Varoluş Üçgeni
Üzeyir Lokman Çaycı
12 Şubat 2016
Ordu ve siyaset
Baskılarla, şiddet veya adaletsizliklerle "savunma cesaretini ve gücünü yitirmiş bir millet" haline dönüştürüldük
Değerli ordumuzun kahraman mensuplarını emperyalistler tarafından beslenen kirli siyasetin emellerine teslim ederek sivil mahkemelerde, dış güçlere bağlı hakim, savcı, polis gibi ünvanlara sahip karanlık çehreli insanlar tarafından heba edilmelerine, ya da aşağılanmalarına sebep olmak affedilecek suçlardan değildir. Yaptıkları tahribatlardan ya da işbirlikçiliklerinden veya anayasa ihlâllerinden sonra, «aldatıldık, yanıltıldık, aldandık» diyebilecek kadar basiretsiz siyasetin ülkemizin millî güvenliği için büyük bir tehdit olduğu da açığa çıkmıştır.
Geçmişi irdelemeden, yapılanları sorgulamadan, adaletsizlikleri yargılamadan geleceğimiz için çözümler üretemeyiz!
Ordumuz dış güçlerin uzun süreli hesaplarına hizmet amacıyla, iftiralarla, yargı bahane edilerek siyasete alet edilmiş, uzun süre siyasilerin karanlık emellerine hizmet edecek malzeme haline dönüştürülmüştür.
Silahlı Kuvvetlerimizin tümünü etkileyecek psikolojik bir savaş, emperyalist güçler tarafından ülkemiz içinde üretilen siyaset eliyle sürdürülmüş, kullanılan hakim, savcı ve polis unvanları taşıyan maşaların bir kısmı, yapılan hukuksuzluklardan sonra kurtuluşu kaçmakta bulmuşlardır.
Ordunun siyasete karışması, şaibeli siyasetçilerle ekranlarda sık sık görülmesi, ordunun aslî görevinin dışındaki yıpratıcı unsurlardır
Mustafa Kemal ATATÜRK : «Bir ordunun cevheri ne olursa olsun, siyasete karışırsa birlikte hareket ve savaşma kabiliyetini kaybeder. Ve vatanının müdafaa gücünü hiçe indirir. Siyasete karışmış bir ordunun, karışmadan önceki disiplini ve savaşma kabiliyetini yeniden kazanabilmesi için çok zaman, ister.» demiştir.
Mustafa Kemal ATATÜRK'ün arkadaşlarının birçoğunu ordudaki birliklerine sürüklediği ve orada acı acı dertlerini şu sözlerle döktüğü biliniyor : «Bir Subay, hattâ memleketini kurtaran veya meşrutiyetini kuran bir ihtilâlden sonra, bunlarla ilgisini kesin olarak kesmiş olsa, gene askerî evsafından (özelliğinden) birçok şey kaybeder. Birçok defalar, birçok subayın siyasetle münasebetlerini tamamıyla kesemediklerinden orduda karışıklık yarattıkları ve kaybedilen disiplinin uzun zaman düzelemediği ve ancak vatan tehlikeye düştüğü vakit cevherini kaybetmemiş ordunun güçlükle disiplinini yeniden kazandığı görülmüştür.» (1)
Siyasetçilerle sık sık görülmemek, onlara propaganda aracı olmamak her Türk subayının görevi olmalıdır.
Bor ilçemizde büyüyen Bedrettin Binyıldırım'ın 1937 yılında Harp okulundan mezun olmadan önce Türk subaylarına seslenişi
Türk Subayı
(Saygılarımla size)
Heyecana getirmek maksadıyla kalbinizi, anlatmak istiyorum size mesleğinizi
ilk sözde söylüyorum Türk'ün karşılığını: Türk, asker demektir, ateşlidir onun kanı. Asker olan bir ulusun çekirdeği subaydır, onun yalnız, biricik, tek düşüncesi vardır. O da her zaman yükselmek, yükseltmek fikridir. Kalbinde yanan, vatan ve millet ateşidir. Herkesin gözü var bu dinç subaylarımızda yanmıyor vatanın aşkı, çünkü kanlarında.
Cesaret, kahramanlık hep Türk subaylarında, bedeldir tek bir tanesi bütün cihana da. İsterseniz bir parça tarihe bakalım ulu önderimizi gözönüne alalım.... Çarpışırken düşmanla Çanakkale'de, bir mermi patladı kalbinin üzerinde. Bir feryat işitildi etrafdakilerden o heybetli vücudunu çevirerek arkadan : «Sus asker duymasın, bağırmayın her yandan» diyerek sakinledi heyecanlı kâlpleri... Ve uzatarak elini bağırıyordu «İleri!...»
Olur mu bundan büyük mertlik o soğukkanlılık, vatanın uğrunda budur, en yüksek canlılık!... Anlatayım ikinci bir misal size: İzmir'de Yunanlılar çıkmıştı önümüze, «Venizelos yaşasın eğildik size... » diye bağıtmak isterken
hain düşman bize... İşte Miralay Fethi Bey, «bağıramam» demişti. Bunu duyan Yunanlı yerinden sıçramıştı süngüsünü göğsüne, kalbine saplamıştı!
Onlar vatanın mert subaylarıdır. Atatürk, İnönü ön saftadır!... Anladınız mı Türk Subayının kıymetini, vatan uğrunda her an gösterir mertliğini...
Şimdi size bağırarak söylüyorum ben de Maltepe'den mezun olarak hem de olacağız ateşli Türk Subayı ilerde!...
