Malum bir gazetenin yayımladığı,''Darbenin adı Balyoz'' başlıklı haberin ertesi günü,Anayasa Mahkemesi, askere sivil yargı yolunu açan düzenlemeleri iptal etti.
Kimilerine göre,haberin servis ediliş zamanlaması Anayasa Mahkemesi'ni etkilemek içindi.Mahkeme etkilenmemiş olacak ki kararı oy birliğiyle aldı.(21 Ocak 2010)
Gazete manşete çektiği ve trajına 17 bin 518'lik artış sağlayan haberde,Balyoz Güvenlik Harekât Planı’nın bir babası varsa, o da dönemin Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan'dır diyordu.
Şu an emekli olan Çetin Doğan,28 Şubat mağdurlarının yabancısı olmadığı bir isim.
Tarihe Postmodern darbe olarak geçen 28 Şubat 1997 tarihli Millî Güvenlik Kurulu kararlarının uygulamalarını denetlemek amacıyla,dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir tarafından oluşturulduğu iddia edilen Batı Çalışma Grubu'nun ana kadrosunda bulunan Çetin Doğan,o dönem Genelkurmay Başkanlığı İstihbarat Başkanı olarak görev yapıyordu.
Refah-Yol'un Başbakanı Necmettin Erbakan istifaya zorlanmış,yerine Mesut Yılmaz hükümeti kurulmuştu.
Tam bu sıralarda,Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında 7 Temmuz 1997’de bir protokol imzalanır
Protokolün altında İçişleri Bakanlığı adına dönemin Müsteşarı Teoman Ünüsan ile Çetin Doğan’ın imzası bulunuyor.
Kısa adı EMASYA olan "Emniyet-Asayiş-Yardımlaşma Protokolü", memleketin herhangi bir yerinde çıkabilecek olaylara askerin müdahale etmesine imkan sağlıyor...
Protokole göre,mülki amirin ( valinin veya kaymakamın ) talebiyle olayları bastırmaya gelen askeri birlikler, doğrudan komutana bağlıdır.Olaylar yatışsa dahi askeri birliğin kışlaya çekilmesine mülki amir değil,komutan karar verir.
Nisan 2002'de, Başbakanlığını Bülent Ecevit'in yaptığı 57.Hükümet döneminde yapılan Mülki İdare Şurası’nda,EMASYA Protokolü’ ele alınır.
Aralarında vali,emniyet müdürü, asker ve bürokratların bulunduğu bir komisyon tarafından hazırlanan ''Şura Kararı Raporu''nda,EMASYA Protokolü’nün hem biçim yönünden, hem de yetki yönünden 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 11’inci maddesine aykırı olduğu vurgulanır..
Raporda "Protokol’ün 9. maddesi EMASYA komutanlıklarının, mülki amirlerin yardım talebi olmaksızın olaylara müdahale edebilmesine imkan vermekte. Bu madde 5442 sayılı yasaya "şekil, yetki, konu ve maksat" yönlerinden aykırı düşmektedir.Vali ve kaymakamların görev alanlarını daraltacak, takdir yetkilerini ortadan kaldıracak ve inisyatif kullanma güçlerini fiilen kısıtlayacak bir düzenlemenin getirilmesi aynı zamanda taşra yönetiminin esasını oluşturan ’il sistemi’ne de aykırıdır.... Mülki idare amirliğinin asayiş hizmetlerine ilişkin yetki ve sorumluluk düzeninin bütünlüğünü bozmaktadır." denir.
Ecevit'in değiştirmek için çalışmalar başlattığı fakat neticelendiremediği EMASYA Protokolü,malum gazetenin ortaya attığı Balyoz Planı iddiasıyla tekrar gündeme oturdu.
22 Ocak 2010 tarihli Bakanlar kurulu toplantısından sonra açıklamalarda bulunan Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek,gazetecilerin “EMASYA Protokolü'nü yeniden düzenlemeyi düşünüyor musunuz?” sorusunu “Onu bilmiyorum. O İçişleri Bakanlığı ile ilgili bir konu. Onu ilgili bakan arkadaşımıza sorarsınız" diye cevapladı.
Cemil Çiçek'in İçişleri Bakanlığını muhatap göstermesinden 3 gün sonra Milliyet Gazetesi yazarı Taha Akyol "EMASYA değişiyor, peki Anayasa" başlıklı yazısında şu cümlelere yer verdi.
"Biraz kulisleri yokladım ve öğrendim ki İçişleri Bakanlığı, EMASYA’yı değiştirmek için bir komisyon kurdu, çalışıyor.Tabii Genelkurmay’ın da görüşü alınacak.Ama herhalde EMASYA değişecek!Vali her durumda en üst yetkili olacak. Tabii bu, büyük olaylarda valinin taktik konularda da karar vermesini gerektirmez, zaten uzmanlık alanı değil.Askeri birliklerin kışlasına çekilmesine de artık komutan değil vali karar verecek.EMASYA’nın bu şekilde değişmesi, ‘28 Şubat rejimi’nin kalıntılarından kurtulmak bakımından önemli bir adım olacak."*
Şimdi akıllara takılan şu:
İçişleri Bakanlığı'nın EMASYA’yı değiştirmek için kurduğu komisyon "Balyoz" haberlerinden önce mi yoksa,sonra mı oluşturuldu?
Başka bir deyişle,Balyoz EMASYA protokolunu değiştirmek için mi servis edildi?
Malum gazete,darbe planı doğrultusunda askerin kullanacağı gazeteciler diye,AKP'ye mulahif isimleri fişlenmişti ya,
İnsan kendisini nasıl bilirse,karşısındakini de öyle sanırmış
Acaba diyoruz Hükümet de yapacağı radikal değişikliklerde kamuoyu oluşturmak için o gazeteyi mi kullanıyor?
Yandaş basının son günlerdeki haberleri,şüpheleri doğrular nitelikte.
EMASYA'nın, askerin asayışa el koymasını bekleyenler tarafından,provakatif eylemlere başvururulmasına yol açabileceği şeklinde söylentiler var.
Hatta aynı çevreler, ''Balyoz''la yapılacağı ileri sürülen eylemlerin bu sebeple planlandığını iddia etmekteler.
Bu ''çekincelerde'' haklılık payı vardır.
Fakat EMASYA Protokolü'nün darbelere zemin hazırlayacağını iddia etmek akıl dışılıktır.
EMASYA Protokolü'nü imzalayan dönemin İçişleri Müsteşarı Teoman Ünüsan da, protokolün darbenin alt yapısı olarak nitelendirilmesine tepki gösterek,"İhtilal olunca asker bu protokolü mü gösterecek? Bir ihtilal olduğunda değil protokol, ortada anayasa kalmıyor. Darbenin alt yapısı, üst yapısı olur mu? Anayasaya karşı bir hareket yapıp, 'protokole göre yaptık' mı diyecekler" diyor.**
Amacımız mevcut haliyle EMASYA'ya sahip çıkmak değil elbette.
EMASYA'nın tartışılacak yanı hukuki dayanağının olmaması...
Yapılacak değişiklikle mülki amir her durumda en üst yetkili yapılır sorun biter.
Netecede olayları yatıştırmaya gelecek olan Türk Askeridir, ecnebi asker değil.
İstanbul'da patlayan bombalar üzerine şehre inen asker için orada ne işi vardı deniyor.Türkiyenin en büyük şehrinde peşpeşe bombalar patlıyor,polise vardım için gelen asker eleştiriliyor.
Milletin can güvenliği mi önemli,sizin demotratlık pozlarınız mı?
APO'nun çağrısı üzerine Kandil ve Mahmur'dan gelen bir grup PKK'lının,Türkiye'ye girişi sonrasında yaşananları hatırlayalım.Önümüzdeki günlerde görülmesi muhtemel böylesi durumlarda,karşılıklı olarak yapılan gösterilerde kontrolden çıkabilecek kitlelere polis yeterli olabilecek mi?
Sivas'ta olamadı mesela.(02 Temmuz 1993 tarihli Sivas Olaylarına askerin geç müdahele ettiği söylenir hep.Asker zamanında çağrılsaydı onca can belki de hala yaşıyor olacaktı.)
Bir Hatırlatma:
Bilindiği üzere,Türkiye'nin üniter yapısını tehdit eden,''İkiz Sözleşmeler'' ya da ''İkiz Yasalar'' diye isimlendirilen ''Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar '' ile ''Medeni Siyasi Haklar'' başlıklı uluslararası sözleşmeler,4 Haziran 2003 tarihinde TBMM tarafından AKP ve CHP Milletvekillerinin oylarıyla kabul edilip, Cumhurbaşkanı Sezer tarafından aynen onaylamıştır.
Bu yasalarla birlikte, ülkemizde varolduğu düşünülen,her türden etnik topluluklara, mezheplere, farklı toplumsal kökenlere,yerel gruplara ve cemaatlere kendi statülerini özgürce tayin etme hakkı verilmektedir.Türkiye, imzaladığı bu uluslararası sözleşmelerle tanıdığı hakları, yani “halkların kendi kaderini tayin hakkını” ve diğer hakları uygulamaya geçirmek için gerekli düzenlemeleri yapmayı taahhüt etmektedir.Neticede İkiz Yasaların kabulünden itibaren geçen yıllar boyunca bu sözleşmelerin uygulamasına yönelik,AB Uyum Yasaları adı altında pek çok kanun çıkarılmıştır.
Bu yasalardan dayanak bulan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, 06.10 2006 tarihinde Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada,merkeziyetçilikten adem-i merkeziyetçiliğe geçilmesini savunmuş,bunun Kürt sorunu başta olmak üzere Güneydoğu'nun sorunlarının çözümünde kolaylaştırıcı rol oynayabileceğini söyleyerek,yerel kaynakları yerel yönetimlerin kullanmasını vali ve belediye başkanı yetkilerinin birleşmesini istemişti..
Vali yetkisinin belediye başkanlarına verildiğini düşünün.Sizce Baydemir çıkan olayları yatıştırmak için askeri göreve çağrırır mı?
Dip Not:
*http://www.milliyet.com.tr/emasya-degisiyor-peki-anayasa/taha-akyol/siyaset/yazardetay/28.01.2010/1190203/default.htm?ver=05
**Dönemin İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Teoman Ünüsan'ın EMAYA hakkında yaptığı açıklamalar için,http://www.bugun.com.tr/haber-detay/91050-emasya-yi-imzalayan-isim-konustu-gundem-haberi.aspx
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle