Geçen hafta Mardin’de idim. Size, Mardin tespitlerimi yazacaktım. Fakat şu “mum söndü” safsatası, Mardin intibalarımı ikinci plana itti.
Duymayanlar için hatırlatıyorum: Mehmet Ali Erbil, Star televizyonunun Çarkıfelek programında, telefonla aradığı seyircilerini bulamayınca, karşısına çıkan kişiye “onlar mum söndü mü oynuyorlar?” diye sormuş.
Erbil’in bu çiğ, bu yakışıksız, bu cahilane sorusu üzerine, çeşitli şehirlerimizdeki Alevî vatandaşlarımız, öfkeyle meydanlara çıkmışlar. Erbil’i ve Star kanalını şiddetle tel’in etmişler. Star, Çarkıfelek programını yayından kaldırarak Erbil’in işine son vermiş. M.A. Erbil de Alevî vatandaşlarımızdan özür dilemiş.
Ok yaydan çıktıktan, Basra harab olduktan sonra, özür dilemek ne ifade eder? Türkiyemizde, Alevîler, Sünniler üzerine, Sünniler de Alevîler hakkında çok yanlış bilgiler içerisindedirler. Sünnilerin, Alevîlerimize bulaştırdıkları “mum söndü” yakıştırması, bu korkunç safsataların başında geliyor.
Ben, üniversite tahsiline başladıktan sonra, bu Alevî-Sünnî suçlamaları üzerinde durmaya başladım. Bu süre içerisinde elimden on bir bin kitap gelip geçti. Bu kitaplardan iki bin beş yüzünü Sivas Cumhuriyet Üniversitesine üç binini de Sivas İl Halk Kütüphanesine bağışladım. Beş bin beş yüz kitap da, kütüphanemde, elimin altında bulunmaktadır. Hiçbir kitapta, sünnî camiamızın kafasını bulandıran bu mum söndü safsatasına dair bir ize rastlamadım. Yalnız, dünya çapında bir ilim adamımız olan Ord. Prof. Zeki Velidi Togan’ın, Alman kütüphanelerinde bulup gün ışığına çıkardığı bir seyahatnameden çok önemli bilgiler edindim:
İbn-i Fazlan isimli bir Arap seyyahın, daha Müslümanlığı kabul etmeyen ve Şaman inancı içinde bulunan Türklerle, yani atalarımızla ilgili çok dikkat çekici bir tesbiti var. İbn-i Fazlan diyor ki: “Bu oğuz Türkleri, kadın-erkek aynı ırmakta birlikte çimerler. Fakat erkeklerden biri, birlikte çimdikleri kadınlardan veya kızlardan birine sarkıntılık ederse Türkler, o kişiyi tutup, birbirine yakın iki ağaç arasına (yere paralel gelecek şekilde) ayak bileklerinden ve koltuk altlarından sımsıkı gererler. Sonra o iki ağaçtan birini, aksi istikamete doğru baltayla, kökünden doğramaya başlarlar. Bir süre sonra, adamın ayak bilekleriyle bağlı olduğu ağaç yere devrilince, suçlu da, ortasından ikiye bölünerek ölür.”
Benim samimi inancıma göre Alevîler soy bakımından Türk, din bakımından Müslümandırlar. Şimdi, daha Müslüman olmayan kadının iffeti konusunda böylesine kesin, kaba, müthiş bir geleneğe bağlı yaşayan Oğuzlar, Müslüman olduktan sonra, bir odaya doluşacaklar, gecenin bir vaktinde bir köşede yanan mumu söndürerek, kim kimi tutarsa, altlı üstlü olacaklar ha? Bu safsataya inanmak için ya zır deli, ya hınzır ahmak olmak lâzım. Yazarken bile utandığımı bilmelisiniz.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle