2002 sonrasında terör olaylarındaki büyük artış dikkati çekmektedir. Önemli olan terörü azdıran ortamın nasıl ortaya çıktığıdır. Terörle mücadele, kararlılık ve istikrar arar. Terörle mücadele edenlerle, büyük fedakârlıklarla görevlerini yerine getiren güvenlik güçleri ile mücadele edildiği bir ortamda terörle mücadele başarıya ulaşamaz. Kurumlararası çekişmenin ve alan ihlâlinin olduğu, birbirini fonksiyonel olarak tamamlaması gereken kurumların kendilerini rakip gibi gördükleri bir ortamda terörle mücadele zorlaşır.
Terörün amacı daha fazla demokrasi ve daha fazla kültürel haklar olmadığına göre; daha fazla demokrasi ve hakların genişletilmesi ile terörle mücadele edilemez. Çünkü terörün amacı ne kültüreldir; ne de demokrasi talebi ile ilgilidir. Sayın Başbakan’ın tabiri ile taşeronluk yapan örgüt; Türkiye’nin toprak bütünlüğünü, milli ve üniter yapısını, demokratik rejimini hedef almıştır. Örgütün siyasi kanadı TBMM’ye kadar uzanmıştır.
“Terörle bir yere varılmaz” sözü yetkililerce sürekli tekrar ediliyor. Ancak, Türkiye’de son yıllarda terörle bir yerlere varılacağı ümidi aşılandı. Vatandaşın değil; terör örgütünün ve yandaşlarının ön isteklerinden bir kısmını yerine getirdik. Ama bu terörün ortadan kalkmasını sağlamadı. Çünkü asıl istek bu ön talepler değildi. Açılım açılım diye siyasi iktidarın bile açıklayamadığı dış patentli bir maceralı yolda yürüdükçe, hiçbir ciddi devletin veremeyeceği tavizleri verdikçe, bunun daha fazla can ve mal kaybına mal olduğunu göreceğiz. Yönetenler kabul etmeseler de terör konusunda bir siyasi irade zaafı vardır. Halkı teröristten ayırmanın yolu, Anayasanın 10. Maddesini ihlâl ederek örgüte ve yandaşlara pozitif ayrımcılık yapmak ve imtiyazlar tanımak değildir.
Irkçı, bölücü terör Türkiye’yi kuşatmada ve pazarlık gücünü arttırmada dışarının kullandığı bir kozdur. ABD, İsrail’in bizzat kulağını çekmemiş, Türkiye’yi kullanmıştır. “One Minute” gösterisi ve siyasi amaçla gönderilen Mavi Marmara Gemisinin amacı budur. Türkiye PKK ile uğraşmıyor; bölgede sınırları değiştirmeyi amaçlayan emperyal güçlerle mücadele ediyor. Hedef emperyalizmin arzuladığı bir Türkiye’nin yaratılmasıdır. Anayasası, yasaları, yönetim şekli buna göre şekillendirilmek isteniyor. Onların istediği Türkiye 1919’ların Türkiye’sidir.
Kimseyi suçlamayalım. Önce kendi yanlışlarımızı görelim. Asıl hedef Irak’ın toprak bütünlüğünü ortadan kaldırmak ve Irak’ın Kuzey’inde ABD jandarma devletçiği kurmaktı. Bu yolla Türkiye istenilen yörüngeye sokulacaktı. Biz ne yaptık. Barzani’yi destekledik. Elektrik, su başta olmak üzere bazı özel sektörümüzü, bankalarımızı oraya gitmesi için teşvik ettik ve bölgeyi kalkındırmaya çalıştık. Kerkük’e değil; Erbil’e konsolosluk açtık. Barzani’nin ülkemizdeki şirketlerine dokunmadık. Terörü destekleyen değişik mafya tipi örgütlenmelere ses çıkarmadık. Süleymaniye’de başımıza çuval geçirilmesini görmemezlikten geldik. Bir devlet büyüğümüz “büyük devletler özür dilemez” dedi. Habur Kapısı’ndaki çirkin gösteriye göz yumduk. Örgüte prim verdik. Derin devlet hikâyeleri ile askeri darbeleri öne çıkardık. Sivil darbeleri unutturduk. Yabancı devletlerin derin devletlerine alan açtık. Ümraniye Davası ile PKK bağlantısı kurmaya çalıştık. Terörle mücadele yasasını delik-deşik ettik. “Türkiye sadece Türklerin değildir” dedik. Etnik grupçuluğu ve etnik fitneyi demokratikleşme sandık. Teröre karşı birlik ve beraberliği dinamitledik. TBMM’den Kuzey Irak’a müdahale kararını bir türlü çıkaramadık. Çıkardıktan sonra da uzun süre uygulayamadık. Teröre karşı toplumdaki direnci kırmak ve bastırmakla uğraştık. Vatandaşın şehit cenazelerine ilgisi bile çok görüldü. İspanya’da olduğu gibi neden yüz binler toplanmıyor diye kendi kendimize soru sorduk. Şehit babalarını gözaltına aldık. Şemdinli’de kitapçıdaki patlamadan hemen sonra asker ve kamu görevlilerini suçladık. Oysa orada birçok devletin derin devleti hazırdı. Sınırda jandarma yerine özel güvenlik düşündük. İstihbaratı sözde müttefikimizden bekler olduk. Askerin yetkilerini sınırlandırdık. ABD ile bizi oyalayan koordinasyon toplantıları yaptık.
Yanlışları görelim. Şehidini bağrına basan, “vatan sağ olsun” diyen asil insanlarımızın değerini bilelim.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle