.

İslâm dini zinayı büyük bir günah, büyük bir suç olarak kabul etmiştir. Batı medeniyeti ise suç saymıyor. İslâm'ı bu konuda AB standartlarına uygun hale getirmek kişinin imanını götürür.

İmanın şartları altıdır. Bu altı şarttan, temelden olan kaderi inkâr eden dinden çıkmış olur.

Tesettür konusunda ondört asırlık genel bir icmâ vardır. Bunu inkâr edenin Müslümanlığı tehlikeye girer.

Müslümanları sekülerleştirmek isteyenler İslâm'ı yıkmak istiyor.

İslâm'ın, Kur'ân'a ve Sünnete dayanan doğru yorumunu bırakıp da bid'atlere sapanlar yanlış yoldadır.

Diyanet'in mezhepler üstü olmasını savunanlar var. Bu da son derece yanlıştır.

Komşumuz İran'da Şiîlik ve Şiîler hâkimdir. Aramızda fitne ve fesat çıkartılmamalıdır. Lakin Türkiye'nin Şiîleştirilmesi faaliyetlerine kesinlikle karşı çıkarız.

Türkiye'deki Sünnî itikadın, Sünnî fıkhın, Sünnî kültürün yıkılmasına, onun yerine şu veya bu bid'at cereyanlarının ve mezheplerinin getirilmesine izin vermeyeceğiz.

Mert iseler taqiyyeyi bıraksınlar ve açık, samimî bir şekilde "Sünnîlik yanlıştır. Biz onun yerine ılımlı ve evcil Fazlurrahman mezhebini getirmek istiyoruz..." desinler.

Saman altından su yürütmesinler.

Müslüman, temiz ve şeffaf kişidir. Din ve iman kardeşlerine taqiyye yapmaz, onları aldatmaz.

Çok yüklü ücretler karşılığında dini tahrife, tağyire, bozmaya çalışanlar iyi bilsinler ki, bu iş için aldıkları ücret ateştir.[1]

Diyanet ve kokuşma

 Laik Cumhuriyet rejiminin iki büyük başkanlığı vardır: Genelkurmay Başkanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı...

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın büyük bir ordu kadar personeli bulunmaktadır.

Akıllara durgunluk verecek büyük bir bütçesi vardır.

Yetmiş beş bin camisi vardır.

Her Cuma milyonlarca vatandaş Diyanet'in bu camilerine gelip Cuma namazı kılmakta, Cuma hutbesi dinlemektedir.

Ve bu memlekette...

Yüce İslâm dinine, Kur'ân'a, Sünnete, bilgeliğe, ahlâka, fazilete aykırı bir yığın kötülük yaygın hale gelmiş vaziyettedir.

Türkiye kokuşmuş bir ülkedir.

Türkiye'nin uluslararası temizlik, saydamlık, ahlâk notu 10 üzerinden 4'tür. Yani Türkiye ahlâk dersinden geçer not alamamıştır.

Böyle bir durumda Diyanet İşlerine düşen çok büyük ve temel bir vazife vardır.

Kimsenin gözünün yaşına bakmadan kokuşma ile mücadele etmek.

Cami minberlerinden ve kürsülerinden rüşvete, ihalelere fesat karıştırmaya, devlet ve belediye bütçelerinin hortumlanmasına,

Emanetlere hıyanet edilmesine,

Nepotizme, partizanlığa, yakın ve yandaş kayırılmasına,

Haram yollarla zengin olunmasına,

Haram zenginliklerle lüks, israf, aşırı tüketim, gösteriş, gurur ve kibir sergilenmesine,

Çok büyük, çok çirkin bir günah ve isyan olan ribanın her türlüsüne,

Kokuşmadan ileri gelen sosyal adaletsizliğe,

Saçı bitmedik yetimlerin, fakirlerin haklarının yenmesine,

Yasalara ve ahlâka aykırı şekilde yüklü komisyonlar alınmasına,

Ülke çapında en az 300 milyar dolar kara, kirli, necis, haram para birikimi olmasına...

Ve daha bir sürü ahlâksızlığa, kirliliğe, kokuşmaya, hırsızlığa, talana, soyguna savaş açmalıdır.

İslâm'ın temel emir ve farzarından biri de EMR Bİ'L-MÂRUF ve NEHY'ÂNİ'L-MÜNKER'dir, yani iyiliği desteklemek, kötülüğü kösteklemektir.İslâm'ın beş şartı derken, başka şart olmadığını kasd etmiyoruz... Bu zikr ettiğim farz da büyük bir dinî emirdir.Böyle olduğunda hiç şüphe yoktur.

Din kitaplarımızda, bir Müslüman toplumun bu farzı yerine getirmediği takdirde azaba ve felâkete duçar olacağı açıkça bildirilmektedir.

Diyanet elbette ki siyasî partiler, siyasî liderler ve politikacılar gibi muhalefet yapamaz. Diyanet'in üslubu, beyan tarzı kaliteli olur.

Diyanet yukarıda maddeler halinde saydığım kötülükleri minberlerden, kürsilerden mutlaka yeterli, yoğun, etkin, devamlı bir şekilde kötülemelidir.

Diyanet bu ülkenin, bu halkın, bu devletin temiz, şeffaf, ahlâklı, faziletli olması için ağırlığını koymalıdır.

Diyanet ülkemizdeki genel kokuşmaya karşı en uygun ve hikmetli üslup ve şekille savaş açmalıdır.

Diyanet bu muhalefeti yaparken elbette şahıs veya kurum ismi vererek polemiğe girecek değildir. Anonim tenkitler yapılacaktır, halk her şeyi anlamaz değil...

Son yirmi sene içinde İslâmcılık akımı güçlendi ve bir kısım Müslümanlar da ülkemizdeki bozuk düzen veya sistemin nimetlerinden nemalanmaya başladı. İslâmî kesimde kara servetler, kirli zenginlikler oluştu. Bir kısım sahte dindarlar da haram yemeye başladı (Gerçek ve samimî dindar asla haram yemez).

Diyanet bu kötülüklere, bu kebaire (büyük günahlara), bu kokuşmaya, bu isyan ve tuğyanlara, bunca lüks ve sefahate tepkisiz kalamaz. Kalırsa vazifesini yapmamış olur.

Diyanet, bu saydığım hizmet ve vazifeleri yapmak için vardır. Yapmıyorsa yoktur.

Camiler

"Önümüzdeki Perşembe günü öğle namazında sayın Rantlar Bakanı Sultanahmet Camii'ne gelecek ve namazdan sonra cemaate çeşit çeşit rant dağıtacak, rant yüklü 250 adet TIR cami civarında şimdiden bekletilmektedir" diye bir ilan yapılsa ne olur biliyor musunuz? Üç gün önceden büyük bir kalabalık cami çevresini doldurur. Perşembe günü heyecan doruğa çıkar. Öğle namazı yüz bin kişilik bir cemaat tarafından kılınır. Rant ve erzak dağıtımı esnasında ahali birbirine girer.

Müslümanları camiye, cemaatle namaz kılmaya müezzin mi çağırıyor? Ne münasebet.Allah çağırtıyor. Bu davete icabet eden az.

Kodaman bir devlet büyüğü camiye mi gelecek, duyanlar akın akın gelir. Bunlar riyakârdır, münafıktır, Allah için mi geliyor, kodaman için mi?

Yıllar önce bir camiye gitmiştim. Pahalı kostümlü, kravatlı, matruş yığınla adam görmüştüm. Bu nâ-mübarekler camiye gelmezlerdi, acep ne oldu da gelmişler diye sormuştum. Meğerse Hazret-i Kodaman bir vesile ile camiye gelecekmiş, onlar da göze görünmek, kodamanın nazarına ermek için koşmuşlar.

Camide, cemaatle namazda rant olsa, maddî menfaat olsa mâbetler tıklım tıklım dolar. Ne kadar rantçı münafık varsa ön saflarda yer tutmak için birbirini çiğner.

Namazı ihlâsla kılmak... Cemaate Peygamber Efendimizin (Salat ve selâm olsun O'na) sünneti olduğu için katılmak...Bunlarda ticaret yok mu?Olmaz olur mu? Mânevî ticaret var. Allah ile ticaret yapmak ne güzel bir ticarettir. Namaz kılana, cemaatle kılana çok sevap var. Lakin münafıklar, rantçılar, din sömürücüleri mânevî ranttan anlamazlar. Onlara bol para, bol rant, büyük servet lazımdır.

Beş vakit günlük namazlar meselesini halledemeyen Müslüman bir toplum adam olmaz, iflâh olmaz.

Camiler vakit namazlarında Cuma namazlarında olduğu kadar dolmalıdır.

Namazlar Allah'ın emri olduğu için kılınmalıdır.

Resulün sünneti olduğu için kılınmalıdır.

Herhangi bir Perşembe günü öğle namazında Sultanahmet Camii dolmalıdır. Bayram değil, seyran değil... Camiye herhangi bir kodaman gelmemiş.

Vakit ezanları okunduğu zaman şehirde bir kaynaşma olmalıdır. Dükkânlar kapanmalı, bürolar boşalmalı, Müslüman ahali akın akın camiye seğirtmelidir.

Ezanlar o kadar güzel okunmalıdır ki, dinleyen gayr-i Müslimlerin bile tüyleri diken diken olmalı, içleri huşu ile dolmalıdır.

Bir Perşembe günü Sultanahmet civarından geçen Ekselans Kodaman hazretleri aman camiye gidelim, namaza katılalım demelidir. Cemaatin oylarını almak ümidiyle...

Müslümandan çok islâmcidir

Kalbinin yarısında Mehmet Âkif varsa (varsa...), öbür yarısında ateist Nazım Hikmet vardır.

Onun istediği İslâm, Şeriat İslâm'ı değildir.

Tam İslâm istemez. Light olsun, ılımlı olsun. Hümanizması ve ideolojisi bol olsun, fıkhı az olsun.

Tesettür mü?Canı isteyen bürünsün, istemeyen açılsın saçılsın.

Kur'ân meâli... Leopold Weiss'inki iyidir.

Sağcı Müslümanlar gitsin, solcuları gelsin.

Tarihselcilik mezhebine sempatisi var.

Türkân Saylan mı?.. İyi ve idealist bir eğitimcidir sayın Saylan...

Geleneksel Müslümanlarla arası pek yoktur. İslâm düşmanlarıyla pek sıkı fıkıdır.

Akaid, fıkıh, ahlâk-ı islâmiyye... Şimdi bunların zamanı değil. İslâm'ın sosyolojik morfolojik koniksel kesitinin izdüşümü üzerine aforizmalar...

Gazalî, Şa'ranî, Süyutî... Bunlardan hoşlanmaz ve bahs etmez. Fazlurrahman, Şeriatî, Müslüman olan Prof. Nimbus, Flamingo ve diğerleri...

Cami... Bazen cumaya gider, başka zamanlarda orada görünmez.

Mütefekkir midir?Hayır, düşünür.

Aydındır ama ziyalı değildir.

Müslümandan çok İslâmcıdır.

Kardeş midir? Pek acayiptir ama yine de kardeştir.[2]

Kaynak: Milli Gazete

Not: Yazarın,7-8 Haziran tarihlerinde Mili Gazete'de neşredilen yazıları burada birleştirilmiştir.

[1].http://www.milligazete.com.tr/makale/muslumanim-islâmci-degilim-128683.htm

[2].http://www.milligazete.com.tr/makale/diyanet-ve-kokusma-128810.htm



Bu haber 785 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,132 µs