Konuk Yazar-Türkiye
Yavuz Bülent Bakiler
18 Temmuz 2010
En tehlikeli yobazlarımız
Yobaz, bilmeyen, anlamayan, öğrenmek istemeyen, ama kendi yanlışını da başkalarına zorla kabul ettirmeye çalışan adamdır.
Bizde, nedense hep din yobazları üzerinde duruluyor. Türkiye’de din yobazı yok mu? Elbette ki var. Ama din yobazı, fikirlerini, yanlışlarını kat’iyyen dinden almıyor.
Mesela; Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hakk peygamberimize buyuruyor ki: “Benim rızam olmadan hiç kimse iman edemez.“ “Dinde zorlama yoktur!“ Bu açık, bu kesin hükme rağmen, yobaz sanmaktadır ki, kalbi mühürlenmiş kişileri, zor kullanarak Müslüman yapmak mümkündür. Bilmeliyiz ki Müslümanlık başka, Müslüman başkadır. Müslümanlık, inceliktir, güzelliktir, aydınlıktır... Ama Müslümanlar arasında geri, kaba-saba... insanlar da yaşıyorlar.
Bizim cemiyetimizde, din yobazlarından daha çok ve daha tehlikeli olan başka yobazlar da var. Mesela: Büyük ve şanlı tarihimizi topyekûn inkâr eden ve bizi, 1923 yılı üzerine oturtmak isteyen kimseler, bizim tarih yobazlarımızdır.
1923 yılından beri laiklik üzerinde tartışıp duruyoruz. Birtakım kimseler, laikliği, sadece İslâm düşmanlığı şeklinde anlıyor, anlatmaya çalışıyorlar. Bunlar bizim laiklik yobazlarımızdır.
Dil, hem insanların, hem de milletlerin hayatında bir şahdamardır. Dini, ancak güzel, zengin bir dille anlatabiliriz. Bir Alman üniversitesinin araştırmasına göre, dünyada 5651 dil var. Türkçe, bu 5651 dil zincirinin 11. halkasındadır. Bizim dilimiz bir imparatorluk dilidir. Dilimizi imparatorluk dili olmaktan çıkarmaya çalışanlar, onu ruhsuz, köksüz, kaba-saba bir kabile dili haline getirmek isteyenler, bizim dil yobazlarımızdır.
Halkın iktidar yapmadığı bir partiyi, binbir türlü yalanla dolanla, iftirayla yıpratmaya çalışanlar, üstelik ordumuzu da siyasetin içine çekerek hükümet darbeleri plânlayanlar, bizim politika yobazlarımızdır.
Bizim üniversitelerimizde de, ilim dünyamızda da çok tehlikeli yobazlarımız volta vurmaktadırlar. Bunlar, din yobazlarımızdan daha tehlikelidirler. Meslektaşlarını müthiş derecede kıskanmakta, çalıştıkları alanlarda kendilerinden başka hiç kimsenin öne geçmesine tahammül edememektedirler.
Geçen ay yazmıştım: Türkiyemizde kök hücreleri ceninlerden alarak çoğaltan ve birtakım hastalıkları kök hücrelerle tedavi eden ilim adamlarımızın başında, Veteriner Hekim Prof. Dr. Süreyya Aygün Paşamız vardı. İstemişti ki bu yeni ilmî buluş, Türkiye’den bütün dünyaya yayılsın. Süreyya Paşanın karşısına bazı üniversitelerimiz, doktorlarımız dikildiler. Onu mahkûm ettirmek için çırpınıp durdular. Paşa, hapse girmekten çok zor kurtuldu... Aradan 40 yıl geçti. Şimdi yeni bir ilim adamımız Prof. Dr. Işık Akgün. Türkiye’de ilk defa kök hücreden kıkırdak yaparak hastalarına uyguluyor. Prof. Akgün yaşadığı büyük sıkıntıları geçen pazar, Hürriyete açıkladı: “Büyük düşmanlıklar kazandım. Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde, kök hücreyi ilk defa ben uyguladım. Ama ne yazık ki iki genç arkadaşımdan başka, beni hiç kimse tebrik etmedi!“ dedi. Vah! Aman, eyvah! Onu tebrik etmeyenler, üniversitelerimizdeki yobazlarımızdır.
Bu yazı 1,105 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
30 Mart 2013
Allaha ısmarladık
-
10 Mart 2013
Anıtkabir'de Kral Abdullah'ın gözyaşı
-
4 Mart 2013
Hocalı'da Ermeni ve Rus vahşeti
-
25 Şubat 2013
Ah Enver Ağabey!
-
24 Şubat 2013
Sinoplu gençleri kim tahrik etti?
-
18 Şubat 2013
Kemalizmin millet anlayışında dinin yeri yoktur
-
4 Şubat 2013
Türk Olmak Şereftir
-
21 Ocak 2013
Nazım Hikmet'e niçin saygı duyayım? -ll-
-
14 Ocak 2013
A. Menderes'e tekme tokat dayak, Apo'ya renkli televizyon
-
13 Ocak 2013
Terör biter mi dersiniz?
-
31 Aralık 2012
Soner Yalçına Açık Mektup
-
25 Kasım 2012
Turan Yazgan Hoca da...
-
23 Ekim 2012
Fazıl Say cayırtısı
-
21 Ekim 2012
MHP Devlet Bahçeli'yle büyümüyor, büyümeyecek!
-
8 Ekim 2012
Atsız Şaman mıydı?
-
1 Ekim 2012
Balyoz davasının hakimi ben olsaydım...
-
9 Haziran 2012
Abdurrahim Karakoç (1932-2012)
-
9 Nisan 2012
Ordumuzu siyasete bulaştırmamak
-
1 Nisan 2012
Türk Ocakları 100 yaşında
-
5 Mart 2012
Hocalı mitinginde bir yanlışımız
Yorumlar
+ Yorum Ekle