En Sıcak Konular

Yakup Musa

Hakikat
Yakup Musa
1 Haziran 2014

27 MAYIS DARBESİ GERÇEKLERİ



 

Darbeler ihtilalci kadroya geçici bir şöhret kazandırsa da, kudret getirse de sonuç itibariyle hep ihtilaller başarıya ulaşamamış, siyasi, ekonomik hüsranla sonuçlanmıştır.  

27 MAYIS darbesinden önce hükümet aleyhine iftiraya varacak kadar yalanlar, suçlamalar had safhaya gelmişti. Bu iftiralar, yalanlar neticesi darbeye uygun ortam oluşturulmuştu.

Söylentilere göre:

“Demokrat Parti iktidarı, kendisine muhalif üniversite öğrencilerini yakalayıp öldürtüyor,  sonra da onları Et Balık Kurumu tesislerinde hayvan yemi haline getiriyormuş. Bir kısım öğrenci cesetlerini de Konya asfaltı altına gömdürdüğü,”

“Cumhurbaşkanı Celal BAYAR’ın bankalarda 103 milyon lirası olduğu,” (Bu meblağ 1960 yılında 250-260 kaloriferli daire parasına karşılık gelmektedir.)

“Adnan MENDERES’in, KARS ve ARDAHAN’ı Ruslara satmak üzere olduğu,”

“BAYAR’ın, Kara Harp Okulunun bütün öğrencilerinin kurşuna dizilmesi için emir verdiği,”  

“Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü ZORLU’nun, TÜRKİYE’nin her yabancı devletle yaptığı anlaşmadan % 10 nispetinde komisyon aldığı, Avrupa’da altın kaplamalı bir arabaya bindiği,”

“Demokrat Parti’nin bütün il ve ilçe teşkilatlarını, günü geldiğinde CHP’lileri öldürmek için silah deposu haline getirdiği,”

Buna benzer daha birçok şeyler söylenmiştir.   

27 MAYIS darbesinde görevli bir Albay şöyle itirafta bulunuyor:

“27 MAYIS sabahı önce radyoya giderek malum bildiriyi okudum. Oradan çıkarak doğru Et Balık Kurumuna gittim. Soğuk hava depolarında, üniversiteli öğrencilerin cesetleri var sanıyordum. Bütün aramalarıma rağmen bir tek cesede olsun rastlamadım. O zaman anladım ki; biz bir parti teşkilatının ve yerli komünistlerin tesiri altında kalmışız.

Yine 27 MAYIS darbesinde görev alan Üçüncü Zırhlı Tugay Komutanlı’nda görevli Kurmay Binbaşı Orhan ERKANLI hatıralarında şu itiraflarda bulunmuştur:

“Asker, sivil, gelip geçen bütün iktidarların gerekçesi ve gayesi hep aynı idi. Vatanı kurtarmak, demokrasiyi yaşatmak. Aslında ortada kurtarılmaya muhtaç, batmış bir vatan ve zorla yaşatılacak bir demokratik düzen olmadığını, kahraman veya hain olarak nitelediğimiz kişilerin iktidar mücadelelerinin galipleri veya mağluplarından ibaret bulunduğunu bir türlü anlamadık. Memleketimizin en ciddi, en önemli ve hayati sorununun vatanı kurtarıcılardan kurtarmak olduğunu bildiğimiz halde açıklamadık, bu yolda samimi gayretler harcamadık.”

İhtilali araştırdıkça ihtilalcilerin iki yüzlülüğünü ortaya çıkaran durumlar, belgeler ortaya çıkmaktadır. Buna örnek Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Cemal GÜRSEL’in 03 MAYIS 1960 tarihli gizli mektubunu gösterebiliriz. Bu mektubun yazılmasına Org. Cemal GÜRSEL ile dönemin Milli Savunma Bakanı Ethem MENDERES arasında geçen görüşme neden olmuştur. Gidişattan memnun olmamakta, kötüye gidişin başsorumlusu olarak Cumhurbaşkanı Celal BAYAR’ı görmektedirler. Her ikisine göre de Celal BAYAR bir an önce istifa etmeli ve yerine daha uygun birisi, yani üzerinde uzlaştıkları Başbakan Adnan MENDERES geçmelidir. Ethem MENDERES bu mektuptan başbakanı haberdar eder. Adnan MENDERES sadece kendisini öven satırları ve müteakip bir iki maddeyi okuduktan sonra mektuba önem vermez, Celal BAYAR’ın bahse konu mektuptan haberdar olmaması için bakanını tembihler. Ethem MENDERES’de mektubu kasasına kilitler Yassıada’da gündeme gelinceye kadar orda kalır. Yassıada duruşmaları sırasında gündeme gelen ve mahkemece aslı istenen mektup Org. Cemal GÜRSEL’in Adnan MENDERES’i öven, kendisine Cumhurbaşkanlığı teklifinde bulunan kısmının sansürlenerek basına verildiği bilinmektedir. Ancak değiştirilen mektubun tek nüsha yazılmamış olduğu mahkeme sırasınca gözden kaçırılmış, diğer asıl nüshaların incelenmesi nedense düşünülememiştir. Adnan MENDERES’in avukatı Burhan APAYDIN tehditlere rağmen mektubun değiştirildiğini, aslının mahkemece okunmasını talep etmiş fakat MENDERES Yüksek Adalet Divanı Başkanı Salim BAŞOL’un mektubun mahkemece okunması talebini hala anlaşılmayan tutumuyla ret etmiştir. Bu mektup okunsaydı belki de mahkemenin seyri değişecek, kendisini Cumhurbaşkanlığına taşımaya kalkanların şimdi kendilerini asma girişimleri, bu büyük tezat ortaya çıkmış olacaktı. MENDERES hem mektubun değiştirilmesine itiraz etmediği gibi, mahkemece aslının okunmasını da istememiştir. Bu girişimi mahkemeyi daha fazla kızdırmamak için tercih etmesi muhtemeldir. Mahkeme boyunca daima orduya, mahkemeye güvenmiş, dava sonucu aklanacağına inanmıştı.

Necip Fazıl KISAKÜREK’in tabiriyle, MENDERES “ümit vermekte bir tane, fakat bunları asla gerçekleştirememekte de yine bir tane”dir.  

O gün mahkeme başkanı merhum Adnan MENDERES’e “Sizi buraya tıkan güç böyle istiyor” diyebilecek kadar açık sözlü idi. 27 MAYIS anlayışı o gün, öncesi ve günümüze kadar hep devam etmiş, İttihat ve Terakkiyi kuran zihniyet, 31 MART Vak’ası, Bab-ı Ali Baskınının arkasında ne var ise   27 MAYIS’ın, 12 MART’ın, 12 EYLÜL’ün,       28 ŞUBAT’ın arkasında aynı niyet, güç vardır.

27 MAYIS’ı daha iyi anlamak için İSTANBUL Ticaret Üniversitesi öğretim üyesi Berat ÖZİPEK’den aktaralım:

“27 MAYIS darbesinin işlevi de oligarşiden demokrasiye geçiş sürecini durdurmaktan başka bir şey değildi. Darbeyi meşrulaştırmak için kullanılmaya çalışılan hiçbir gerekçenin elle tutar tarafı yoktu. Örneğin anayasayı ihlal adına DP’ye yöneltilebilecek hiçbir suçlama yoktu ki, CHP’nin tek parti döneminde çok daha fazlası yapılmış olmasın. Bir tarihçinin de belirttiği gibi İstiklal Mahkemeleri anayasaya uygun ise Tahkikat Komisyonları’nın uygun olmadığı nasıl söylenebilirdi? Her ikisinin de anayasa, 1924 Anayasası yürürlükteydi. DP’nin iktidarının özellikle ikinci döneminde birçok yanlışın, bazı antidemokratik uygulamaların yapıldığı doğrudur; ama bunların hiçbiri darbe gerekçesi olamazdı. Bu bağlamda 27 MAYIS tıpkı kendisinden önceki ve sonraki darbeler gibi ahlaki ve siyasi bakımdan meşru görülebilecek hiçbir sebebe dayanmıyordu. Dolayısıyla onun gerekçelerini aslında bahanelerini çürütmeye çalışmak, bir bakıma darbenin söyleminin sınırları içinde kalmak anlamına gelebilir. Asıl konuşulması gereken, darbelerin ekonomik politiğidir; sınıfsal ve sosyal sebep ve sonuçlarıdır ve tabii ki kurbanlardır; tarifsiz acılar yaşayan, kendilerini koruyamadığımız kurbanlar. Onları unutmamak ve bütün darbelere  evlerden Demokrat Partililerin toplandığı günlerde babasının götürülüşüne şahit olan küçük bir çocuğun gözüyle bakmak vicdani bir yükümlülüktür. Bu aynı zamanda demokrasinin de yaşayabileceği ahlaki temeli ifade etmektedir. Bunu yapabildiğimizde bize özgü iyi darbe kötü darbe ayrımı yapmak gibi ahlaka aykırı yollara girmez, 12 EYLÜL darbesini de aynı kararlılıkla mahkum edebiliriz”

ÖZİPEK’in İstiklal Mahkemeleri ile Tahkikat Komisyonu’nu aynı kefeye koyması imkansızdır.

Baskıyı artıran, bir diktatör uygulaması sayılabilecek, üyeleri DP milletvekillerinden oluşan Tahkikat Komisyonu’nun görevleri, muhalefet ve basını soruşturmak, hakkında yapılan iddiaları değerlendirmek, siyasi faaliyet, toplantı, mitingleri yasaklamak, her türlü yayın, yayın organlarının basım ve dağıtımını durdurmak, kendilerince önem arz eden belgelere el koymak, ayrıca komisyonun belge aradığı evleri ve kurumları “izinsiz arama yetkisi” bulunmaktaydı. Hükümet tüm iletişim araçlarından yararlanabileceği gibi komisyonun yetki ve salahiyetleri incelendiğinde, demokrasiye uymayan bir yargı üstünde hükümeti koruyan kollayan bir kurum kurulduğunu görmekteyiz. Komisyonun alacağı kararlar kesin olup, hiçbir şekilde itiraz hakkı bulunmamaktadır.

İstiklal Mahkemeleri o günkü zor şartlar altında savaşın disiplinini, ülkenin her zaman var olmuş, dış güçlerle işbirliği içinde olan hainlerini, orduya ait silah ve mühimmatı çalanlara karşı, yürütülen bağımsızlık hareketini önlemeye çalışanları, asker kaçaklarını, yağma, ayaklanma girişimlerini engellemek, ülkeyi bu tehlikelerden korumak için kurulan mahkemelerdir.

ÖZİPEK Demokrat Partililerin evlerinden çocuklarının gözleri önünde götürülüşü haklı olarak dile getirilmekte, ama sahte belge ve delillerle yine bir dış operasyon neticesi olan aynı müdahalelerin günümüzde de olduğunu görmekteyiz.

27 MAYIS darbecileri de Adnan MENDERES gibi çoğunluğu masonlardan oluşan hükümet kurmuş, masonlardan ihtilalciler de vazgeçememişti. NATO ve CENTO’ya bağlılıklarını sürdürmüş, İsrail ile yakınlaşmaya MENDERES Hükümetinin bıraktığı yerden devam etmişlerdir.

27 MAYIS ihtilalinin ürünü olan  09 TEMMUZ 1961'de kabul edilen 1961 Anayasası özgürlükleri, örgütlenmeyi, fikir hürriyetini, kişi, temel hak ve özgürlüklerini, tam, demokratik parlamenter sisteme geçişi, demokratik, sosyal ve hukuk devleti anlayışını, yasama, yürütme, yargı şeklinde güçler ayrılığını, yasamadan çıkan yasaların anayasaya uygunluğunu kontrol eden Anayasa Mahkemesini, sendikalaşmayı, işçilere grev hakkını, iş güvencesini, Danıştayın görev alanını daraltan Askeri Yüksek İdare Mahkemesini, yürütme ve yönetimin karar ve eylemlerini denetleyen Danıştayı buna benzer sosyal, iş, siyaset hayatımızda yenilikleri, özgürlükleri de getirmiştir.

Yine ihtilal ile sinema, tiyatro, müzik, edebiyat, yazarların çoğalması, özgürce her konuda yazabilmelerine imkan ve zemin sağlamıştır. Tabi bu özgürlükler her zaman sahnede olan masonların ortaya çıkıp son safha olarak 12 EYLÜL 1980 darbesiyle son bulmuştur.

DP Hükümetindeki masonların yer aldığı hükümet ihtilal ile son bulmuş, ama masonlar ihtilal hükümetinde, yeni görevlendirmelerde önemli makamlara gelmiş, ülkenin siyasi çizgisini yine ABD (İsrail) çizgisiyle örtüştürmeyi başarmıştır.

27 MAYIS darbesini 54 yıl önce yaşanmış ve bitmiş bir olay şeklinde değerlendiremeyiz. 27 MAYIS’ın müteakibinde devam eden darbe/müdahalelerin arkasında darbecileri harekete geçiren, onları yönlendiren Siyonizm ve onun kuklası, taşeronu ABD vardır.

Yaşanan 27 MAYIS darbesi gerçekleşmeseydi, aksaklıklarına rağmen siyaset, demokrasi devam etseydi sol ve sağ dengeli bir biçimde olacak, ekonomimiz  sarsılmayacaktı. Bu ihtilal bize Süleyman DEMİREL’i, 12 EYLÜL ÖZAL’ı, 28 ŞUBAT ERDOĞAN’ı   iktidara getirmiştir.  MENDERES’in yokluğu, 27 MAYIS’a duyulan öfke Adalet Partisi’nin çatısı altında toplanmış, DEMİREL’i iktidara taşımıştır.

Yazıdan ve itiraflardan da anlaşılacağı gibi bütün darbelerin; ülkenin ABD (İsrail) çizgisinden çıkması, ilerleyen, yerine oturan demokrasiyi baltalamak üzere yapıldığı anlaşılmaktadır. Darbeler çözüm değil, ancak kesin sorunlara yol açmışlardır. Bilinen bir gerçekte yukarıda da yazdığımız gibi 27 MAYIS’tan bu yana yapılan her türlü darbelerin arkasında ABD ve onun hamisi Siyonist İsrail bulunmaktadır. Zaten yapılan darbelerin ABD (İsrail) nin onayı/isteği olmaksızın gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Dostumuz! ABD (İsrail) hiçbir zaman ülkemizde demokrasinin uygulanmasını, bizlere çizmiş olduğu çizginin dışına çıkılmasını kendi çıkarına uygun görmemiştir.

Selam, saygı ve dualarımla.

Yakup MUSA

01.06.2014

 



Bu yazı 1,397 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 28 Ekim 2015 TÜRKİYE'DE BAŞKANLIK SİSTEMİ
    • 16 Ekim 2015 BALYOZ DAVASI BİLİRKİŞİ RAPORLARI (3)
    • 2 Ekim 2015 TCG MUAVENET FACİASI!
    • 17 Ağustos 2015 AMERİKAN ÇOCUKLARI ÇUVALDA
    • 6 Haziran 2015 TÜRKİYE'DE BAŞKANLIK SİSTEMİ
    • 24 Mayıs 2015 BALYOZ DAVASI BİLİRKİŞİ RAPORLARI (2)
    • 19 Mayıs 2015 KÜRECİK RADARI İSRAİL İÇİN ÇALIŞIYOR!
    • 11 Mayıs 2015 BALYOZ DAVASI BİLİRKİŞİ RAPORLARI
    • 26 Nisan 2015 100. YILINDA ÇANAKKALE SAVAŞLARI
    • 13 Nisan 2015 İCRA VE İFLAS KANUNUNUN KABÜLÜ
    • 1 Nisan 2015 31 MART VAK’ASI
    • 18 Mart 2015 18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ
    • 4 Mart 2015 28 ŞUBAT BELGESİ
    • 31 Ocak 2015 SOYKIRIM İFTİRASI
    • 28 Aralık 2014 EHLİ KÜFÜRE BENZEMEKTEN KAÇINMAK!
    • 22 Aralık 2014 DÜNYA HABERLERİNİ CIA YAPTIRIYOR!
    • 20 Kasım 2014 TCG. MUAVENET FACİASI
    • 15 Eylül 2014 27 MAYIS VE 12 EYLÜL DARBESİ
    • 10 Haziran 2014 27 MAYIS DARBESİ VE MASONLAR
    • 1 Haziran 2014 27 MAYIS DARBESİ GERÇEKLERİ

    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,248 µs