En Sıcak Konular

Aziz Dolu

Atabey
Aziz Dolu
9 Mart 2012

Bir Cumhuriyet Efsanesi



Bir Cumhuriyet Efsanesi

Şehir efsanesi olarak adlandırılan bir kavramı duymuşsunuzdur. Kavram, aslı olmayan ama halkın gerçek olduğunu düşündüğü, hayali durumları belirtir. Amiyane tabirle batıl inanç denen şey de budur aslında. İnsanoğlu az veya çok bu tür inançlardan etkilenir ve/veya etkilenmiştir. Bu inançlar dini olabileceği gibi dindışı konuları da kapsayabilir. İnsan toplulukları arasında, buna benzer inançlarla ilgili misaller sayılamayacak kadar çoktur.

Şimdi sizlere bir başka efsaneden 'Cumhuriyet efsanesi' olarak adlandırdığım bir yalandan, daha doğrusu göz boyamadan bahsedeceğim. Gelin şimdi hep birlikte Kurtuluş Savaşı yıllarına gidelim. Aslında bu tabir (söylem) de yanlış. Bizzat Atatürk ve çağdaşları tarafından kullanılan 'İstiklâl Harbi' söylemini kullanmalıyız. Günümüz Türkçesi ile Özgürlük (Bağımsızlık) Savaşı...

1920’li yıllarda Türkiye Türkleri bağımsızlık yolunda büyük bir ölüm-kalım mücadelesi verirken; Türkistan’da da durum pek farklı değildi. Kırım, Kazan, Astırahan, Hive Hanlıklarını (devlet) yutan Sovyet Rusya, Batı Türkistan’daki son Türk Devleti olan Buhara Hanlığı’na göz dikmiştir. Buhara ve havalisinde Buhara Halk Cumhuriyeti ilan edilmiş, başkanlığına da Osman Kocaoğlu seçilmiştir. Ankara Hükümeti bu kardeş Türk Devletini resmen tanır. Mustafa Kemal ile danışıklı olarak gizlice Türkistan’a giden Teşkilat-ı Mahsusa’nın efsanevi casusu Kuşçubaşı Eşref de İran, Afganistan ve Hindistan (Pakistan ve Bangladeş dâhil) Müslümanları ile Ankara Hükümeti arasında irtibat kurmuş; ardından da Buhara’ya geçmiştir. Ankara ile Buhara arasında resmi ilişkilerin başlaması da bu zamana denk gelir. Buhara Halk Cumhuriyeti Başkanı Osman Kocaoğlu; Mustafa Kemal ve arkadaşlarınca yürütülen bağımsızlık savaşına yardım etmek için büyük bir yardım kampanyası başlatır. Öyle ki kampanya Afganistan’a, Pakistan’a (Hindistan) kadar uzanır. İşte Pakistan Milli Şairi Muhammed İkbal’in sırtındaki tek ceketle katıldığı kampanya, bu kampanyadır.

İleride Cumhuriyet tarihimizin unutulmazları arasında yerini alacak olan Osman Kocaoğlu da servetinin büyük bölümü ile kampanyaya katılır. Dahası başındaki kalpağı çıkararak, Mustafa Kemal’e hediye olarak götürmesi için Kuşçubaşı Eşref’e verir. İzmir’e ilk girecek Türk zabitine (subay) verilmek üzere, üzeri değerli taşlarla süslü bir de kılıç uzatır. Mustafa Kemal ise, Buhara’dan gelen bu kalpağı savaşın sonuna kadar başından hiç çıkarmayacak, gururla taşıyacaktır.

Osman Kocaoğlu önderliğindeki bu yardım kampanyası sırasında 100 milyon altın ruble toplanır. Bu toplanan yardım, o dönemin parası ile 56 milyon Osmanlı altını etmektedir. Hazar Denizi’nin güneyi (İran ve Arap Ülkeleri) o sıralar İngilizlerin tehdidi altında olduğu için, yardımların Rusya üzerinden gönderilmesi kararlaştırılır. Sonrasında ne mi olur? Lenin’in emri ile 56 milyon Osmanlı altını tutarındaki bu yardımın ancak 11 milyonu Ankara Hükümeti’ne ulaştırılır. Geriye kalan 45 milyonluk meblağ Rusya hazinesine gider. Kimilerinin bozuk plak gibi tekrar edip durduğu Rus yardımı denen safsatanın içyüzü budur işte.

Buhara Halk Cumhuriyeti’ni resmen tanıdığını daha önce ilan etmiş olan Ankara Hükümeti, bu kardeş Türk Devletine bir heyet gönderir. Bu durumdan tedirgin olan Lenin, heyetin Kafkasya’dan öteye geçmesini çeşitli bahanelerle engeller. Heyette bulunanlar Azerbaycan, Gürcistan dolaylarında bir süre oyalandıktan sonra Ankara’ya dönmek zorunda kalırlar.

Ankara Hükümeti’nin Türkistan’a heyet gönderme girişiminin, Turan fikrinden ödü kopan Lenin’i dolayısı ile Rusları tedirgin ettiğini yukarıda belirtmiştik. Sonuçta Ruslar elini çabuk tutar ve heyet gönderme girişiminden 6–8 ay sonra Buhara’yı işgal ederler. Devlet Başkanı Osman Kocaoğlu Afganistan üzerinden, Ankara’ya gelir. Mustafa Kemal’in emri ile kendisine milletvekili maaşı bağlanır. Bu maaş ölene kadar kendisine, daha sonra da 1996 yılına kadar eşine ödenir. Azerbaycan milli şairi Ahmet Cevat Bey’in de dediği gibi; Anadolu, 'vefalı Türk'ün yurdudur zira.

Yesevîlerin, Nevaîlerin, Kaşgarlıların aydınlattığı yolda dörtnala at sürüp gelen alperenler Anadolu’yu vatan yapmıştır. Gaspıralıların, Akçuraların, Gökalplerin ışığı ile aydınlanan yiğitler ise Anadolu’nun vatan kalmasını sağlamışlardır. Sağladıkları ile de kalmamış, dünyanın neresinde bir Türk, bir Müslüman, bir mazlum varsa kol-kanat germişlerdir. Doğu Türkistan’dan (Çin’in işgalinde bulunan Uygur Özerk Bölgesi) İsa Yusuf Alptekin; Afganistan Özbekeli’den Raşit Dostum; Hitler’den, Stalin’den, Jirkow’dan (Bulgaristan’da, Türklerin adını değiştirmek; sünnet olmalarını yasaklamak; karşı gelenleri 'Belene' kampında sıtma mikrobu ile olmadı kurşunla öldürmek gibi, Batı medeniyetine has uygulamalara imza atmıştı.) kaçanlar… Hatta daha dün gibi bir tarihte Saddam’dan kaçan Peşmergelere yardım elimizi uzatmıştık. Saymakla bitmez kucak açtığımız insanlar.

Biz gelelim Rusların son verdiği Buhara Halk Cumhuriyeti’nin devlet başkanı Osman Kocaoğlu’nun gönderdiği, üzeri değerli taşlarla süslü kılıca… Bu kılıç sarmaşıklara, balkon demirlerine tutunarak İzmir Vilayet Konağı’na giren ve gönderdeki Yunan paçavrasını indirip yerine Ayyıldızlı bayrağımızı çeken Türk subayına; Yüzbaşı Şerafettin Bey’e verilir. Bu subay kimdir, biliyor musunuz? Kırım göçmeni (muhacir) bir Türk! Hani “Türk’ün, Türk’ten başka dostu yoktur.” diyorlar ya… Doğru galiba!

Aziz Dolu Atabey

azizdolu.blogcu.com

Bu yazı 1,475 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 16 Temmuz 2017 Ömer Halisdemir
    • 5 Temmuz 2017 Musul; Nureddin Zengi'nin Yadig
    • 23 Mayıs 2017 Ra, Rab, Tanrı ve Türkler
    • 7 Mart 2017 Türkiyeyi Ve Dünyayı Anlamak
    • 14 Ocak 2017 Rainadan, Radikalizme
    • 1 Ocak 2017 İslam, İslamcılar ve Anarşizm
    • 22 Aralık 2016 Kurt Ulur, Vatan Kurtulur
    • 7 Aralık 2016 Şangay Bilmem Ne Kaçlısı
    • 20 Kasım 2016 Başkanlık Tartışmaları
    • 20 Kasım 2016 Fıratın İki Yakasını Bir Araya Getirmek
    • 7 Ekim 2016 Bir Meşrep Olarak Alevilik
    • 22 Eylül 2016 Piruz Dilenci; Güney Azerbaycanın Özgürlük Ateşini Harlayan Adam
    • 11 Eylül 2016 Bu da oldu; Atatürkün resmine sansür
    • 31 Ağustos 2016 Yüksekova İl Olmalı
    • 18 Ağustos 2016 Yapılandırma Ayarlarına Dönüş
    • 8 Temmuz 2016 Atatürk Türkiyesinden, Humeyninin İranına
    • 2 Temmuz 2016 Akıl ile vicdanın hasbıhali
    • 2 Temmuz 2016 Almanların Maskarası, Çerkezlerin Yüzkarası
    • 29 Mayıs 2016 Bir, Üç, Beş
    • 23 Mayıs 2016 Otizmliler, ille de AKP diyormuş

    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,035 µs