Son sözümde söylüyorum, şunu unutmayın : Zafer Türk Subay ve askerindedir anlayın... Eğer anlatabildimse mevzuumu sizlere, Hürmetle eğıliyorum önünüzde yerlere! (2)
İstedikleri kadar kendilerine dünyada eşi görülmedik saraylar yaptırsınlar, istedikleri gibi altın kaplamalı koltuklara oturarak hava atsınlar, bunlar günah tüccarlarının, suç tacirlerinin kusurlarını örtmeye yetmeyecektir
Gunah işlenmeden, azap, ceza, belâ ve afet gelmez!
Bugün askerlerimizi ve polislerimizi sürekli bir şekilde şehadete sürükleyen AKP siyasetinin geçmişten itibaren izlediği yol, fiyaskolarla, kaoslarla, skandallarla ve hukuksuzluklarla doludur! Açılım safsataları, teröristlerle işbirliği, Türk Silahlı Kuvvetlerini etkisizleştirme girişimleri, siyasetteki seviyesizliklerle, bilgisizliklerle birleşerek ülkemizi ve bölgemizi kan gölü haline getirmiştir. Bu işlenen suçlar, gerek dünyevî gerekse uhrevî adaletle cezasız bırakılmayacaktır.
Bugün terörle mücadele görüntüsü içine giren AKP siyaseti hatalarını kendisine sermaye yapmış, kurumları işlemez hale getirmiş, eğıtimi, ahlakı yerle bir etmiş, hurriyeti, özgürlüğü, cumhuriyeti tamamen bitirmiş,hurafeleri diriltmiş bir parti olarak sona yaklaşırken, yüce Türk Milleti; şehitlerini geri getiremeyecek; AKP'nin tahrip ettiklerini düzeltebilmek, erittiklerini onarabilmek, moral gücünü, maddi zenginliklerini tekrar kazanabilmek için epey zorluk çekecektir!
Kendi nefislerine, tecavüzcülere, kan döken teröristlere, adaletsizlik yapan hakimlere, zulmeden siyasetçilere, yollarını sapıtanlara, halkın dertlerinden haberleri olmayan milletvekillerine ve yandaş gazetecilere «Eyyyyyy.....» diyemeyenler
Genç kızlarımızın ve kadınlarımızın gündüz dahi sokağa çıkamayacak hâle getirildiği bugünkü Türkiye'yi oluşturanlar hâla birilerine meydan okuyormuş görüntüleriyle kendilerinin güçlü olduklarını «Eyyyyyy.....» diye haykırarak ispat etmeye çalışıyorlar!
Güç ALLAH'ındır. Yetkili olma hakkı ise ALLAH'ın; sesleriyle, sözleriyle, özleriyle, kalpleriyle, bedenleriyle güç verdiği insanlarındır!
İftira ile tutuklanan subayların analarının, babalarının, eşlerinin hatta çocuklarının üzüntüden hayatlarını kaybetmelerine sebep olanlar mağdur ettikleri insanların ahları altında mutlaka ezileceklerdir.
AKP ile henüz dertler bitmedi ve bitmeyecek
Suriye'de 470 bin kişinın ölmesine, 4 milyon'dan fazla Suriyelinin ülkelerini terketmelerine, Suriye nüfusunun %11'inin ölmesine va yaralanmasına; Irak'ta 2 milyon Müslüman'ın ölümüne kimler sebep oldular? Evet çalıyorlar ama çalışıyorlar diyen gafillerin savundukları AKP sebep oldu. Taşıyabilirseniz taşıyın bu günahları? Ama ne zamana kadar?!
Paris, 11.02.2016
¤ Ali Fuat Cebesoy, Millî Mücadeleyi hazırlayan sebepler ve Atatürk, Hayat Tarih Mecmuası, Sayı :1, Sayfa 81, Şubat 1985) (1)
¤ Arzu edenlere, bu seslenişin el yazısıyla yazılmış orjinalini gönderebilirim (2)
Bu yazı 1,250 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
11 Mart 2016
Harem Konusu
-
12 Şubat 2016
Ordu ve siyaset
-
16 Ocak 2016
Muhalefet partileri nasıl şekillendirildi?
-
31 Ekim 2015
Seçimler Ve Türkiyemiz
-
3 Eylül 2015
Tilki
-
22 Ağustos 2015
Öfkenin Bir Ucu
-
25 Temmuz 2015
Ah Ahmet Vefik Paşa Ah!
-
12 Temmuz 2015
AKP'li yöneticilerin suç ve günah işleme özgürlükleri
-
8 Aralık 2014
Geçmişteki zulüm tezgahı bu kez AKP tarafından kuruldu!
-
12 Kasım 2014
Eğitim Sisteminin Ve Ahlakın Çürütülmesi İçin
-
9 Ağustos 2014
Kime oy vereceğiz ?
-
25 Haziran 2014
Atatürkçesine
-
20 Ocak 2014
Onu susturun!
-
20 Aralık 2013
AKP yöneticileri ve dindar gençlik SAFSATALARI
-
2 Aralık 2013
Aynadaki Adam
-
19 Kasım 2013
İstanbul
-
11 Kasım 2013
Atatürk Ve Ayhan Baran
-
20 Ekim 2013
Evet Tayyip dünya lideri!
-
30 Ağustos 2013
İstiklali olmayanın istikbali olamaz!
-
3 Temmuz 2013
Hıyarname
Yorumlar
+ Yorum Ekle