Konuk Yazar-Türkiye
Yavuz Bülent Bakiler
5 Aralık 2011
Dersim yarasını yeniden kanatmak
Meşhur halk şairimiz Karacaoğlan, bugünkü İngiltere Kraliçesinin ne dereceye kadar özbeöz torunu ise, Dersim ayaklanmasında asılan Rıza Ağa da, işte o derecede Seyiddir. Çünkü bir kimsenin Seyid olabilmesi için, hem safkan Arap ırkından olması, hem de Hz. Hüseyin'in zürriyeti arasında bulunması gerekmektedir. Bilindiği gibi Hz. Hasan'ın soyundan gelenlere Şerif, Hz. Hüseyin'in zürriyetinden olanlara da Seyid denilmektedir. Dersimli Rıza Ağa ne Arap'tır ne de Hz. Hüseyin soyundandır. O, gerçek anlamda bir Dersim Ağasıdır. Üç köyün sahibi, iki yüzden fazla köyün de eli silahlı bir hâkimidir. Kör olası cehaletimiz, beynimizin bütün hücrelerini kuruttuğu için, Rıza Ağa da, rahatlıkla çıkıp Seyidlik postuna oturmuştu. Hiç kimse ona; "Bu Seyidlik neyin nesi? Sen nereden Seyid oluyorsun?" diye sormamıştı. Belki de korkusundan soramamıştı. Rıza Ağa, 1937 yılında, cehaleti yüzünden, devletimize başkaldırmıştı. Bir köprümüzü yaktırmış, 33 askerimizi kurşuna dizdirmişti. Şimdi, onun yolunda ve kafasında olanlar, o katliama "yalan" diyorlar. İddialarına göre, Dersim halkı 1937 yılında işinde gücünde iken, çiftinin-çubuğunun başında dururken devletimiz onların üzerine saldırmış ve sırf onlar Alevi ve Kürt oldukları için on binlercesini katletmiş ve sürmüştür. Bu iddianın gerçeklik payı, sıfır noktasının bile altındadır. Keşke Dersim hadiseleri hiç olmasaydı. Keşke bir kişinin bile burnu kanamasaydı. Ama, aklını peynir-ekmekle yiyen bir devlet bile, durup dururken, ülkesinin bir kısmında yaşayan vatandaşlarına silah doğrultmaz. Kendi işlerinde-güçlerinde çalışan vatandaşlarına bomba yağdırmaz.
Ama aynı şekilde, dünyanın neresinde olursa olsun, bir devlet, kendisine başkaldıran, isyan eden kimseler karşısında da kayıtsız kalmaz. Her devlet, kendisine isyan eden vatandaşlarını mutlaka sindirmek yoluna gider.
İmparatorluk devrimizde de, Cumhuriyet devrimizde de, devletimize karşı, çeşitli bölgelerimizde isyanlar oldu. Mesela: Bozkır Ayaklanmasında, Düzce ve Yozgat Ayaklanmasında, Konya Delibaş İsyanında, Zile, Menemen, Çerkez Ethem, Demirci Mehmet Efe Ayaklanmalarında, Pontus İsyanında, devletimiz silahlı kuvvetlerimizle isyancıları nasıl tepelediyse Dersim ayaklanmasında da kendisine başkaldıranlar karşısında hareketsiz kalmadı. Seyit Rıza diye bilinen kişi etrafındakilerle birlikte devletimize isyan ettiği için asıldı. Bu harekette kantarın topuzunun kaçtığı doğrudur ama ne yapalım ki böyle hadiselerde, maalesef kurunun yanında yaş da yanmaktadır.
Bundan 20-25 yıl önce, birtakım kimseler, Dersim'de 20 bin kişinin öldürüldüğünü ve sürüldüğünü söylüyorlardı. Benzer ağızlar bugün, 90 bin kişinin öldürüldüğünü iddia ediyorlar. 25-30 yıl sonra, galiba 200 bin kişinin katledildiğini ileri süreceklerdir. Hedef, dün olduğu gibi bugün de devletimizdir. Dün olduğu gibi bugün de, en büyük düşmanımız gaflet ve cehalettir.
Bu yazı 1,622 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
30 Mart 2013
Allaha ısmarladık
-
10 Mart 2013
Anıtkabir'de Kral Abdullah'ın gözyaşı
-
4 Mart 2013
Hocalı'da Ermeni ve Rus vahşeti
-
25 Şubat 2013
Ah Enver Ağabey!
-
24 Şubat 2013
Sinoplu gençleri kim tahrik etti?
-
18 Şubat 2013
Kemalizmin millet anlayışında dinin yeri yoktur
-
4 Şubat 2013
Türk Olmak Şereftir
-
21 Ocak 2013
Nazım Hikmet'e niçin saygı duyayım? -ll-
-
14 Ocak 2013
A. Menderes'e tekme tokat dayak, Apo'ya renkli televizyon
-
13 Ocak 2013
Terör biter mi dersiniz?
-
31 Aralık 2012
Soner Yalçına Açık Mektup
-
25 Kasım 2012
Turan Yazgan Hoca da...
-
23 Ekim 2012
Fazıl Say cayırtısı
-
21 Ekim 2012
MHP Devlet Bahçeli'yle büyümüyor, büyümeyecek!
-
8 Ekim 2012
Atsız Şaman mıydı?
-
1 Ekim 2012
Balyoz davasının hakimi ben olsaydım...
-
9 Haziran 2012
Abdurrahim Karakoç (1932-2012)
-
9 Nisan 2012
Ordumuzu siyasete bulaştırmamak
-
1 Nisan 2012
Türk Ocakları 100 yaşında
-
5 Mart 2012
Hocalı mitinginde bir yanlışımız
Yorumlar
+ Yorum Ekle