Sene 1983
12 Eylül Darbesi'nin üzerinden 3 yıl geçmişti.
Demokrasinin,perdelerini indirip,sahneden çekildiği 3 koca yıl olmuştu.
İrticayı önlemek için yapıldığı,bizzat yapan tarafından iddia edilen darbeye rağmen,millet ülkenin yönetimini bir "takunyalı" başbakana,hem de tek başına teslim etmişti.
Bu "takunyalı" başbakan,sadece cuma namazına gitmekle kalmıyor,oruç tutuyor, 5 vakit namaz kılıyor,üstelik rakı,şarap içmiyordu.
Basında,büyük bir tarikata bağlı olduğu söylentileri dolaşıyordu.
İrtica tehlikesi geçmemişti...
Hemen yanı başımızda,İran İslam Devrimi'ni yaparak iktidarı ele geçiren Humeyni henüz sağdı.
Humeyni,rejimini ihraç eder miydi?
Acaba Türkiye İran olur muydu?
Bu endişelerle doksanların başına gelen Türkiye'yi başka bir sürpriz bekliyordu:
Cezayir'de islami bir parti seçimlerden galip çıkmış,ordu,Fransızlar'ın desteği ile darbe yapmış,ülke karışmış ve iç savaşa doğru sürüklenir olmuştu.
Türkiye'nin "takunyalı" başbakanı cumhurbaşkanı seçilmiş ama görev süresini tamalayamadan vefat etmişti.
1994 yerel seçimlerinden ise Refah Partisi galip çıkmış, Ankara ve İstanbul dahi ele geçirilmişti.
Laik kesim basbas bağırıyordu...
Türkiye Cezayir olur muydu?
İki sene sonra Erbakan'ın başbakan olması bardağı taşıyan son damla oldu ve meşhur 28 Şubat süreci yaşandı.
Dünya 2000'li yılları konuşuyordu.
Refah Partisi'nin yerine kurulan Fazilet Partisi de,Refah Partisi'nin devamı olarak görülmüş ve kapatılmıştı.Kapatılan Fazilet Partisi'nin yenilikçi kanadı,Hocaları'na bayrak açmış,nihayetinde partiden kopanlar yeni bir parti ile yola devam demişlerdi.
AKP'yı kuranlar özellikle "Milli Görüşçü" olmadıklarını,bu gömleği çıkardıklarını ifade ediyorlardı.
Tayyip Erdoğan'ın,halkta bıraktığı intiba oya tevdi etmiş, AKP iki dönem üst üste tek başına iktidar olmuştu.
Hele Cumhurbaşkanının bütün karşı duruşlara rağmen eski bir Milli Görüşçü olması tahammül edilir gibi değildi.
Bir şeyler yapmalıydı...
İran ve Cezayir daha önceleri kullanıldığından yeni bir model bulmak lazımdı.
İmdada bir gazete yetişti.Malezyalı laik bir avukatın sözlerini gündeme taşıdı.
Malezya'da mahalle baskısı uygulanır olmuş.Kadınların nasıl kapanmaları gerektiğini telkin eden özel birlikler kurulmuştu.
Böylece,şimdilerde moda olacak slogan da bulunmuştu:
Türkiye malezya olur rmuydu?
Olmazdı.olamazdı olmayacaktı.
Tıpkı İran olmadığı gibi,
Cezayir olmadığı gibi,
Malezya da olmayacaktı.
Ancak bir hakikat vardı ki;
Türkiye bu kafalardan kurtulmadıkça bir halt da olmayacaktı...
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle