En Sıcak Konular

Hakverdi Murat Merdamert

Mefkure
Hakverdi Murat Merdamert
27 Haziran 2012

Bölücü Siyasetin Şartlarını Kabul Etmek İçin Kaç Şehit Daha Vermemiz Lazım



Devlet terör örgütüne ''şartsız silah bırak" diyor,örgüte yakın çevreler ise "silahlar sussun" çağrısı yapıyor.

Bu hengamede terör örgütünün saldırıları sürerken şehitler gelmeye devam ediyor.

Belli bir zamandır belli odakların  "zamanlamasını manidar " bulduğu  bu saldırıları PKK terör örgütü niye düzenliyor,biz bu şehitleri niye veriyoruz?
****

Emekli Tümgeneral - yazar- Armağan Kuloğlu bir kaç yıl önce katıldığı bir tv programında bölücülüğün iki boyutundan bahsetmişti:

Bölücü Siyaset 
Bölücü Terör

Kuloğlu,bölücü terörün açtığı alanda ilerleyen bölücü siyasetin  tıkanması durumunda, devreye tekrar bölücü terörün  girdiğini belirtmişti.
****

Öcalan'ın yakalanmasından idamın kaldırılmasına kadar geçen süreçte neredeyse durağan hale gelen bölücü terör, AKP'nin iktidar olması sonucu devreye yeniden giren bölücü siyasetin elini güçlendirmek için terör eylemlerini  artırmış, özellikle 2007 yılında DTP'nin bağımsız adaylarla Meclis'e girmesiyle Dağlıca ve Aktütün gibi kamuoyunu derinde yaralayacak saldırılara girişmiş,böylece AKP'nin "analar ağlamasın" diyerek açılım politikasının "insanı" hissettirilmesinin önünü açmiştır.

Bu bir iddia değil ''rakamların'' ve uygulmaya konulan ''politikaların'' dilidir

Apo'nun yakalanıp yargılandığı ve idama mahkum edildiği 1999 yılında 203 şehide sebep olan terör, 2000 yılından itibaren hızla güç kaybetmeye başlamıştı.22 şehit verdiğimiz aynı yıl terörist sayısı 4 bine kadar düşmüş, bu sayının da ancak yüzde 10’u Türkiye topraklarında barınabilecek durumda idi.

AB'nin Türkiye'ye müzakere tarihi vermek için önşartlarindan bir haline getirdiği idam cezası,3 Ekim 2001'de, 4709 sayılı Kanunla; "Savaş, çok yakın savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışında ölüm cezası verilemez" hükmünün, Anayasa'nın 38. maddesinin 7. fıkrasına eklenmesi ile kısmen kalkmış olsa da terörist elebaşı Apo'yu kurtarır nitelikte değildi.

2001 yılı şehit sayımızın sıfırlandığı yıl oldu.

3 Ağustos 2002'de TBMM'de  ‘AB Uyum Yasaları’ olarak bilinen, 4771 Sayılı Çeşitli Kanunlarda yapılan değişiklikle,"Savaş ve çok yakın savaş tehdidi hâllerinde işlenmiş suçlar hariç" idam cezaları müebbet ağır hapis cezasına dönüştürüldü.''Terör suçlarını'' idam kapsamından çıkaran bu kanunun kabulü için yapılan oylamada,Meclis'te sadece MHP’nin "red" oyuna karşılık diğer bütün partiler ve bağımsızlar, Apo'nun idam kararının yok hükmünde sayılacağını bile bile "evet" oyu kullandı.

4 Ekim 2002'de Ankara 2 No'lu DGM, Başbakanlık'ta bekletilen Abdullah Öcalan'ın idam dosyasının, 4771 Sayılı Kanun uyarınca iade edilmesinden sonra, dosya üzerinde yaptığı inceleme sonucu,Öcalan'ın idam cezasını ömürboyu ağır hapis cezasına dönüştürdü. Mahkeme, Öcalan'ın, af ve şartlı salıvermeden yararlanmamasına ve ömürboyu ağır hapis cezasının ölünceye kadar devam etmesine karar verdi

2002'nin Kasım ayında AKP yapılan genel seçimlerde tek başına iktidar oldu.

2002'da 6 şehit verdik.

Türkiye,15 Ocak 2003'de idam cezasının kaldırılmasını öngören Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6 nolu protokolünü resmen imzaladı.Böylece 44 üyeli Avrupa Konseyi'nde, protokole imza atmayan ülke kalmadı.

2003 yılında 21 şehit verdik.

14 Temmuz.2004'de kabul edilen 5218 sayılı kanunla idam cezası tamamen kaldırıldı.Böylece PKK terör örgütünün Türkiye Cumhuriyeti Devletinden, sürekli olarak isteğidi idam cezasının kaldırılması yönündeki talebi yerine gelmiş oldu.

2004'te TRT birkaç saatlık Kürtçe yayına başladı.

2004 yılında 73 şehit verdik.

2005 Ağustos'unda Başbakan Erdoğan Diyarbakır'da düzenlenen mitingte, geçmişte Kürtlere karşı devlet tarafından bazı "hata ve günahlar"ın işlendiğinden bahsetti.

2005 yılında 92 şehit verdik.

2006 yılında verdiğimiz şehit sayısı 121.

2007 Genel Seçimleri'nde Terör Örgütü PKK'nin siyasi kanadı olarak bilinen DTP bağımsız adaylarla meclis'te temsil hakkı kazandı.

2007 yılında 118 şehit verdik.

2008 yılında ise 150 şehit.

24 Saat Kürtçe yayın yapan TRT 6, 1 Ocak 2009'da faaliyete geçti.AKP hükümeti Ağustos 2009'da meşhur "Demokratik Açılım" projesini açıkladı. 

2009 yılında 135 şehit verdik.

2010 yılına gelindiğinde, iktidarın “Demokratik Açılım” söylemleri arasında terör örgütü eylemlerinin yalnızca Güneydoğu ile sınırlı kalmadığı, Karadeniz Bölgesi'ne ve Batı’ya doğru kaymaların başladığı görüldü.Bu yıl içindeki şehit sayımız 141. 

2009 yılında "Açılım başladı çatışma bitti" diyen dönemin AKP Adana Milletvekili Mir Dengir Mehmet Fırat,2010'daki saldırıların  "Demokratik açılımı" baltalamak isteyenler tarafından yapıldığını savundu

2011'de  120 şehit verdik.

ve 2012 Haziranı itibari ile şehit sayımız 50'yi aştı.
***

Haksızlık etmeyelim,adı konmamış olsa da açılımın başlangıç tarihi 2009'dan daha eskilere dayanmaktadır.

Şahin Alpay 2 Ekim 2010 tarihli Zaman Gazetesi'nde "Demokratik açılım: Nereden, nereye" başlıklı yazısında diyor ki; "Türkiye Kürt sorununu liberal demokratik düzeni yerleştirerek çözme yolunda (çok sancılı, çok acılı bir yoldan geçerek) adım adım ilerliyor. Bu süreç ne zaman başladı? Bu "Demokratik Açılım" sürecinin, Kürtçe yasağına son verildiği, Kürtçe gazete-kitap yayını ve müziğin serbest bırakıldığı 1991 ve Kürt sorununu programının merkezine yerleştiren ilk partinin (HEP) kurulduğu 1990 yıllarında başladığı söylenebilir. Sürecin daha gözle görülür, elle tutulur bir hal alması ise muhakkak ki, Türkiye'nin 1999'da Avrupa Birliği (AB) üyeliğine aday ilan edilmesi ve 2002'de AKP'nin iktidara gelmesiyle birlikte oldu.''

Alpay,açılımın özetini çıkardığı bu yazısında şu örnekleri veriyor: "2001-2004 arasında kabul edilen AB'nin Kopenhag Siyasi Kriterleri'ni yerine getirmeye yönelik reformlar bağlamında, Kürtçe radyo-televizyon ve öğrenim (kurslar) yasal hale geldi.1987'den beri uygulanmakta olan OHAL, 2002'de kaldırıldı...Kürt partileri 2004'ten itibaren Kürt çoğunluklu bölgenin pek çok belediyesinde iktidara geldi. TRT 2004'te birkaç saat de olsa Kürtçe yayına başladı. 2005 Ağustos'unda Başbakan Erdoğan Diyarbakır'da, Kürtlere karşı işlenen "hata ve günahlar"dan söz etti.

2004-2005'ten itibaren Kürt çoğunluklu bölgenin sosyo-ekonomik kalkınması için gerekli altyapı yatırımlarına hız verildi. Bölgeye halkın kimliğine saygılı valiler ve kamu yöneticileri atanmaya başladı. Boşaltılan köylere dönüş için mali yardım ve terörden zarar görenlere tazminat ödenmeye başladı. 2007 seçimleri sonrasında ilk kez bir Kürt partisi (DTP, kapatılınca BDP) Parlamento'da temsil edilme olanağı buldu. 2008'den itibaren Irak Kürdistan Bölge Yönetimi'ne yönelik politika kökten değişti; ilişkilerde yakınlaşma sağlandı...Erbil'de konsolosluk açıldı...24 saat Kürtçe yayın yapan TRT 6, 1 Ocak 2009'da faaliyete geçti.AKP hükümeti Ağustos 2009'da "Demokratik Açılım" projesini açıkladı. Cezaevlerinde Kürtçe yasağı kalktı. Diyarbakır Belediye Tiyatrosu ilk Kürtçe oyunu sahneledi. Mardin Artuklu Üniversitesi, Kürtçe öğretime hazırlık olarak sertifikalı "Kürtçe okutman adayı yetiştirme kursu" açtı.Seçim kanununda değişiklik yapılarak, yazılı ve sözlü Kürtçe propaganda yasağına son verildi."Taş atan çocuklar" yasası kabul edildi. Birçok ilde "yayla yasağı" kalktı ve yollarda güvenlik denetimleri asgariye indirildi.

Demek istediğim şu: Başbakan Erdoğan'ın deyişiyle, "inkar politikaları son buldu; ok yaydan çıktı..." Gerçekte yaklaşık 20 yıl önce başlayan "Demokratik Açılım" Türkiye liberal demokrasiyi yerleştirene ve Kürt sorununu çözene kadar sürecek."
***

2002'nin sonlarını hatırlayınız, AKP'nin ilk seçim kazandığı o günleri.Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı R. Tayyip Erdoğan, Şahin Alpay'ın sıraladığı açılım politikalarından hepsini geçtim birkaçını seçim meydanlarında dillendirseydi, bırakınız tek başına iktidar olmayı barajı geçebilir miydi acaba?

Gerçekleşen bu politikalara rağmen AKP hala yüzde 50'lerin üzerinde seyrediyorsa kamuoyunun zamanla hazmettiğine,ikna olduğuna delildir.

Bu pencereden bakınca,Terör saldırıları,İktidar kanadının ve yandaş basının her saldırı sonrası "zamanlaması manidar" diye sözüm ona barış görüşmelerini baltalamak için değil, kamuoyunu barış denilen yıkıma razı etmek içindir.

Bölücü terörün yaptığı kanlı eylemlerle Türk Milleti'nin bilinçaltına yerleştirilmek istenen mesaj şudur:

"Ya bölücü  taleplere  razı olacaksınız ya şehit vermeye devam edeceksiniz."

''Açılım Politikası''nın devlet eli ile hayata geçirilmesi öncesi  verilen mücadelede hayatını kaybeden her Mehmetçik, vatanın bölünmez bütünlüğü için can veren  şehitti.

Açılım sonrasında kaybettiğimiz her askerimiz bölücü siyasetin elini güçlendirmek,dolayısı ile Türk Milleti'ni iknaya zorlamak  için  bölücü terörün kurbanlarıdır artık.

10 Mart 2009'da ''Kürt sorunuyla ilgili önümüzdeki günlerde çok iyi şeyler olacak'' diyerek açılımın fitilini ateşleyen Cumhurbaşkanı Gül'ün bir kaç gün önce söylediği;"Türkiye'yi terörle herhangi bir şekilde hizaya getirmek asla mümkün değildir ve olmayacaktır. Terörle herhangi bir şekilde hak kazanmak asla mümkün değildir''  sözü ne yazik ki havada kalmaktadır. Acı olan gerçek devletin zamanla hizaya geldiğidir.

Bölücü terör örgütü PKK vurdukça alıyor.

Zana da bu yüzden "bu işi çözerse Erdoğan çözer" diyor.

Not:  Biliyorsunuz bölücü siyaset tayfasının israrla kullandığı "sayın" sıfatından dolayı mahkemelerde açılan davalardan bıkmış olacak ki Yargıtay, Öcalan'a "sayın" demenin suç teşkil etmediğine karar verdi.Böyle giderse korkarım  Türkiye, Apo'nun kendisine "terörist başı'',"imralı canisi" diyenlere karşı "hakaret davası" açacağı günleri de görecek.


Bu yazı 2,124 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 11 Haziran 2023 Başbuğum Size Bir Maruzatım Var!
    • 26 Mart 2023 ''Işıklar İçinde Yatsın'ın Dayandığı Kaynak
    • 13 Şubat 2023 Yıkıldım Depremde Enkazda Kaldım
    • 1 Eylül 2022 Karakoç'u Umuttun mu Mihriban?
    • 2 Mayıs 2022 Munik Ana
    • 19 Mart 2022 ''Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'' Nasıl Olacak?
    • 11 Şubat 2022 Fazıl Merdamert Destanı
    • 19 Aralık 2021 Devlet Babadır Banka Değil
    • 29 Mart 2020 Cuma Namazı Bundan Sonra Farzı Kifaye mi Oldu?
    • 20 Mart 2020 Hürriyet Olmayan Yerde Cuma Namazı Kılmak Caiz Değildir
    • 13 Mart 2020 Salgın Hastalık Olan Yerlerde Cuma Namazı Kılınamaz!
    • 9 Mart 2020 Allah Belamızı Çoktan Vermiş de Farkında Değiliz!..
    • 24 Şubat 2020 Neden İlle de Su Manzarası?
    • 5 Ocak 2020 9 Işık'ı 1 Ampule Bağlamak
    • 6 Aralık 2019 Müslümanın 12 Ödevi
    • 27 Kasım 2019 Anlarsın yalan Dünyayı
    • 19 Şubat 2019 Göçtü Gitti Ozan Arif -Sagu-
    • 15 Şubat 2019 ''Çağrımız İslam'da Dirilişedir'' ve OZAN ARİF
    • 12 Ocak 2018 Beyin Yetmezliği
    • 1 Eylül 2017 Aldığı Nefese Hükmedemeyen İnsan

    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,618 µs