En Sıcak Konular

''ERGENEKON'' DURUŞMASI, YARIN SAAT 09.30'A ERTELENDİ

12 Şubat 2009 19:26 tsi
''ERGENEKON'' DURUŞMASI, YARIN SAAT 09.30'A ERTELENDİ İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen davanın bugünkü duruşması tamamlandı.

İSTANBUL - ''Ergenekon'' davası ile ilgili yargılamaya yarın devam edilecek.
     İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen davanın bugünkü duruşması tamamlandı.
     Duruşma, yarın saat 09.30'a ertelendi.

TUTUKLU SANIK HİKMET ÇİÇEK, SAVUNMASINI TAMAMLADI

     Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılamanın bugünkü duruşmasında savunmasını yapan tutuklu sanıklardan İşçi Partisi Genel Merkezi Basın Bürosu'ndan sorumlu, gazeteci-yazar Hikmet Çiçek, bağlı olduğu tek örgütün İşçi Partisi olduğunu söyledi.
''Karargah Evlerine'' ilişkin MİT'in Genelkurmay Başkanlığına gönderdiği şemada kendisinin de adının geçtiğini öne süren Çiçek, bu belgenin kendi kanısına göre bir MİT imalatı olduğunu ve Türk Silahlı Kuvvetlerini (TSK) yıpratma kampanyasının bir sonucu olarak imal edildiğini savundu.
Çiçek, bu kapsamda İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin'in de gözaltında bulunduğunu ifade ederek, bu soruşturmanın birkaç gün içinde takipsizlikle sonuçlanacağını ileri sürdü.
İddianamede, kendisinin ''Karargah Evleri''nin yöneticilerinden olduğunun savunulduğunu ve bu örgüt aracılığıyla TSK içinde bir örgütlenme gerçekleştirildiğinin belirtildiğini anlatan Çiçek, ancak Karargah Evleri şemasında adı geçen subay ve askeri öğrencilerle İşçi Partisi arasında bir bağlantı, görüşme ya da telefon tapesi gibi hiçbir delilin bulunmadığını savundu.
Hikmet Çiçek, 2007 yılında MİT'in TSK'ya gönderdiği bu konudaki rapor ve şemaya ilişkin, MİT'in ''bunun sadece bir duyumdan ibaret olduğunu, bir delil olarak kullanılamayacağını ve kendilerine böyle pek çok ihbar geldiğini'' Mayıs 2008'de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği yazıda belirttiğini iddia etti.
İşçi Partililerin ''Ergenekon'' davasında tutuklanmasından 1 yıl önce MİT'in Genelkurmay Başkanlığına gönderdiği bu raporun her sayfasının altında ''Bu bilgi hassas kaynaktan elde edilmiştir. Bilgilerin kontrolsüz kullanılması halinde kaynağın hassasiyeti zedelenir'' ibaresinin yer aldığını öne süren Çiçek, ''MİT, hassas kaynağa gösterdiği duyarlılığı, şemada ismi geçen şahsiyetlere göstermiyor. 6'sı kurmay albay olan isimler şemada yer alıyor'' diye konuştu.
Hikmet Çiçek, Karargah Evleri'ne ilişkin üretilen pek çok yalan haberin Genelkurmay tarafından tekzip edildiğini de ifade ederek, Genelkurmayın ilk açıklamasında, haberlerde ''Hava Kuvvetlerinde uzun süredir devam edilen bu soruşturmanın yeni bir olaymış gibi'' açıklandığını, ''Soruşturmanın Türkiye'nin gündemindeki soruşturmayla ilgisi yoktur'' denildiğini söyledi.

-KARARGAH EVLERİ-

Çiçek, mahkemeden, Genelkurmaydan Karargah Evleri soruşturmasına ilişkin bilgi istenmesini talep ederek, Genelkurmaydan gelen açıklamalarda, ''Ergenekon oluşumu isimli belgenin TSK ile ilgisi olmadığı, Ergenekon tipi yapılanmaya ilişkin herhangi bir bilgi ve belgenin de Genelkurmayda mevcut olmadığının'' ifade edildiğini kaydetti.
Genelkurmaydan gelen ikinci bir yazıda, ''MİT'in raporundaki belgeler dikkate alınarak İP hakkında herhangi bir işlem başlatılmamıştır'' denildiğini belirten Çiçek, ''Karargah evleri bir kurgudur, bir senaryodur. Bu senaryoyla MİT'in gönderdiği bu rapor ve şema hiçbir hukuki delile dayanmamaktadır'' görüşünü savundu.
''Ergenekon''un ilk kez 2001 yılında gündeme geldikten sonra 2008'de soruşturma başlayana kadar hiçbir gelişme olmadığını ileri süren Çiçek, ''2001'de Tuncay Güney yurt dışına kaçırıldı. Niye ses çıkmadı? Tuncay Güney yok da ondan. Ergenekon belgeleri dediğimiz bu belgelerin tümü ya Tuncay Güney ya da onun bağlı olduğu ekip tarafından imal ediliyor. 2001'de Güney ortadan çekilince, Ergenekon belgeleri de ortadan çekiliyor'' iddiasında bulundu.
Hikmet Çiçek, yaklaşık 5 yıldır TSK'yı hedef alan çok sayıda haberi izlediğini, bunların çoğunda, operasyonlarda hep şemaların, krokilerin ortaya çıktığını, o dönemde bazı medya organlarının bunları kamuoyunu yönlendirmek için kullandığını, bu davada da aynı şeyin söz konusu olduğunu savundu.
Çiçek, ''5 yıldır kamuoyu krokiler, şemalar CD'lerle oyalanıyor. Bunları tertip eden merkez, Gladyo, hiç yaratıcı değil. Eskiden 'polis kızdığı adamın üzerinde esrar yakalatır' denirdi. Şimdi sağa sola krokiler koyuyorlar, krokilerle insanlar yargılanıyor. Huzurunuzda terör örgütü üyeliğinden değil, işte bu tip CD'lerden dolayı 11 aydır yatıyoruz'' görüşünü ileri sürdü.

-İŞÇİ PARTİSİNDEN ALINAN BELGELER-

İşçi Partisine yapılan baskında CD, DVD ve VHS'den oluşan bin 37 belgenin alındığını kaydeden Çiçek, ''Belgeler genel merkezde 21 Mart günü bulunuyor. Aradan 48 saat geçmeden genel başkanımız Doğu Perinçek'e 2 CD soruluyor. Bin 37 CD'yi İstanbul Emniyeti ne zaman inceledi? İnceleme tutanağını ne zaman yazdı da Sayın Genel Başkan'a bu sorular soruldu? Bu çok açık. Tam bir tertip. Öyle bir tertip ki bin 37 CD'den tombala çeker gibi bu CD'leri çıkarmışlar'' dedi.
Bir CD'de, ''Hikmet Çiçek'e Ulaşanlar'' başlıklı bir belge olduğunu, kendisinin bundan haberi olmadığını söylemesine rağmen, ''Hayır, üzerinde isminiz yazıyor'' dendiğini öne süren Çiçek, CD'nin kendisine ulaştığının ispatı için parmak izi tespiti istediğini, onun da yapılmadığını iddia etti.
Hikmet Çiçek, ''Bizi suçlayan 4 CD var. 4'ü de sekreterlik odasında bulunmuş. 'Gelin, alın, bulun' diye oraya bırakmışız sanki'' diye konuştu.
İşçi Partisi'nde basın bürosunu yönettiği için elinde pek çok bilgi ve belge bulunduğunu anlatan Çiçek, bunların büyük kısmının Genelkurmayın halka açık, kolayca temin edilebilecek belgeleri olduğunu ve kendisinin ''İrticaya Karşı Genelkurmay Belgeleri'' adıyla kitaplaştırdığını söyledi.
Çiçek, bu bilgilerin aynı şekilde Aydınlık dergisinde de haberleştirildiğini belirterek, ''Ben bu belgeleri haber, kitap yapmışım. Şimdi bunlardan dolayı huzurunuzda bulunuyoruz'' dedi.
''Ergenekon''un bir ''çatı örgütü'' olduğunun ve PKK, Hizbullah, İBDA-C ile DHKP-C'yi yönettiğinin, yönlendirdiğinin iddia edildiğini kaydeden Çiçek, Hizbullah'a ilişkin pek çok haberin 2000'e Doğru dergisinde yayımladıklarını, bunun sonucunda derginin Diyarbakır Temsilcisi Halit Güngen'in Hizbullah tarafından öldürüldüğünü söyledi.
Hizbullah'ın, tipik bir Gladyo yapılanması olduğunu ve PKK'nın bir başka tehditle yok edilmesi maksadıyla kullanıldığını ileri süren Çiçek, ''İşçi Partisinin tarihi, Hizbullah gibi örgütlerle mücadelenin tarihidir. Şimdi bizlerin uydurma bir Ergenekon örgütü imal edilerek PKK'yı yönlendirdiği iddiası alçakça bir iddiadır. Türkiye, Hizbullah terör örgütünün lideri Hüseyin Velioğlu'nu bizim haberlerimizden öğrendi. Bu amaçla yöneticilerimizi şehit verdik. Şimdi biz, yöneten, yönlendiren olarak buraya getirildik'' dedi.

-KAPIŞMA YAŞANIYOR-

Tutuklu sanık Hikmet Çiçek, yürütülen soruşturma ve açılan dava ile Türkiye'de bir kapışma yaşandığını savunarak, ''Bu kapışma, Türkiye'nin ölüm kalım kapışmasıdır'' diye konuştu.
Gözaltına alınmasını önceleri anlayamadığını, kendisinin son 10-15 yıldır Fethullah Gülen cemaatine karşı haberler yaptığını, Nusret Senem'in bu cemaate ilişkin suç duyurusunda bulunduğunu kaydeden Çiçek, ''Hikmet Çiçek yaptığı haberler, Nusret Senem de suç duyurusunda bulunduğu için listeye alınmış'' görüşünü savundu.
Çiçek, evinde yapılan aramalarda bulunan belgelerin suç unsuru olarak gösterilmesini eleştirerek, bir gazetecide çeşitli belgeler bulunmasının, bir doktorda tıbbi malzeme, harita mühendisinde harita bulunması kadar doğal olduğunu ifade etti. Çiçek, ''Bir gazetecinin arşivi ne kadar genişse, o gazeteci o kadar iyi gazetecidir'' dedi.
''Ergenekon adı verilen bu operasyonun aslı TSK'ya karşı yapılan bir darbedir'' iddiasında bulunan Çiçek, operasyonlar kapsamında TSK'nın adeta parça parça tasfiye edildiğini öne sürdü.
Emniyet Genel Müdürlüğünde verilen bir brifingde ulusalcılığın tehdit kapsamına alındığını, bunun basına da yansıdığını savunan Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bugüne kadar mahkemenizin karşılaşmadığı yeni bir suç ortaya çıktı: 'Ulusalcılık', 'vatanseverlik'. Bu yeni suça uygun olarak da yeni bir suçlu imal edildi: 'Vatansever teröristler'. Gözaltına alınan değerli subaylara, astsubaylara baktığımızda, hepsi pırıl pırıl, tertemiz insanlar. Hayatları PKK ile terörle mücadele içinde geçmiş. Tamamı aklanacak ama sicillerine Ergenekon'un bilmem kaçıncı dalgasında gözaltına alındı, Ergenekon davasında yargılandı diye not düşülecek. Değerli insanların terfileri bu operasyonla engellendi.''
Çiçek, savunmasını, tahliyesine karar verilmesini isteyerek tamamladı.

HİKMET ÇİÇEK SAVUNMASINI YAPTI

     ''Ergenekon'' davasının tutuklu sanıklarından Hikmet Çiçek, adının ''Ulusalcılar'' olarak olarak adlandırılan kişiler arasında geçmesinden memnun olduğunu belirtti.
     İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde çapraz sorgusu yapılan Çiçek, Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in Tuncay Güney'le ne zaman ve ne şekilde tanıştığı yönündeki sorusu üzerine, Güney'in çıkartmak istediği haftalık dergi için Ümit Oğuztan'la Ankara'ya gelerek kendisiyle görüştüğünü söyledi.
     Güney'e haftalık bir dergide neler olması gerektiği konusunda görüşlerini ilettiğini belirten Çiçek, Güney'in daha sonra çıkardığı Strateji adlı derginin yayın hayatının 6 hafta sürdüğünü ve ciddiyetten uzak olduğunu anlattı.
     Savcı Pekgüzel'in, aramada bulunan belgeler arasında yer alan ''MİT ve Medya, Ajan Gazeteciler'' başlıklı belgeyi kimin hazırladığını ve bu belgeyi kimden aldığını'' sorduğu Çiçek, bu belgeyi ve ''Türkiye'de ve Dünyada Casusluk'' başlıklı belgeyi Aydınlık Dergisi'nin arşivinden aldığını, ilk belgenin daha çok ilgisini çektiğini, ikinci belgeyi ise haber yapmaya gerek görmediği için bir kenara bıraktığını ifade etti.
     Bu belgeyi kimin yazdığı konusunda bilgisi olmadığını belirten Çiçek'e, Savcı Pekgüzel bu kez MİT tarafından Genelkurmaya teslim edilen nüsha olan ''Karargah Evleri''ne ilişkin belgeyi kimin ne şekilde ele geçirdiği soruldu. Çiçek, bu belgenin CD içinde İşçi Partisi'nin Genel Merkezi'nde bulunduğunu sandığını, bu nedenle ifadesini bu yönde verdiğini, ancak bu belgeyi emniyet sorgusu öncesinde görmüşlüğü bulunmadığını söyledi.
     Savunmasında ''Karargah Evleri'' belgesinden bahsetmesinin nedeninin pek çok partilinin adının bu belgede yer alması olduğunu söyleyen Çiçek, ''Vatanseverler Ulusal Güç Birliği Hareketi ve Taner Ünal'la bir ilginiz var mı? Zihni Çakır'la aranızda bir husumet var mı?'' şeklindeki soruya da ''Çakır'ın ifadesinde kendisini tanıdığını belirtmediğini, kendisiyle 1-2 saatlik bir görüşmesi olduğu'' şeklinde cevap verdi.
     Çakır'ın ''Ergenekon''la ilgili bir kitap yazacağını söylediğini, kendisinin de böyle bir kitap için derin araştırma gerektiğini vurguladığını anlatan Çiçek, ''Ama Zihni Çakır, sandığım gibi bir insan değilmiş. Dolandırıcılıktan tutuklandı. İnanılmaz yalan ve iftiralarla dolu bir kitap yazdı'' dedi.
     Taner Ünal'ın da Ankara'da ''Türkiyeli'' adlı bir dergi çıkardığını, MHP'nin bir kongresinde Devlet Bahçeli'ye karşı genel başkan adayı olacağını söylemesi nedeniyle Ulusal Kanal'da Ünal'la bir söyleşi yaptıklarını belirten Çiçek, ''Benim onu tanıdığım dönemde Vatanseverler Ulusal Güç Birliği diye bir hareket yoktu'' diye konuştu.
     Parti Genel Merkezi'nde Doğu Perinçek imzalı ''Kemalist model'' adlı belgenin yine arşivinde bulunduğunu belirtilen Çiçek, partinin basın bürosunu yönettiği için Perinçek ve partinin her belgesinin kendi arşivinde de bulunmasının normal olduğunu ifade etti.
     Çiçek, ''Tuncay Güney belgeleri'' olarak iddianamede geçen belgelerin ise tümünün sekreterlik odasında masanın üzerinde bulunduğu söylenen 4 CD'den edinildiğini anlattı.
     Savcı Pekgüzel'in ''Ergun Poyraz'la ne şekilde tanıştınız?'' diye sorduğu Çiçek, büyük bir yayınevinin kendisine Cüneyt Zapsu ile ilgili bir kitap hazırlamasını istediği için Poyraz'ın kitaplarında da Zapsu ile ilgili bilgiler olduğu için görüştüğünü söyledi. Poyraz'la tek görüşmesinin bu olduğunu söyleyen Çiçek, daha sonra kendisiyle duruşma salonunda karşılaştığını ifade etti.
     Savcı Pekgüzel'in, ''Susurluk kazasının gerçekleşmesinden önce 2. MİT raporu adlı yayını siz yapmışsınız. Bunu nereden aldınız?'' diye sorduğu Çiçek, bu raporun nasıl ele geçirildiğinin hikayesini Adnan Akfırat'ın Aydınlık Dergisinde yazarak bir gazeteciden aldığını ifade ettiğini, kendisinin de bu gazetecinin kim olduğunu sorma ihtiyacı duymadığını söyledi.
     Danıştay saldırısına yönelik hangi bilgilere sahip olduğu sorulan Hikmet Çiçek, Danıştay saldırısını yapan Alpaslan Aslan'ın üzerinde Aydınlık Dergisi'nin kartvizitinin ele geçirildiği şeklinde ''yalan'' haberin medyaya servis edildiğini belirterek, ''Biz Danıştay saldırısının ulusalcı kurum ve şahsiyetlere yönelik bir saldırıya dönüşebileceğini düşündük ve bu konuyu daha yakından izledik. Savcının sözünü ettiği Baltalimanı bilgi notları da duyumdan öteye geçmeyen bilgi notlarıdır. Kanıtlamadığımız hiçbir şeyi haber olarak kullanmadık'' dedi.
     Çiçek, ''Ergenekon Palavrasının Perde Arkası'' adlı yazısını ''www.acikistihbarat.com'' sitesinden Behiç Gürcihan'a gönderdiğini belirterek, ''Her yazınızı gönderir misiniz?'' diye soran Savcı Pekgüzel'e, önemli bulduğu haberleri mümkün olduğu kadar çok basın kuruluşuna göndererek kamuoyuna ulaşmasına çalıştığını bildirdi.
     Hikmet Çiçek, kendisine ait flash bellekte Abdullah Öcalan'ın avukatları ve adının Oğuz olduğu anlaşılan şahısla diyalogların yer aldığını hatırlatan Pekgüzel'e, bu görüşme belgesinin partinin kapısına bırakılan bir mektup olduğunu belirterek, ''Protokol önerisi diye bir şey var. Apo'nun avukatıyla bir asker arasındaki konuşmayı içeriyor. Bu mektubun bir kışkırtma, yalan haber olduğu kanaatine vardığımız için kullanmadık'' dedi.
     Çiçek, Savcı Nihat Taşkın'ın ''Ulusalcılar adlı belgede sizin de adınız geçiyor. Bu belgeden haberiniz var mı?'' sorusu üzerine, bu belgeyi ilk defa duyduğunu belirterek, ''Ama benim adımın ulusalcılar diye tabir edilen şahsiyetler arasında geçmesinden de gocunmam, memnun olurum'' diye konuştu.
     Savcı Taşkın'ın, isminin ''Karargah Evleri'' listesinde yer aldığını hatırlatarak, Hayati Özcan'la ilişkisini sorduğu Çiçek, Özcan'ın İşçi Partisinden bir arkadaşı olduğunu ve Ulusal Kanal'ın İzmir Temsilciliği'ni yaptığını söyledi.
     Bir listede adının ''Süper NATO uzmanı'' olarak geçtiğini, diğerinde ''NATO bombalama uzmanı'' dendiğini anlatan Çiçek'e Savcı Taşkın, ''Türkiye, 50 yıldır NATO üyesidir. NATO konusunda düşüncelerinizi söyler misiniz?'' diye sordu.
     Çiçek, bu soruya, ''Türkiye'nin başına 50 yıldır ne geldiyse bence NATO'ya üye olmamızdan geldi. Hala da bu davada başımıza geliyor. 20-21 yaşlarında da NATO'ya hayır derdim, hala hayır diyen bir insanım. NATO'nun düşmanıyım'' yanıtını verdi.
     Söz alan Doğu Perinçek de Çiçek'e 21 Mart 2008 tarihinde İP Genel Merkezi'nde yapılan aramada bulunup bulunmadığını sordu.
     Çiçek'in ''Hayır'' diye cevap vermesi üzerine Perinçek, ''O halde 4 CD'nin sekreterlik masasının üzerinde bulunduğunu nereden biliyorsunuz?'' diye sordu.
     Bunun bir iddia olduğunu söyleyen Çiçek'e Perinçek, ''Tutanaklarda öyle bir şey yok. İddianamede bu şekilde geçiyor'' diye cevap verdi.
     Perinçek'in ''Telgrafçı Hamdi size ne hatırlatıyor?'' sorusu üzerine Çiçek, bunun Parti'nin açıklamalarının her yere ulaşmasını sağlayan bir hareket olduğunu söyledi.
     Telgrafçı Hamdi'nin aynı anda kaç kişiye ulaşabileceğinin sorulması üzerine Çiçek, ''Binlerce kişi'' dedi.
     Perinçek'in ''Devletin yeniden yapılandırılması belgesini telgrafçı Hamdi'ye koymuş muydunuz?'' şeklindeki sorusuna da Çiçek, ''Evet''' diye cevap verdi.
     Doğu Perinçek'in ''Mehmet Ulusoy'u tanır mısınız?'' sorusu üzerine Çiçek, tanıdığını söyledi.
     Perinçek de ''O zaman neden tanımıyorum dedin? Savcı M. Ulusoy diye sordu tanımıyorum dedin. Ben de hatırlatmak istedim'' diye konuştu.
     Çiçek'in avukatları Hasan Gökçeaslan ile Ayşegül Şahin de savunmalarını yaparak, müvekkillerinin tahliyesine karar verilmesini istedi.

HAYATİ ÖZCAN: ÖRGÜTE ÜYELİK SUÇLAMASI, HAYATIMA YAPILMIŞ BİR SALDIRI

     ''Ergenekon'' davasının tutuklu sanığı Ulusal Kanal İzmir Temsilcisi Hayati Özcan, ''Ergenekon terör örgütü üyesi olma suçlamasını onuruna, hayatına yapılmış bir saldırı olarak kabul ettiğini'' söyledi.
     İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasını yapan Özcan, hakkındaki suçlamaları hatırlatarak, ''Ergenekon terör örgütü üyesi olma suçlamasını onuruma, hayatıma yapılmış bir saldırı olarak kabul ediyorum ve bu suçlamayı şiddetle, nefretle reddediyorum'' dedi.
     ''Ergenekon'' diye bir örgüt bilmediğini ifade eden Özcan, 1979 yılında İşçi Partisine (İP) katıldığını, bu tarihten itibaren de ''gladyo'' ve ''süper NATO'' adı altındaki örgütlenmelere karşı mücadele ettiklerini kaydetti.
     İP İzmir İl Örgütü ve Genel Merkezi dışında herhangi bir disipline dahil olmadığını belirten Özcan, hakkındaki suçlamalara dayanak yapılan CD'lerin aramalar sırasında bulunmadığını öne sürdü.
     Özcan, İstanbul'da Ulusal Kanal'da yapılan aramadan 5 gün sonra İzmir'deki Ulusal Kanal Temsilciliği ve kendi evinin arandığını ifade ederek, bu CD'lerin aramalar sırasında çıkmasının hayatın olağan akışına da aykırı bulunacağını iddia etti.
     Bugüne kadarki yaşam tarzıyla bu CD'lerin içinde yer aldığı öne sürülen eylemlerin bağdaşmayacağını savunan Özcan, İP'in her zaman provokasyonlara karşı olduğunu söyledi.
     Özcan, bilgisayar kullanmayı 2007 yılında öğrendiğini ve bilgisayarı daktilo gibi kullandığını, söz konusu CD'lerin yüklemesinin kendi bilgisayarında yapılamayacağını ifade ederek, bu konunun araştırılmasını istedi.
     Aramalar sırasında avukat bulundurulmadığını, ev aramalarının hukuka uygun şekilde yapılmadığını savunan Özcan, CD'lere ilişkin iddianamede öne sürülenleri ''acemice bir iftira'' olarak nitelendirdi.
     ''Provokasyonun İP'e yakışmayacağını'' söyleyen Özcan, bu konudaki iddianın bile kendilerini inciteceğini ifade etti.
     İlhan Selçuk ve Emin Gürses'in telefon numaralarının rehberinde bulunduğunu, ancak bu kişilerle tanışmadığını belirten Özcan, bundan yola çıkılarak suçlamalarda bulunmanın ''sözün bittiği yer'' olduğunu söyledi.
     Fethullah Gülen'e ilişkin 2 haber dışında, yaptığı haberler dolayısıyla hakkında herhangi bir dava açılmadığını ifade eden Özcan, yaptığı haberlerden oluşan bir dosyayı mahkemeye sunarak, söz konusu haberleri anlattı.
     Özcan, hakkında bazı gazetelerde çıkan haberleri de mahkemeye okuyarak, eleştirilerde bulundu.
     Hayati Özcan'ın savunmasını tamamladığını belirtmesi üzerine Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, emniyet ifadelerini okumaya başladı.
     İfadelerindeki bazı noktalara itiraz eden Özcan, savunmasında bu konuları açıklamayı unuttuğunu kaydetti.
     Başkan Şengün de Özcan'a, savunmasında eksik kalan yönleri yarın tamamlamasını söyleyerek, ifadeleri okumayı bıraktı ve duruşmayı erteledi.
 

 



Bu haber 397 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,862 µs